Yazar "Pehlivan, Mevlüt" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık kasık fıtığı onarımında postoperatif ağrıyı değerlendiren prospektif randomize bir çalışma: Anterior ve posterior (preperitoneal) yaklaşımların karşılaştırılması(1999) Günal, Ömür; Arıkan, Yüksel; Pehlivan, Mevlüt; Peker, YusufAnterior ve posterior fıtık onarımlarını postoperatif ağrı ve normale dönüş yününden karşılaştırmak. Ameliyat sonrası ağrı ve iyileşme süresi cerrahi tekniğin değerlendirilmesini belirleyici faktörlerdir. Buna rağmen geniş ölçekli pek çok çalışmada üzerinde az durulan faktörler olmuşlardır. Ayrıca iki farklı açık fıtık onarım yaklaşım türünü bu boyutu ile karşılaştırılan bir başka çalışmaya literatürde rastlanmamıştır. Çalışmamız prospektif ve rastlantısal olarak inguinal herni onarımı yapılan 89 hasta üzerinde yapılmıştır. Rastlantısallık ameliyathanede kura ile belirlenmiştir. Anterior yaklaşım ile fıtık onarımı uygulanan 50 hastanın postoperatif dönemdeki (1., 6., 12., 24. st.'deki) vizüyel analog ağrı skorları (VAS), posterior yaklaşım ile onarım uygulanan hastaların VAS'ları ile karşılaştırılmıştır. Hastaların ayağa kalkış süreleri, analjezik ihtiyaçları, ilk ağrı duyma süreleri kayıt edilerek karşılaştırılmıştır. Her iki yaklaşım arasında postop1l., 6., 12., 24. saatlerdeki skorlar yönünden istatistiksel fark bulunamadı. Her iki grupta ortalama ayağa kalkış süreleri, analjezik ihtiyaçları, ilk ağrı duyma süreleri arasında istatistiksel fark bulunmadı. Anterior ve posterior fıtık onarımları arasında postoperatif ağrı, analjezik ihtiyacı, ilk ağrı duyma süreleri yönünden fark yoktur. Posterior onarımda hastalar 2.3 saat daha geç ayağa kalkmalarına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur, iki yaklaşım türü karşılaştırılan parametreler yönünden birbirinden üstün değildir.Öğe Anaesthetic management of an extremely obese woman undergoing open gastric bypass(Lippincott Williams & Wilkins, 2006) Akbay, Buket Kocaman; Hayıt, Feray; Pehlivan, Mevlüt; Ağartan, CananObesity poses significant anaesthetic and surgical challenges [1–4]. Overweight is defined as a body mass intraoperative management and postoperative anaesthetic care require an understanding of the pathophysiological and pharmacological dynamics of extreme obesity.Öğe An assessment of the effect of Ginkgo Biloba EGb 761 on ischemia reperfusion injury of intestine(H G E Update Medical Publishing S A, 2002) Pehlivan, Mevlüt; Dalbeler, Yeşim; Hazinedaroğlu, Selçuk; Arıkan, Yüksel; Erkek, A. Bülent; Günal, Ömer; Türkçapar, NuranBackground/Aims: The aim of this study was to determine the effect of Ginkgo Biloba (EGb 761) on reperfusion injury of the small bowel. Methodology: Forty-eight male 200-250g Spraque-Dawley rats in six groups were used to determine the biochemical and histopathological changes after a 30-min ischemia and 30-min reperfusion. Pre-treatment with 50mg/kg EGb 761 (Tebofortan, Karlsruhe-Germany) or 10-mL/kg saline was administered intravenously in the treatment and control groups. The superior mesenteric artery was occluded distal to the right colic artery and collateral arcades were ligated to provide complete ischemia. Ischemia was determined by the existence of pulseless or pale color of the small intestine, The return of the pulses and the reestablishment of the pink color were assumed to be the reperfusion of the intestine. Rats that were administered Egb 761 and saline were subjected to laparotomy, ischemia, or ischemia-reperfusion procedures. Mucosal lesions were graded from 0 to 5 in histopathological examination. Malondialdehyde and myeloperoxidase levels of the intestinal mucosa were measured. Results: No significant difference was noted between the control and treatment groups regarding the histopathological changes. Although malonyl-dialdehyde and myeloperoxidase levels of the reperfusion + EGb 761 group were slightly higher than the laparotomy + saline group, they were significantly lower than the reperfusion + saline group. Conclusions: We concluded that EGb 761 pre-treatment before ischemia-reperfusion decreased malondialdehyde and myeloperoxidase levels and attenuated the mucosal damage.