Arşiv logosu
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ayar, Talip" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Arşiv belgelerinde Mudurnu yangınları (1888-1906)
    (2014) Ayar, Talip
    Bu çalışmada, Mudurnu kazasında meydana gelen yangınlar ele alınmaktadır. Osmanlı Devleti'nin taşra yerleşim birimlerinden biri olan Mudurnu'da, 18881906 tarihleri arası dört yangın meydana gelmiştir. Bunlar, Hükümet Konağı yangını (1888), Keçikıran köyü yangını (1902), Çetin (1904) ve İmaret (1906) mahalleleri yangınlarıdır. Makalenin 1888-1906 yılları arasını kapsamasının nedeni, çalışma alanı olarak belirlenen Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki belgelere sadece ilgili yangınların yansımış olmasıdır. Bundan dolayı çalışmanın kapsamı bu tarihlerle sınırlandırılmıştır. Yangınların tamamı kazaen ortaya çıkmış ve hiçbirinde can kaybı meydana gelmemiştir. Ancak yangınlar, bölgede yaşayan insanlara ekonomik bakımdan büyük sıkıntılar yaşatmıştır. Bu bağlamda, zaten malî açıdan bunalımlı bir dönemden geçen devlet, yangınzedelerin yaralarını sarmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış, yerelden gelen talepleri karşılamıştır. Ayrıca bölge insanının sergilediği yardımlaşma ve dayanışma ruhu, zararın ve acının etkisini hafifletmiştir. Bütün bu gelişmeler doğrultusunda çalışmayla, Mudurnu tarihinin daha iyi anlaşılması ve mevcut bilgi kazanımlarının bir adım daha ileri götürülmesi hedeflenmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bir fetvâ emininin hayratı: Gedizli Mehmed Efendi’nin vakıf faaliyetleri
    (Hitit Üniversitesi, 2020) Ayar, Talip
    Mehmed Efendi (d. 1253/1837) from Gediz was one of the religious scholars within his family tree. He spent his earlier life period to complete his educational life and after graduating from formal schools he undertook various significant positions in ilmiyye (the Ottoman religious administration). Among the duties he undertook are the professorship, regentship, judgeship and fatwa authority. Mehmed Efendi extended his interest out of scholar efforts such as joining charity and public services. For this purpose, he found a waqf (a charity organization) institution in 1212/1797. The base wakfiyah (first establishment documents) and zeyl waqfiyah (additional establishments' documents) indicate that the waqf consists of a madrasah (school), library and several other properties generating income for the waqf services. In this context, it is learned from his charter of a waqf dated 1212/1797, that he built a madrasa in Gediz, where he was born and raised and gave some income-generating resources to the foundation. Mehmed Efendi continued his charitable attitude until the last moment of his life. This is evident in the foundation charter dated 1245/1830, 1247/1832 and 1249/1833. As a matter of fact, in addition to the madrasa he had built, he incorporated his house into the foundation along with its add-ons and land. He then donated his cash savings. This time Mehmet Efendi, who was not satisfied with these, expanded the area of the madrasa he had built before and built a library and continued his charitable activities by providing books. In this respect, the scope and content of the Mehmed Efendi Foundation will be discussed. The charitable and charitable activities of Mehmed Efendi will be examined based on four charters belonging to the foundation.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bir Osmanlı müderrisinin icâzetnâmesi ve tarihî kaynak değeri üzerine bazı mülahazalar
    (2014) Ayar, Talip
    İcâzet, hocanın öğrencisine, kendisinden öğrendiği bilgileri aktarması için verdiği izni ifade eden terimdir. Öncesi miladî IX. yüzyıla dayanan ve tarihî bir derinliğe sahip olan uygulamadır. İlk olarak hadis alanında kullanılmaya başlamıştır. Ardından ilimlerin daha sistemli hale getirilmesiyle birlikte, hadis dışı disiplinlerde de kullanılır olmuştur. İslâmî eğitim-öğretim sistemine has olan bu gelenek, Farsça'nın ve Osmanlı Türkçesi'nin kullanıldığı coğrafyalarda "icâzetnâme" tabiriyle ifade edilmiştir. Diğer yerlerdeki uygulamalara nazaran Osmanlı'da icâzetnâmelerin, şekil, muhteva, veriliş esnasında riayet edilen esaslar bakımından, daha sistemli bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Bütün bunlar çerçevesinde icâzetnâmeler, kaynak değeri açısından tarihî vesika hükmündedir. İcâzetnâme, sahibi için, onun eğitim-öğretim faaliyetine etkin bir kimlikle katılabilme yeterliliğini gösterir. Ayrıca icâzetnâmeler, içerik bakımından döneminin, ilim ve kültür hayatına, eğitim-öğretim faaliyetlerine, hatta eğitim ve ilim merkezi olma bakımından kentlerin tarihine ve bunlar gibi daha birçok konuya ışık tutması yönüyle önemlidir. Bu önemine binaen makalede, Osmanlı'nın son döneminde yaşamış ve müderrislik görevinde bulunmuş Şerefeddin Şaban Efendi'nin icâzetnâmesinin, icâzetnâme külliyatı içerisindeki yeri tespit edilecektir. Tespit esnasında, şekil ve muhtevâ bakımından tahliller yapılarak icâzetnâmenin, genel icâzetnâme formlarıyla örtüşen ve farklılaşan yönleri belirlenmeye çalışılacaktır. Ayrıca icâzetnâme vesilesiyle geçmişle bağ kurma çabalarını sağlam bir zemine oturtmak için, onun tarihî kaynak değerinin ortaya konulmasına gayret gösterilecektir. Son olarak, icâzetnâmenin verildiği dönemi anlama adına Osmanlı eğitim-öğretim sisteminde bu uygulamanın işleyişine ana hatlarıyla değinilecektir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Cihât Mevzuat
    (2017) Ayar, Talip
    \"Cihet\" kelimesi vakıf ıstılahında; \"görev, vazife\" anlamlarına gelmektedir. Osmanlı vakıf müessesesinde yürütülen hizmetler için verilen görevler bu kelimeyle ifade edilmiştir. Çoğulu \"cihât\"tır. Tespitlerimize göre cihetlerin/cihâtın uygulamaya yönelik usul ve esaslarını belirleyen sekiz adet mevzuat düzenlemesi yapılmıştır. Yapılan mevzuat düzenlemelerinin dört tanesi nizamnâme, bir tanesi talimât, bir tanesi kararnâme; bir tanesi 1290/1873 tarihli nizamnâmeye ve diğeri de 1301/1883 tarihli kararnâmeye zeyl olmak üzere hazırlanmıştır. Bütün bu düzenlemelerden cihâtın tarifi ve türleri, tevcih/tayin usulü ve konuyla ilgili diğer bilgiler öğrenilebilmektedir. Onun için bu çalışmada Osmanlı vakıf sisteminin cihet alanında yapılan mevzuat düzenlemeleri bir araya getirilecek ve ayrıca kaynaklarda Osmanlı Türkçesiyle yer alan bu mevzuat metinleri sadeleştirilecektir
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Cihat Mevzuatı
    (2017) Ayar, Talip
    "Cihet" kelimesi vakıf ıstılahında; "görev, vazife" anlamlarına gelmektedir. Osmanlı vakıf müessesesinde yürütülen hizmetler için verilen görevler bu kelimeyle ifade edilmiştir. Çoğulu "cihât"tır. Tespitlerimize göre cihetlerin/cihâtın uygulamaya yönelik usul ve esaslarını belirleyen sekiz adet mevzuat düzenlemesi yapılmıştır. Yapılan mevzuat düzenlemelerinin dört tanesi nizamnâme, bir tanesi talimât, bir tanesi kararnâme; bir tanesi 1290/1873 tarihli nizamnâmeye ve diğeri de 1301/1883 tarihli kararnâmeye zeyl olmak üzere hazırlanmıştır. Bütün bu düzenlemelerden cihâtın tarifi ve türleri, tevcih/tayin usulü ve konuyla ilgili diğer bilgiler öğrenilebilmektedir. Onun için bu çalışmada Osmanlı vakıf sisteminin cihet alanında yapılan mevzuat düzenlemeleri bir araya getirilecek ve ayrıca kaynaklarda Osmanlı Türkçesiyle yer alan bu mevzuat metinleri sadeleştirilecektir