Öğe Case report: Percutaneous bowel drainage for jaundice due to afferent loop obstruction following pancreatoduodenectomy(2003) Yazici, Burhan; Safak, Alp Alper; Pehlivan, Mevlüt; Gökgöz, TanerWe present percutaneous biliary drainage in a patient with jaundice due to afferent loop obstruction following a pancreatoduodenectomy. Treatment strategy for this type of jaundice is discussed with a review of the literature. The dilated loop of the jejunum was drained percutaneously with 10 F abscess drainage catheter. The obstructive jaundice was improved.Öğe Daha önce mide cerrahisi uygulanmış hastalarda endoskopik, patolojik ve cerrahi bulgular(2003) Pehlivan, Mevlüt; Kıvrak, Mine; Gürleyik, Emin Sami; Özaydın, İsmet; Akcan, YusufAmaç: Üst gastrointestinal endoskopik inceleme yapılan olgulardan herhangi bir nedenle daha önce mideye cerrahi girişim uygulanmış olanlar demografik özellikleri, endoskopi ve patoloji bulguları ile özellikle yeniden cerrahi tedavi gerektiren olgular olmak üzere uygulanan tedaviler retrospektif olarak incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Ocak 1998 ile Aralık 2002 yılları arasında Düzce Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji endoskopi ünitelerinde üst gastrointestinal endoskopik inceleme yapılan olgulardan herhangi bir nedenle daha önce mideye cerrahi girişim uygulanmış olan 51 olgu incelenmiştir. Bulgular: Bu grup hastalar çoğunlukla orta-ileri yaşta (ortalama 63 yaş) olup olguların %74.5'i (38) erkekti. Bu olgularda en sık saptanan patolojik bulgular sırasıyla post gastrektomi gastriti 24 (%47), kronik Helikobakter Pilori gastriti 10 (%19.6), alkalen reflü gastrit 6 (%11.7), malignite 5 (%9.8) olarak belirlendi. Bu olguların 8'inde; malignite (4 olgu), alkalen reflü gastrit (3 olgu), gasrokolik fistül (1 olgu) nedeniyle yeniden gastrik cerrahi uygulandı. Sonuç: Peptik ülserin medikal tedavisinde sağlanan gelişme peptik ülser cerrahisini bu hastalığın komplikasyonlarının cerrahisi şeklinde sınırlandırmış bulunmaktadır. Ancak özellikle yaşlı hasta grubunda geçirilmiş mide cerrahisi sonrası rastlanan problemler cerrahiyi yakından ilgilendirmeye devam etmektedir.Öğe A different method to evaluate the anal pressures: anal manometry with sangstaken-blakemore tube(Medimond S R L, 2000) Günal, Ömer; Arıkan, Yüksel; Pehlivan, Mevlüt; Gürleyik, EminThe aim of this study was to produce an easy, reproducable method for measuring anal pressures. We used a Sangataken-Blakemore tube. The tube was connected to a mercury manometer by a stopcock connecter. After calibration of the system by inflating the distal (gastric) baloon with serum physiologic, resting, squeezing and straining anal pressures were measured. System was trained on preliminary twenty patients without any misconception. All the anal pressures were similar with those presented in the literature. Anal manometry can be done with this easy constructable system. This method can easily be used and reproducable.Öğe The effect of cyclosporine, diclophenac sodium and diltiazem on mesenteric artery ischemia and reperfusion(Medimond S R L, 2000) Arıkan, Yüksel; Şenel, M. Ferda; Günal, Ömer; Pehlivan, Mevlüt; Alper, MuratWe searched the sequential serum levels of cytokines and seromuscular enzymez such as TNF, IL-1, IL-2, IL-6, TGF, serotonin, creatinine kinase, alkaline phosphatase, and lactate dehydrogenase obtained from the portal blood after 45-minute mesenteric artery ischemia in Wistar-Albino rats. We also examined the effect of cyclosporine, diclophenac sodium, and diltiazem administered before the ischemia. Serum levels of