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    II. MEŞRÛTİYET SONRASI İSTANBUL MEDRESELERİNDE TALEBEYE SUNULAN İÂŞE OLANAKLARI
    (2020) Ayar, Talip
    Osmanlı Devleti’nde, kuruluş yıllarından itibaren ilmî ve kültürel kurumların varlığına özen gösterilmiştir. Bu kurumlar fizikî şartları, mimarî özellikleri ve sosyal donatılarıyla temsil ettiği amaca uygun şekilde inşâ edilmiştir. İlmî ve kültürel müesseselerin ilk sırasında yer alan medreseler yapılırken de benzer düşüncelerle hareket edilmiştir. Bir taraftan medreselerin fizikî şartları hazır hale getirilmiş; diğer taraftan eğitim-öğretim faaliyetinin içerisinde bulunacak kişilerin bütün ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik alt yapı hazırlanmıştır. Söz konusu ihtiyaçların hemen tamamı vakıflar vasıtasıyla giderilmiştir. Vakıflar, eğitim-öğretimin yanı sıra talebenin iâşe/yeme-içme, ibâte/barınma ve maddî desteklerini/burslarını temin etmiştir. Bu süreçte talebenin iâşe ihtiyacı genellikle, medreselerin civarında yapımı gerçekleştirilen imâretler tarafından karşılanmıştır. Ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren vakıf gelirleri azalmış, iâşe ihtiyaçlarının karşılanmasında kısıtlamaya gidilmiştir. Dolayısıyla her geçen gün medrese talebesinin, imâretlerden faydalanma olanağı sıkıntılı hale gelmiştir. Bütün bunlara rağmen, İstanbul ölçeğinde düşündüğümüzde, ikisi hariç diğer imâretlerin kapatıldığı II. Meşrûtiyet’in (1908) hemen sonrasına kadar talebenin iâşe ihtiyacı, büyük oranda imâretlerden karşılanmıştır. Ancak Osmanlı’nın son dönemlerinde imâretlerin işleyişinde karşılaşılan problemler giderilemeyince ve imâretler kuruluş amaçlarının dışında fonksiyon icrâ etmeye başlayınca, bu kurumların kapatılması yoluna gidilmiştir. Gelinen bu nokta, medrese talebesinin iâşe olanaklarını da etkilemiştir. Dolayısıyla bu makalede, medrese talebesi için geleneksel iâşe olanaklarının değişime uğradığı II. Meşrûtiyet sonrası esas alınarak, ne tür bir uygulamaya yer verildiği, yaşanan değişimin talebeye nasıl yansıdığı incelenecektir. Makale hazırlanırken öncelikle arşiv belgelerine, dönemin kroniklerine ve çalışmaya katkı sağlayacak diğer kaynaklara başvurulacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kitap tanıtımı / Book review
    (2017) Ayar, Talip
    Çalışmanın Giriş kısmı, "Problem, Amaç ve Yöntem", "Din, Ahlak ve Meslek Ahlakı" başlıklarından oluşmaktadır. Yazar Giriş kısmına ilahiyatçıların ve din görevlilerinin meslekî alanda ahlak gereksinimlerini sorgulayarak başlamış, bir anlamda bu sorularla çalışmaya duyulan ihtiyacı ortaya koymuştur. Bununla birlikte çalışmada ele alınan problem, genel/evrensel ahlak sorunundan daha özele doğru ahlakın kendini yenileme/yeniden yapılandırma sorunu ve ilahiyatçılık ve din görevliliği meslek ahlakı çalışmasının bulunmayışı sorunudur. Yazar, belirtilen üçlü sorun alanından sonuncusuna spesifik anlamda eğilmiş ve asıl problem alanı olarak belirlediği bu konuya yoğunlaşmıştır. Onun için "ilahiyatçılık ve din görevliliği meslek ahlakı" özelinde -bilindiği kadarıyla- herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması, tanıttığımız eseri daha da önemli kılmaktadır. Zira eserin amacı sadece ilahiyatçılık ve din görevliliğini meslek edinmiş kişilere değil, mesleğe aday kişilere de yol haritası olacak şekilde belirlenmiştir. Zaten yazar, İlahiyat Fakültesini bitiren bir öğrencinin göreve başlamadan önce icrâ edeceği mesleğin ahlak kodlarıyla ilgili ders alması gerektiğini ifade etmektedir (s. 18). Kanımca bu süreç daha da öne alınmalı "meslek ahlakı" içerikli müstakil dersler müfredata konulmalıdır. Çalışmada yöntem olarak dini, felsefi ve mesleki ahlak metinlerinden konuyla ilgili bilgi ve belge toplamaya öncelik verilmiştir. Toplanan bilgi ve belgeler üzerinden tahlil ve çözümleme yapılmış, çıkan sonuçlardan çözüm ve öneri odaklı bir metot takip edilmiştir. Alanında ilk olma özelliğini taşıyan bu eser, sonraki çalışmalara kuşkusuz yöntem açısından da ışık tutacaktır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Osmanlı vakıf geleneğinde cihet uygulaması