TNF, IL2, IL6, serotonin, and LDH showed significant rise 30 minutes after mesenteric artery ischemia. Serotonin and IL2 showed nearly 2 fold increase where as IL6, TNF, and LDH showed more than 4 fold increase after the ischemia. Ninety minutes following reperfusion IL2 and IL6 levels were still significantly higher than the initial levels. CsA pretreated rats did not show significant cytokine elevation during the ischemia and reperfusion period, In rats pretreated with diclophenac sodium TNF and LDH showed only 2 fold elevation during ischemia. Diltiazem did not significantly effect these parameters. Pretreatment with CsA and diclophenac sodium significantly reduced the rise in cytokine and enzyme levels such as IL2, IL6, serotonin, LDH TNF in I-at mesenteric artery ischemia model and lead to rapid reduction in these levels after reperfusion.Öğe The effect of diosmin hesperidin on intestinal ischaemia - reperfusion injury(Acta Medical Belgica, 2004) Pehlivan, Mevlüt; Hazinedaroğlu, Selçuk Mevlüt; Kayaoğlu, Hüseyin Ayhan; Erkek, Ayhan Bülent; Keklik, T.; Canbolat, Orhan; Koçak, SuzanAim : The effect of Diosmin Hesperidin on intestinal ischaemia reperfusion injury was evaluated in an experimental model in rats. Material and methods: Forty Spraque-Dawley rats were divided into 4 groups of (n = 10) (sham, sham + Diosmin Hesperidin, Reperfusion, Reperfusion + Diosmin Hesperidin). Diosmin Hesperidin oral gavage was administrated at a dose of 50 mg/kg to rats 14 and 2 hours before the operation and 30 minutes of ischaemia and 30 minutes of reperfusion was performed in the groups when appropriate. Ileum samples were resected for histopathological evaluation and tissue malondialdehyde (MDA) and myeloperoxidase (MPA) level determination. Results : Mean mucosal injury score of IR group (4,50 0,23) was significantly higher than the other groups (p < 0.05). Although mean mucosal injury score of IR + DH group was higher than sham and sham + DH groups, difference was not statistically significant (p > 0.05). Tissue MDA and MPO activities of IR group were 45,55 +/- 2.61 nmol/g/wet tissue and 1.68 +/- 0.25 U/g/wet tissue respectively and were significantly higher than the other groups (p < 0.008). Although tissue MDA and MPO activities of IR + DH group was higher than sham and sham + DH groups, differences were not statistically significant (p > 0.008). Conclusion : Diosmin Hesperidin seems to be effective in the prevention of intestinal reperfusion injury.Öğe The effect of intraperitoneal paclitaxel administration on colonic anastomosis(H G E Update Medical Publ Ltd., 2000) Arıkan, A. Yüksel; Günal, Ömer; Pehlivan, Mevlüt; Alper, MuratBackground/Aims: The effect of intraperitoneal administration of chemotherapeutic agents on colonic anastomosis are still under investigation. In this study the effects of intraperitoneally administered paclitaxel on rat colonic anastomosis was investigated. Methodology: After colonic anastomosis, 3mL of isotonic saline was administered intraperitoneally to rats in control group (Group 1, n = 20). The study group (Group 2, n = 20), paclitaxel 3 mg/kg diluted with isotonic saline was administered intraperitoneally after colonic anastomosis. Rats were sacrificed on 14th day and mean body weight, mean anastomosis bursting pressure and the histopathology of the anastomosis site of the two groups were compared. Results: Mean body weight was approximately the same with the preoperative values at 14th day in both groups. Anastomosis bursting pressure in paclitaxel group (127 +/- 3mm Hg) was found to be similar to control group (133 +/- 5mm Hg) (P > 0.05). Mucosal layer formation in the anastomosis line was complete on the 14th day in both groups. Conclusions: As a result intraperitoneal paclitaxel administration was found to be safe as it did not reduce the anastomotic strength and not delay wound healing.Öğe Effects of extra corporeal shock wave lithotripsy on portal vein cytokine levels, and liver(Medimond S R L, 2000) Arıkan, Yüksel; Şenel, M. Ferda; Günal, Ömer; Pehlivan, Mevlüt; Alper, MuratWe aimed to determine the effect of shock waves on the liver tissue, as well as on the portal vein IL-6 and TNF alpha levels.. The rats in the control group (n:10) did not receive any shock waves, while other rats (n:10) received 1000 shock waves. Twenty four hours after administration of shock waves all rats were sacrified and livers were taken out for histopathological evaluation. In addition portal vein IL-6 and TNF alpha serum levels were assayed. The mean IL-6 and TNF alpha levels of rats receiving shock waves ESWL were 276+/-10,7 pg / mi and 230+/-12,8 pg/ml respectively, These were significantly higher than that of the control group (p<0,05). The mean liver damage scores in this group (3,3+/-0,3) was also significantly higher than the control group (0,3+/-0,1; p<0.01), Histopathological examination of the livers revealed mild venous congestion, kupper cell hyperplesia, and erythrocyte extravasation in the sinusoids. As the safety range of shock wave administration to liver seems to be narrow we suggest low dose treatment for intrahepatic bile stones. In addition, early cytokine levels might be good indicators of the tissue damage, and guide us to determine the safety margin of shock wave administration.Öğe Erken enteral ve glutaminli enteral beslenmenin kolon anastomoz iyileşmesine etkisi: Deneysel çalışma(2006) Gökpınar, İbrahim; Gürleyik, Emin; Pehlivan, Mevlüt; Özcan, Ömer; Özaydın, İsmet; Aslaner, Arif; Demiraran, YavuzAMAÇ Ameliyat sonrası total enteral beslenmenin (TEB) erken uygulanmasının ve beslenmeye glutamin eklenmesinin deneysel kolon anastomoz iyileşmesine etkisi araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmada 40 Wistar-albino sıçan eşit sayıda denek içeren 4 gruba ayrıldı. Deneklere distal sol kolon transseksiyonu ve anastomozu uygulandı. Grup 1 ve 2’ye geç TEB; grup 3 ve 4’e erken TEB uygulandı. Grup 2 ve 4’te beslenmeye glutamin eklendi. Ameliyat sonrası yedinci günün sonunda anastomoz içeren kolon segmenti çıkarılarak anastomoz patlama basıncı ve doku hidroksiprolin değerleri belirlendi. BULGULAR Anastomoz patlama basıncı erken grupta 111.6, geç grupta 95.8 cmH2O bulundu (p=0.022). Geç TEB grupları arasında glutaminli grup lehine anlamlı fark saptandı (95.8’e 138.5 cmH2O; p<0.0001). Gerek erken, gerekse geç glutaminli TEB’in uygulandığı gruplarda en yüksek patlama basıncı değerleri elde edildi (139 ve 138.5 cmH2O). Doku hidroksiprolin miktarı, erken (2440.3 µg) ve geç (1509.6 µg) TEB grupları arasında anlamlı farklı bulundu (p=0.024). Geç enteral beslenme grupları karşılaştırıldığında glutaminli grup lehine anlamlı olmamakla (p=0.276) birlikte sayısal fark saptandı (1509.6 ya 1981.6 µg). SONUÇ Ameliyat sonrası dönemde TEB’in erken uygulanması anastomoz direnci ve kollajen sentezini anlamlı olarak desteklemektedir. Anastomoz direnci açısından geç TEB uygulandığı durumda beslenmeye glutamin eklenmesi, geç beslenme olumsuzluklarını azaltmakta ve geri döndürmektedir. Glutaminin benzer olumlu etkisi daha zayıf olmakla birlikte kollajen sentezi üzerinde de görülmektedir.Öğe Gastric cancer in pregnancy(Elsevier Sci Ireland Ltd, 2003) Özdemir, İsmail; Pehlivan, Mevlüt; Demirci, FuatA 27-year-old multigravida was examined on multiple occasions during pregnancy for mild epigastric discomfort. She was admitted to our clinic for the first time at 16 weeks of gestation and the diagnosis of hyperemesis gravidarum was made. Afterwards, she was readmitted with the complaints of loss of appetite, nausea, and vomiting. Those symptoms were interpreted as relevant with the pregnancy and the patient improved with the medical treatment. During the third admission at 28 weeks with the previous symptoms, a gastroscopy was performed showing ulcerous lesions in the antrum.