    (2018) Ayar, Talip
    Bu makalede cihet uygulamasının Osmanlı vakıf geleneğindeki yeri incelenecektir. En yalın anlamıyla "cihet", vakıf bünyesinde yürütülecek hizmetler için tahsis edilen görevlere verilen isimdir. Çoğulu "cihât"tır. Vakıfların dinî, sosyal ve kültürel birçok alanda hizmetleriyle ve dolayısıyla cihet türleriyle karşılaşılmaktadır. Türleri ve nitelikleri belirlenen cihetler, tespit edilen şartları taşıyan kimselere verilmiştir. Böylece cihet sahipleri vakfın çalışanı kimliğiyle sorumluluk üstlenmiştir. XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren artarak devam eden vakıf müessesesini sistemleştirme uğraşları, cihet alanında göreceli olarak daha geç zamanda vuku bulmuştur. Nitekim Evkâf Nezâreti 1826 yılında kurulmuşken, Devlet Salnâmeleri'ne göre cihet işlemlerini organize edecek büronun/kalemin teşkili ve ilk cihât müdürünün tayini 1870 yılında gerçekleşmiştir. Keza cihet alanında ilk mevzuat düzenlemesi de 1870 yılında yapılmıştır. Bu tarihten itibaren Osmanlı vakıf geleneğindeki cihet uygulaması daha sistemli bir şekilde varlığını devam ettirmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Göynük müftüsü İbrahim Hakkı Efendi
    (Cumhuriyet Univ, Fac Theology, 2020) Ayar, Talip
    Öz: Bu makalede Göynüklü İbrahim Hakkı Efendi’nin yaşamı ele alınacaktır. İbrahim Hakkı Efendi, Rûmî takvime göre 1294/1878 yılının ortalarında Göynük’te dünyaya gelmiştir. Babası müderris olduğu için küçüklüğünden itibaren ilim çevrelerine aşinadır. Eğitim hayatının ilk yılları doğduğu yer olan Göynük’te geçmiştir. Tahsil sürecinin ilerleyen aşamalarını ise İstanbul’da bitirmiştir. Medrese eğitimini tamamlayıp icâzet aldıktan sonra Göynük’e dönmüş ve vefat tarihi olan 1946 yılına kadar memleketinde çeşitli resmî görevler üstlenmiştir. Üstlendiği görevler arasında en uzun süreli olanı Göynük müftülüğüdür. Bu görevi Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında sürdürdüğü bilinmektedir. Dolayısıyla İbrahim Hakkı Efendi Göynük’te, Osmanlı döneminin son ve Cumhuriyet döneminin ilk müftüsüdür. Önemli olduğunu düşündüğümüz bu konumu sebebiyle İbrahim Hakkı Efendi, makaleye konu edilmiştir. Tespitlerimize göre İbrahim Hakkı Efendi’yi konu edinen herhangi bir çalışma henüz yapılmamıştır. Bu yönüyle makale, arşiv kaynakları ve ulaşılabilen diğer bilgiler/belgeler ışığında İbrahim Hakkı Efendi’nin tanınmasına/bilinmesine olanak sağlayacaktır. Makalede hayatı ve ailesine, eğitimi ve hocalarına, ilmî birikimi ve üstlendiği görevlere yer verilmiştir. Bu bilgileri elde etmek için öncelikle İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi’ne başvurulmuştur. Sözü edilen arşivlerden, İbrahim Hakkı Efendi’nin sicil dosyaları temin edilmiştir. Ayrıca makaleye katkı sağlayacağı düşünülen diğer kaynaklar da titizlikle taranmıştır. İbrahim Hakkı Efendi, medrese eğitiminin akabinde kürsü şeyhliği imtihanına girmiş ve başarılı bulunmuştur. Ancak kürsü şeyhliğine belirli hiyerarşi gözetilerek atama yapıldığından kendisinin sırası gelmemiştir. Bunun üzerine İbrahim Hakkı Efendi de İstanbul’dan memleketi Göynük’e dönmüştür. Göynük’e dönüşünden itibaren vefatına kadar bir takım resmî görevler üstlenmiştir. Mahkeme âzâlığı, müderrislik ve müftülük üstlendiği görevler arasında bulunmaktadır. Müftülük görevi için kendisinin ismi yerel birimler tarafından seçilerek belirlenmiş ve Şeyhülislamın onayıyla birlikte göreve tayin edilmiştir. İbrahim Hakkı Efendi, 1912- 1946 yılları arasında kesintisiz bir şekilde Göynük müftülüğünü yürütmüştür. Uzun süre müftü olarak hizmet etmesi, onun eğitimi, ilmî birikimi, kişisel özellikleri, yöneticiler ve toplum nazarındaki konumu hakkında olumlu bir kanaat oluşması için yeterlidir. Zira bir kimsenin otuz dört yıl aynı görevi yürütmesi en azından ona duyulan güvenin göstergesidir. Bununla birlikte müftülük görevine getirildiği ilk zamanlar, onun hakkında bir takım itirazlar da gündeme getirilmiştir. Makalenin amaçları arasında yer almasına rağmen bazı konuların açığa çıkarılamadığını ifade etmek gerekecektir. Sözgelimi onun eğittiği talebelerin, verdiği fetvâların, dönemin olayları karşısında sergilediği tutum ve davranışların tespit edilemeyişi bunlara örnek gösterilebilir. Nitekim makalede, yukarıda zikredilen problemlerin de eleştirel bir tutumla, bilgi, belge, araştırma ve incelemelere dayalı şekilde üstesinden gelinmesi amaçlanmıştır. Ancak veri ve doküman teminindeki güçlükler bu sorulara cevap bulmamızı engellemiştir. Öte yandan, İbrahim Hakkı Efendi’nin sicil dosyalarının bulunduğu arşivlere işaret edilmiştir. Veri toplama aşamasında bu arşivlerin yanı sıra Cumhuriyet Arşivi, yöresel/mahalli ve özel arşivler de taranmıştır. Ayrıca Bolu ve Göynük tarihi üzerine çalışan araştırmacılardan bir kaçıyla görüşülmüştür. Fakat sözü edilen konuları açıklığa kavuşturacak sözlü veya yazılı herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Kuşkusuz ilmî ve kültürel kimliğin bütün yönleriyle tespit edilmesinde yerelin kaynaklığı önemlidir. Yereldeki bilgileri içeren kaynakları düzenli bir şekilde kaydetmek, korumak ve sonraki dönemlere aktarmak büyük önem arz etmekle birlikte bu her zaman mümkün olmamıştır. O yüzden araştırmacılar açısından zaman zaman sınırlılıklar söz konusu olmaktadır. Benzer durum bizim makalemiz için de geçerlidir. Makale içeriğine doğrudan katkı sağlamamış olsa bile Göynük’ün kültürel kimliği ve mirasını ortaya koyan çalışmalara imkânlar ölçüsünde başvurulmuştur. Dolayısıyla İbrahim Hakkı Efendi’yle ilgili en azından şimdilik bu kadar bilgi tespit edilmiştir. Daha sonra elde edilmesi muhtemel bilgi ve belgelerle makale içeriğinin geliştirilmeye açık olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Osmanlı’nın son dönemi Maçka’da kiliselerin tamiri ve yeniden inşâsı
    (2017) Ayar, Talip
    Bu makalede, Maçka'da tamir gören ve yeniden inşâ edilen kiliseler ele alınmıştır. Ulaşılabilen belgeler ışığında, kiliselerin tamir ve yeniden inşâ taleplerinin nasıl gerçekleştirildiği incelenmiştir. Nitekim arşiv belgelerinde ve kilise defterlerinde yapılan araştırmalar, Maçka özelinde bu türden faaliyetlerin ilk olarak 1848 yılında gerçekleştiğini göstermektedir. Dolayısıyla çalışmamızın zaman kesitini yaklaşık olarak Osmanlı'nın son yüzyılı oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten araştırmamızda tamir gören ve yeniden inşâ edilen toplam yedi kilisenin kısaca tarihî serencamı yer almaktadır. Çalışma alanı olarak Maçka belirlenmiştir. Bunun sebebi tarihi süreç içerisinde Maçka'nın hem çok sayıda kiliseye ev sahipliği yapmasından hem de Ortodoks Hıristiyanlık alemi için önemli bir merkez olmasından kaynaklanmaktadır. Zira Maçka, Kudüs ve Aynaroz'dan sonra üçüncü mukaddes yerdir. Buranın kutsiyeti havarilerden birinin oraya gitmesiyle açıklanmaktadır. Diğer taraftan bölge Osmanlı Devleti'nde yaşanan tanassur hareketlerinin odak noktasında bulunmaktadır. Onun için bu makalede, sadece tamir ve inşâ faaliyetinin ötesinde devletin, Hıristiyan tebaanın mabedleriyle ilgili taleplerine karşı nasıl bir tutum sergilediğinin resmi de ortaya konulmaktadır