Öğe Gerginliksiz fıtık tamirleri sonrası femoral fıtık riski(2003) Pehlivan, Mevlüt; Kuterdem, Ercüment; Yerdel, Mehmet AliGerginliksiz fıtık onarımı yöntemlerinin minimal diseksiyonla, kolay uygulanabilir yöntemler olması, nüks ihtimalinin klasik yöntemlere göre daha düşük olması gibi faktörler bu yöntemleri inguinal hernilerin tamirinde en sık kullanılan yöntemler haline getirmektedir. Bu çalışmada inguinal herni tamiri sonrası femoral herni görülme sıklığı ve femoral nükslerin muhtemel nedenlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda gerginliksiz fıtık tamiri uygulanmış 1022 olguda saptanan 4 femoral nüks olgusu incelenmiştir. Gerginliksiz fıtık tamiri sonrası femoral nükslere primer operasyonu izleyen ilk 1 yıldan önce rastlanmaktadır. Bu olguların primer operasyonda atlanmış olgular mı ya da daha sonra gelişmiş femoral herniler mi olduğu konusunda kesin hüküm verilememekle birlikte her iki olasılıkta göz önünde bulundurulmalıdır. Femoral hernilerin primer operasyonda atlanmış olabileceğini göz önüne alarak gerek ameliyat öncesi gerekse ameliyat sırasında detaylı muayene ve gerekirse eksplorasyonla kom bine femoral fıtık olasılığı değerlendirilmelidir.Öğe İntravasküler papiller endotelyal hiperplazi: Bir vaka takdimi(2001) Alper, Murat; Özyürek, Hamit; Pehlivan, Mevlütİntravasküler papiller endotelyal hiperplazi benign, non-neoplastik vasküler bir lezyondur. Histopatolojik olarak vasküler lümen içinde endotelle örtülü papillalar varlığı ile karakterizedir. Literatürdeki vakaların çoğunluğunda baş, boyun, üst ve alt ekstremite derisinde tanımlanmıştır. Genellikle 4.dekaddaki bayan hastalarda bildirilir. Lokal eksizyon ile tam tedavisi yapılabilmektedir.Öğe N-Acetylcysteine in intestinal reperfusion injury: an experimental study in rats(Wiley, 2004) Hazinedaroğlu, Selçuk M.; Dülger, Ferda; Kayaoğlu, Hüseyin A.; Pehlivan, Mevlüt; Serinsöz, Ebru; Canbolat, Orhan; Erverdi, NezihBackground: The aim of the present study was to investigate the effect of N-acetylcysteine on intestinal reperfusion injury. Methods: Forty Spraque-Dawley rats were divided into four groups (n = 10): sham, sham + N-acetylcysteine, reperfusion, and reperfusion + N-acetylcysteine. Thirty minutes of ischaemia +/- 30 min of reperfusion was performed under 100 mg/kg N-acetylcysteine or placebo, administered 30 min before the operation in the groups where appropriate. Ileum samples were resected for histopathologic evaluation and tissue malondialdehyde and super oxide dismutase level determination. Results: The mean mucosal injury score and malondialdehyde level of the reperfusion and reperfusion + N-acetylcysteine groups were significantly higher than that of the control and control + N-acetylcysteine group (P < 0.01, P < 0.05, respectively). Mean super oxide dismutase level of the control + N-acetylcysteine group was significantly higher than that of the other groups (P < 0.05). Conclusion: N-Acetylcysteine did not prevent intestinal reperfusion injury by means of histopathologic findings and malondialdehyde level.Öğe Nightmare of lumbar disc surgery: iliac artery injury(Elsevier Science Bv, 2006) Döşoğlu, Murat; İş, Merih; Pehlivan, Mevlüt; Yıldız, K. HakanIntra-operative injuries of pelvic vessels are quite infrequent but serious complications of lumbar disc surgery. Injury may cause laceration of the vessel with acute life threatening retropentoneal haemorrhage, formation of pseudoaneurysms or arteriovenous fistulae in the late phase. It is important for surgeons to be aware of these potentially fatal complications. Authors reported a case of major vascular injury recognised intra-operatively during posterior lumbar discectomy and repaired immediately.Öğe Pankreatikoduodenektomi ardından gelişen aferent ans obstrüksiyonuna bağlı sarılığın perkütan barsak drenajı ile tedavisi(2003) Yazıcı, Burhan; Şafak, Alp Alper; Pehlivan, Mevlüt; Gökgöz, TanerWe present percutaneous biliary drainage in a patient with jaundice due to afferent loop obstruction following a pancreatoduodenectomy. Treatment strategy for this type of jaundice is discussed with a review of the literature. The dilated loop of the jejunum was drained percutaneously with 10 F abscess drainage catheter. The obstructive jaundice was improved.Öğe Perkütan karaciğer biyopsisinin nadir bir komplikasyonu: Hemobilia + sağ frenik arter yaralanması(2003) Pehlivan, Mevlüt; Kivrak, Mine; Özaydin, Ismet; Ertaş, ErtuğrulPerkütan karaciğer biyopsisi karaciğer patolojilerinin değerlendirilmesinde doku örneği elde etmekte kullanılan yaygın bir tekniktir. Bu test güvenli görülse bile majör komplikasyonlar oluşabilir. En sık majör komplikasyonlar hemoraji, peritonit ve hemobiliadır. Biz karaciğer biyopsisi yapılan ve takiben akut üst gastrointestinal sistem kanaması ve intraperitoneal kanama gelişen bir vaka sunduk. Bu vaka tek karaciğer biyopsisi sonucu eşzamanlı oluşan multipl intrahepatik ve ekstrahepatik komplikasyonları göstermiştir.Öğe Perkütan karaciğer biyopsisinin nadir bir komplikasyonu: Hemobilia sağ frenik arter yaralanması(2003) Pehlivan, Mevlüt; Kıvrak, Mine; Özaydın, İsmet; Ertaş, ErtuğrulPerkütan karaciğer biyopsisi karaciğer patolojilerinin değerlendirilmesinde doku örneği elde etmekte kullanılan yaygın bir tekniktir. Bu test güvenli görülse bile majör komplikasyonlar oluşabilir. En sık majör komplikasyonlar hemoraji, peritonit ve hemobiliadır. Biz karaciğer biyopsisi yapılan ve takiben akut üst gastrointestinal sistem kanaması ve intraperitoneal kanama gelişen bir vaka sunduk. Bu vaka tek karaciğer biyopsisi sonucu eşzamanlı oluşan multipl intrahepatik ve ekstrahepatik komplikasyonları göstermiştir.Öğe Surgery is the procedure of choice for the treatment of patients with toxic adenoma in an endemic goitre area(Taylor & Francis Ltd, 2005) Gürleyik, Emin; Pehlivan, Mevlüt; Gökpınar, İlyasPurpose : Toxic adenoma is one of the main causes of hyperthyroidism. We investigated the efficacy of surgery in the treatment of toxic adenoma. Methods : Serum thyroid stimulating hormone (TSH) measurement, ultrasound and scintigraphy of the thyroid were made for diagnostic purpose. The safety of surgery was evaluated by postoperative clinical course of patients. The efficacy of surgery was determined by the function of the remaining thyroid tissue. Results : The incidence of hyperthyroidism was 53% in surgically treated patients with nodular goitre in our iodine deficient region. The cause of thyrotoxicosis was toxic adenoma in 15 patients (14%). Suppressed serum TSH levels indicated the hyperthyroidism in all of 15 patients. Solitary solid adenoma was found by ultrasonographic examination, and solitary autonomous hot nodule by thyroid scintigraphy. Surgical treatment consisted of unilateral total lobectomy. it was the primary treatment in 13 patients. Two patients had surgery as secondary treatment after unsuccessful primary radioactive iodine application. The early postoperative clinical course of all patients was uneventful. Thirteen patients who had surgery as primary treatment had normal thyroid function postoperatively contrary to other two patients who became hypothyroid after having unsuccessful radioiodine therapy, and surgery as the secondary treatment. Conclusions : The incidence of hyperthyroidism and toxic adenoma is high in our surgically treated patients with nodular goitre. The diagnosis of toxic adenoma is not difficult by serum TSH measurements, and ultrasound and nuclear imaging of the thyroid. Surgery is effective and safe, and the treatment of choice for patients with toxic adenoma in order to control radically the hyperthyroidism and to achieve the goal of providing the euthyroid status.