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Received/Geliş:Accepted/Kabul
    (2017) Ayar, Talip
    Çalışmanın Giriş kısmı, “Problem, Amaç ve Yöntem”, “Din, Ahlak ve Meslek Ahlakı” başlıklarından oluşmaktadır. Yazar Giriş kısmına ilahiyatçıların ve din görevlilerinin meslekî alanda ahlak gereksinimlerini sorgulayarak başlamış, bir anlamda bu sorularla çalışmaya duyulan ihtiyacı ortaya koymuştur. Bununla birlikte çalışmada ele alınan problem, genel/evrensel ahlak sorunundan daha özele doğru ahlakın kendini yenileme/yeniden yapılandırma sorunu ve ilahiyatçılık ve din görevliliği meslek ahlakı çalışmasının bulunmayışı sorunudur. Yazar, belirtilen üçlü sorun alanından sonuncusuna spesifik anlamda eğilmiş ve asıl problem alanı olarak belirlediği bu konuya yoğunlaşmıştır. Onun için “ilahiyatçılık ve din görevliliği meslek ahlakı” özelinde -bilindiği kadarıyla- herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması, tanıttığımız eseri daha da önemli kılmaktadır. Zira eserin amacı sadece ilahiyatçılık ve din görevliliğini meslek edinmiş kişilere değil, mesleğe aday kişilere de yol haritası olacak şekilde belirlenmiştir. Zaten yazar, İlahiyat Fakültesini bitiren bir öğrencinin göreve başlamadan önce icrâ edeceği mesleğin ahlak kodlarıyla ilgili ders alması gerektiğini ifade etmektedir (s. 18). Kanımca bu süreç daha da öne alınmalı “meslek ahlakı” içerikli müstakil dersler müfredata konulmalıdır. Çalışmada yöntem olarak dini, felsefi ve mesleki ahlak metinlerinden konuyla ilgili bilgi ve belge toplamaya öncelik verilmiştir. Toplanan bilgi ve belgeler üzerinden tahlil ve çözümleme yapılmış, çıkan sonuçlardan çözüm ve öneri odaklı bir metot takip edilmiştir. Alanında ilk olma özelliğini taşıyan bu eser, sonraki çalışmalara kuşkusuz yöntem açısından da ışık tutacaktır
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    THE SUBSISTENCE/IASE OPPORTUNITIES PRESENTED TO STUDENTS IN ISTANBUL MADRASAS AFTER THE SECOND CONSTITUTIONAL PERIOD
    (Ilahiyat Bilimleri Arastirma Vakfi, 2020) Ayar, Talip
    Since the foundation of the Ottoman Empire, great care has been given to the construction of scientific and cultural institutions. These institutions are constructed in accordance with the purpose they represent with their physical conditions, architectural features and social facilities. The same sentiment has also been shown towards the construction of madrasas, which are at the top of the list amongst these scientific and cultural institutions. While the physical conditions of the madrasas were made ready; on the other hand, the infrastructure has been prepared to meet all the needs of the people involved in the educational activities. Almost all of these needs were fulfilled through waqfs (charity organisations). In addition to education, the waqfs have provided subsistence/iase, shelter/ibate and financial support to the students. The subsistence needs of the students were generally met by the imarets (soup kitchens) located around the madrasas. In addition, in the Ottoman society, where the support for the getting an education was traditionalized, the basic needs of subsistence were sent to the students from the houses near the madrasa. Since the second half of the 19th century, the decrease in the revenues of the waqfs had an impact on the support given to the students. This has restricted the madrasas in meeting the subsistence needs and many unable to provide any food. Therefore, the opportunity to benefit from the imarets were reduced to minimum levels for the madrasa students. Despite all this, from the point of view of Istanbul, until just after the 2nd constitutional period, all but two imarets were closed, and subsistence needs of students were largely met by means of imarets. However, when the problems encountered in the functioning of the imarets in the last periods of the Ottoman Empire could not be solved and the imarets started to function outside the establishment objectives, they were closed. Naturally, this new situation also affected the subsistence resources of the madrasa students. Since the foundation of the Ottoman Empire, great care has been given to the construction of scientific and cultural institutions. These institutions are constructed in accordance with the purpose they represent with their physical conditions, architectural features and social facilities. The same sentiment has also been shown towards the construction of madrasas, which are at the top of the list amongst these scientific and cultural institutions. While the physical conditions of the madrasas were made ready; on the other hand, the infrastructure has been prepared to meet all the needs of the people involved in the educational activities. Almost all of these needs were fulfilled through waqfs (charity organisations). In addition to education, the waqfs have provided subsistence/iase, shelter/ibate and financial support to the students. The subsistence needs of the students were generally met by the imarets (soup kitchens) located around the madrasas. In addition, in the Ottoman society, where the support for the getting an education was traditionalized, the basic needs of subsistence were sent to the students from the houses near the madrasa. Since the second half of the 19th century, the decrease in the revenues of the waqfs had an impact on the support given to the students. This has restricted the madrasas in meeting the subsistence needs and many unable to provide any food. Therefore, the opportunity to benefit from the imarets were reduced to minimum levels for the madrasa students. Despite all this, from the point of view of Istanbul, until just after the 2nd constitutional period, all but two imarets were closed, and subsistence needs of students were largely met by means of imarets. However, when the problems encountered in the functioning of the imarets in the last periods of the Ottoman Empire could not be solved and the imarets started to function outside the establishment objectives, they were closed. Naturally, this new situation also affected the subsistence resources of the madrasa students. Until the imarets were closed, the subsistence needs of the madrasa students were met with meals. However, this practice has been abolished since the mentioned period and financial support to students was introduced. From the beginning of August 1910, it was decided to give a monthly rate of seventy kurus to the student. This continued until 1914 when taamhane's (eating places) were introduced as the cash payments were not sufficient to provide the students' subsistence needs. With this arrangement made in 1914, the student would no longer be paid cash, but the payments to be made would be deducted from the subsistence needs of the student. As applied before the imarets were closed, Taamhane's in Uskudar, Nuruosmaniye, Sehzade and Fatih would provide the student's subsistence needs. Since the establishment of taamhane's, measures were taken to ensure order and eliminate problematic situations. The proceedings were conducted through a commission formed within the structure of the Shaykh al-Islam. Determination of the kinds of food to be given to a student in the taamhane's designating how many daily meals would be given to people, storage of food and grocery to be cooked and all other operational responsibilities were assigned. In short, all issues regarding the organisation and operation of taamhane's were discussed and settled by the Meclis-i Mesalih-i Talebe (Student Affairs Council), headed by the lecturer within the structure of Shaykh al-Islam. Care was taken to implement the decisions taken. As a matter of fact, sanctions would be imposed on both the madrasa students and those who did not show the necessary attention from the staff and the responsible people. So much so that the penalties would lead to a cancellation of the madrasa student's enrolment. Although measures were taken requiring heavy sanctions, complaints against taamhane's were frequent. In fact, majority of the complaints regarding the food, heating and lighting expenses were related to Evkaf Hazine (Waqf Treasury) not meeting its obligation to support the taamhane's due to financial difficulties. Likewise, the reduction of the appropriation allocated from the general budget to the Evkaf account necessitated the restriction of the budget for the subsistence and other needs of the student. Eventually, every need that couldn't be met resulted in complaints to the authorities. On the other hand, personal shortcomings from the use of existing opportunities were also witnessed. However, complaints from material deprivation were more prominent than others. In order to eliminate the negativity of the above and make the functioning of the taamhane's and the subsistence opportunities of the students more functional a Food-Supply Office was established in 1919. In the previous practice, food, supplies and material budget requirements of the taamhane's were under Evkaf's administration; while responsibilities such as administration and operation, were fulfilled by the Shaykh al-Islam. This dual structure in practice frequently caused the problem of coordination to occur. For example, the replacement of a purchased and defective food item required long correspondence between the two institutions. As a consequence, every delayed process in order to meet the needs was negatively reflected to the situation of the student. From now on, the budget allocated for taamhane's will be transferred from the Evkaf administration to the Shaykh al-Islam and all proceedings will be carried out by the Iase office. Establishment of the Food-Supply Office was aimed at eliminating long procedures, ensuring unity in management and provide the students with better opportunities to meet their needs. However, despite all these structural reforms, it would not be more than optimistic to claim that the most perfect access to the needs of the student was achieved. The subsistence opportunities of the students in Istanbul madrasas, where we briefly touched above will be examined extensively by resorting to first hand resources as much as possible in this article. The work has been limited to the period shortly after the second constitutional period. The closure of the imarets shortly after the second constitutional period has changed the subsistence opportunities of the students. Therefore, this deep-rooted change is taken into consideration and the subject of the article is based on the second constitutional period. On this date, the closure of the imarets began to be spoken. At the same time, the second constitutional period is accepted as a well-known milestone for many other important changes.

| Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kütüphanesi, Bolu, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim