Yazar "Kara, Cahid" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ÂMİR EŞ-ŞA‘BÎ’NİN SİYER KAYNAKLARINDAKİ RİVAYETLERİNİN MUHTEVA AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ(2020) Kara, CahidTâbiûn devri hadis ve fıkıh alanlarındaki zengin âsâr bilgisiyle önemli âlimlerden Âmireş-Şa‘bî, siyer kaynaklarında da yer alan çeşitli rivâyetlerinin olduğu görülmektedir.Bu çalışmayla ilk olarak Âmir eş-Şa‘bî’nin siyer kaynaklarında yer alan rivâyetleri şekilve muhteva bakımından değerlendirilecektir. Rivâyetlerinin tematik bütünlüğü açıdan değerlendirilmesi, siyerin ana konularını ne derece kapsadığını ortaya koyacaktır.Bunun yanı sıra Âmir eş-Şa‘bî’nin siyer kaynaklarındaki rivâyetlerinin tahric olmaksızın kullanım şekline göre sened ve muhteva açısından da ele alınması gerekmektedir.Siyer âlimlerinin siyer konulu rivâyetlerde muhteva bütünlüğünü sağlama gerekçesiyle genelde başvurdukları telfik sistemine Şa‘bî’nin yaklaşımı, ayrıca kendisinin siyerrivâyetlerinin ana konulara mı yoksa ana konuları destekleyici ikinci dereceden detaybilgilere mi sahip olduğu bu çalışmanın temel amaçlarından biridir. İlaveten, Âmir eşŞa‘bî’nin kendi dönemi ve sonrasında yaşamış siyer âlimleri nazarındaki rivâyetlerinindeğeri de belirlenmelidir. Bu şekilde Âmir eş-Şa‘bî’nin siyer muhtevalı rivâyetleri hangidönemden itibaren kaynaklarda yer aldığı ortaya konulabilecektir. Kaynaklarda belirtildiği gibi Âmir eş-Şa‘bî’nin siyer konularında müstakil çalışmalarının olduğu bilgisitüm bu incelemeler neticesinde ortaya konulmaya çalışılacaktır.Anahtar Kelimeler: Siyer, Megâzî, Tabiûn, İsnad, Âmir eş-Şa‘bî.Öğe A civilization center in the pre-islamic era: Jurash(Hitit Univ, 2015) Kara, CahidJurash in which was located on the border between Hijaz and Yemen was located on the point of world trade routes coming from China and Indiain the ancient time. That means doors of the city were open to the World in terms of economy, social and cultural communitions. Secondly, through red-haired camels, sheeps called al-Hadhf and grapes called al-Jurashan Jurash had a rightful reputation in the peninsula. In addition, producing catapulte is to indicate that the city had a significant development level regarding to culturel development. Furthermore, recently held archaeological finds have revealed that Jurash was one of the most important settlements on the caravan route extending along with the Red Sea to the North. While all of given information in the article would partly uncover to enlighten the relevant period for researchers studying on, it would also give contrubition to comprehension and interpretation of the Qur'an and sunnah at a certain rate.Öğe Emevî Ailesine Mensup Valilerden Bişr b. Mervân ve Yönetimi(2020) Kara, CahidEmevî idarî yapısında eyalet valileri, devletin halifeden sonra en kuvvetli unsurukabul edilmiştir. Bu anlamda valinin kişiliği, siyasî anlayış ve idarî mekanizmalarıyönetmesi devletin bekası için her zaman önemli olmuştur. Emevîler Mercirâhıt sonrasıİslam toprakları üzerinde siyasî hâkimiyetlerini tekrar tesis etmişlerdir. Bu dönemdemuhalif Şiî, Zübeyrî ve Hâricî hareketlerin merkezini oluşturan Kûfe’ye vali olarak hanedanüyesi Bişr b. Mervân (ö. 75/694) atanmıştır. Kendisi kısa süren valiliği döneminde özellikleKûfe’de Emevî hâkimiyetinin güçlenmesinde önemli bir etken olmuştur. Güçlü kişiliğibölgede muhalif hareketlerin oluşmasına izin vermemiştir. Bişr b. Mervân hâkimiyetinisadece askerî temele oturtmak istememiştir. Bunun yanında malî alanda para bastırarakZübeyrî paraların tedavülden kaldırılmasını ve Emevî dirhemelerinin kullanılmasınısağlamıştır. Ayrıca dinî alandaki yeni uygulamalarıyla kendi yönetim tarzını siyaset vemalî alanların dışında da ortaya koymak istemiştir. Cezalandırma konusunda oldukçaşiddetli davranmış, ancak yeri geldiğinde mazeretleri kabul edebilmiştir. Bişr b. Mervânidarî alandaki bu özelliklerinin yanısıra şiir, şarap ve eğlenceye olan tutkusuyla dameşhur, dönemin hanedan üyesi Emevî valilerinden biridir.Öğe Heyetler yılı (senetü?l-vüfûd): TArihsel arka plan üzerine bir inceleme(2014) Kara, CahidHeyetler Yılı, Arap yarı madasının çeşitli bölgelerinden kabile temsilcilerininMedine ye gelerek ?slâm ı kabul ettiklerini veya bir peygamber ve devlet adamıolarak Hz. Peygamberle antlaşma yapmak istediklerini beyan ettikleri hicri 9.(630) yıldır. Klasik kaynaklarımızda Arapların İslâm ı veya hâkimiyetini kabul etmelerine etki eden sebep olarak Mekke nin fethi ve sonrasında Kureyş in Müslüman olması gösterilmektedir. Bununla birlikte, klasik kaynaklardaki rivayetlereilave olarak heyetlerin gelişine neden olan olaylar daha geniş , bütüncül ve birbiriyle bağlantılı bir bakış açısıyla ele alındığında konunun farklı yönlerinin olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.Öğe Heyetler yılı (senetül-vüfûd): Tarihsel arka plan üzerine bir inceleme(2014) Kara, CahidHeyetler Yılı, Arap yarım adasının çeşitli bölgelerinden kabile temsilcilerinin Medine‘ye gelerek İslâm‘ı kabul ettiklerini veya bir peygamber ve devlet adamı olarak Hz. Peygamberle antlaşma yapmak istediklerini beyan ettikleri hicri 9. (630) yıldır. Klasik kaynaklarımızda Arapların İslâm‘ı veya hâkimiyetini kabul etmelerine etki eden sebep olarak Mekke‘nin fethi ve sonrasında Kureyş‘in Müslüman olması gösterilmektedir. Bununla birlikte, klasik kaynaklardaki rivayetlere ilave olarak heyetlerin gelişine neden olan olaylar daha geniş , bütüncül ve birbiriyle bağlantılı bir bakış açısıyla ele alındığında konunun farklı yönlerinin olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.Öğe İSLÂM ÖNCESİ ARAP YARIMADASINDA BİR KÜLTÜR MERKEZİ: CÜREŞ(2015) Kara, CahidYemen bölgesinin Hicaz sınırıyla birleştiği noktada yer alan Cüreş antik dönemde Çin veHindistandan deniz yoluyla gelen dünya ticaret yollarının üzerinde yer almaktadır. Dünya coğ- rafyasındaki jeopolitik konumu şehrin ekonomik ve sosyo-kültürel açılardan dış dünya ile bağ- lantılarını ifade etmektedir. İkinci olarak, şehirde üretilen kızıl tüylü develeri, el-Hazf adlı ko- yunları ve Cüreşî namıyla meşhur üzümleri şehre yarımadada hayvancılık ve tarım sektörün- de haklı bir şöhret kazandırmıştır. Tüm bunların yanında mancınık imalatının yapılması kültü- rel gelişim bakımdan şehrin ulaştığı gelişmişlik seviyesini göstermektedir. Son dönemlerdegerçekleştirilen arkeolojik buluntular da Cüreşin Adenden başlayıp Kızıldeniz sahili boyuncakuzeye doğru uzanan kervan yolu üzerindeki şehrin önemli yerleşim merkezlerinden biri oldu- ğunu ortaya koymuştur. Tüm bu bilgiler İslâm Tarihi alan araştırmacıları için ilgili dönemi ay- dınlatmaya yardımcı olurken aynı zamanda İslâmî araştırmalarda Kuran ve sünnetin anlaşıl- ma ve yorumlamasına da belli oranda katkıda bulunacağına inanıyoruz.Öğe Klasik kaynaklarda islâm muhalifleri hakkındaki rivayetlerin değerlendirilmesi: Ebû Cehil (Ebû?l-hakem amr b. Hişâm) örneği(2013) Kara, CahidAraştırmamızın amacı, islâm ın doğuş yıllarında muhalif cephede yer alan kiş ilerin faaliyetlerinin İslâm kaynaklarındaki rivayetlerinin değerlendirilmesi olaca ktır. İslâm ın doğuş yıllarında başlayıp Mekke nin fethine kadar şiddetli bir şekilde devam eden Kureyş eşrafının ısra rlı muhalefeti, tarih boyunca Müslüman toplum üzerinde bıraktığı psikolojik etki oldukça önemlidir. Özellikle de bu dönemde İslâm a ve Müslümanlar a karşı öne çıkan muhalefetin simgesel isimleri, yaptı kları uzlaşmasız ve düşmanca faaliyetleriyle klasik kay nak kitaplarda yer almı şlardır. Olayların kaynaklarımızdaki tasvirini ortaya koyabilmek için Ebû Cehil ö rneği üzerinden ilgili rivayetler analiz edilmeye çalışılarak Müslüman tarihçilerinbu rivayetleri aktarmada ne derece tarafsız kalabildikleri incelenec ektir.Öğe Klasik kaynaklarda islâm muhalifleri hakkındaki rivayetlerin değerlendirilmesi: Ebû Cehil (Ebûl-Hakem Amr b. Hişâm) örneği(2013) Kara, CahidAraştırmamızın amacı, islâm‘ın doğuş yıllarında muhalif cephede yer alan kiş ilerin faaliyetlerinin İslâm kaynaklarındaki rivayetlerinin değerlendirilmesi olaca ktır. İslâm‘ın doğuş yıllarında başlayıp Mekke‘nin fethine kadar şiddetli bir şekilde devam eden Kureyş eşrafının ısra rlı muhalefeti, tarih boyunca Müslüman toplum üzerinde bıraktığı psikolojik etki oldukça önemlidir. Özellikle de bu dönemde İslâm‘a ve Müslümanlar‘a karşı öne çıkan muhalefetin simgesel isimleri, yaptı kları uzlaşmasız ve düşmanca faaliyetleriyle klasik kay nak kitaplarda yer almı şlardır. Olayların kaynaklarımızdaki tasvirini ortaya koyabilmek için Ebû Cehil ö rneği üzerinden ilgili rivayetler analiz edilmeye çalışılarak Müslüman tarihçilerin bu rivayetleri aktarmada ne derece tarafsız kalabildikleri incelenec ektir.Öğe Putperest Arapların dinlerini temellendirmede Hz. İbrahim tasavvurunun etkisi(2016) Kara, CahidMekke döneminde açıktan tebliğin başlamasıyla birlikte putperestler İslam'a karşı çetin bir muhalefete başlamışlardır. Bu muhalefetlerinin ana nedeni ise Kur'ân'ın putperestlerin taptığı putların değersiz olduğunu ve bu putlara tapan atalarının ebediyen cehennemde olduklarını beyan etmesidir. Putperestler ise Allah'tan başka put ve heykellere tapmayı bizzat Allah'a nispet etmekteler, Allah'ın bu putlara tapılmasından razı olduğu için kendilerinin taptıklarını ifade etmekteydiler. Dolayısıyla putperestler putlara tapma konusunda samimi bir inanca, Allah'ın murat ve rızasının da atalarının gösterdiği şekilde olduğuna inanmaktaydılar. Dolayısıyla Hz. Peygamber'in getirdiği yeni din kendileri için farklı ve atalarının yolundan dolayısıyla kendilerince Allah'ın gösterdiği ve gelenek halinde ulaşandan ayrı olmaktadır. Putperestler ise tüm inanç ve geleneklerini kendilerinin de atası saydıkları ve Allah'ın peygamberi olarak kabul ettikleri Hz. İbrahim'e dayandırmaktadırlar. Bu konudaki Hz. İbrahim'le ilgili doğrudan ve dolaylı Kur'an ayetleri putperestlerin zihnindeki İbrahim tasavvuru hakkında bizlere bazı emareler sunmaktadır. İlaveten, Kâbe içindeki Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in temsili tasviri bu konudaki düşüncemizi desteklemektedir. Bu konuda ayrıca Kur'ân'ın muvahhit anlamında sık sık vurgu yaptığı hanif kavramının yine bu dönemde putperestlerin kendileri için kullandığı sonucuna vardık. Putperestler Hz. İbrahim'in sünnetlerini yerine getirdikleri için kendilerini Hz. İbrahim'in dinine mensup saymaktaydılar. Bu yüzden de atalarından tevarüs edegeldikleri tüm inanç ve geleneklerini kutsayarak bir nevi mensubu oldukları İbrahimî geleneğin bir parçası kabul etmekteydiler. Buna karşın Kur'ân bir nevi hanif kavramına sahip çıkarak putperestlerin putlara tapma konusundaki inançlarının yanlışlığını Hz. İbrahim örneği üzerinden ortaya koymaya çalışmıştır.Öğe Yahyâ b. Zeyd isyanı ve Horasan’daki etkileri(Cumhuriyet Univ, Fac Theology, 2020) Kara, CahidEmevîler dönemi önemli iç gelişmelerden biri Ehl-i beyt mensupları tarafından gerçekleştirilen isyanlardır. Kerbelâ’dan sonra 122/740 yılında Zeyd b. Ali tarafından Kûfe’de gerçekleştirilen isyan başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Babasının isyanı sonrası Yahyâ Kûfe’de Irak valisi Yusuf b. Ömer’in yoğun takibatına uğramış, bundan dolayı kendini daha güvende hissedeceği ve taraftarlarının da bulunduğu Horasan bölgesine geçmiştir. Yahyâ’nın Horasan’ı tercih etmesinin en önemli sebepleri arasında bölgede Ehl-i beyt taraftarlığının taban kazanmış olmasıdır. Nitekim Horasan’da Keysâniyye, Abbâsoğulları ve Zeyd b. Ali’nin taraftarları faaliyete bulunmaktaydı. Yahyâ bu şartlar altında Irak’tan ayrılarak doğuya doğru Nînevâ, Medâin, Rey, Nîşâbûr yolunu takip ederek Serahs’a gelmiş ve burada yaklaşık altı kadar ikamet etmiştir. Yahyâ sonrasında doğuya yoluna devam ederek Belh şehrine gelmiş ve burada halife Hişâm b. Abdülmelik’in vefatına kadar kalmıştır. Yahyâ’nın Irak’tan Belh’e uzanan yolculuğunun genel olarak amacı muhtemelen Irak valisi Yusuf b. Ömer’in takibatından kurtulmak, Horasan’daki Ehl-i Beyt taraftarlarıyla iletişime geçerek isyan için uygun siyasî havayı oluşturabilmekti. Irak valisi Yusuf b. Ömer Belh’teki ikameti esnasında, Yahyâ’nın yerini tespit etmiş ve kendine bağlı Horasan valisi Nasr b. Seyyâr’a emrederek Yahyâ’nın Merv’de hapsedilmesini sağlamıştır. Yahyâ’nın Merv’de hapsedilmesi halife Velîd b. Yezîd’e bildirilince, onun salıverilmesini emretmiştir. Vali Nasr, Yahyâ’ya doğrudan halifenin yanına gitmesini ve fitneye sebep olabilecek durumlardan kaçınmasını tavsiye etmiştir. Yahyâ bu durumda Merv’den yola çıkarak ilk olarak Serahs’a gelmiş, sonrasında Tûs üzerinden Nîşâbur’a ulaşmıştır. Bu esnada Horasan valisi Nasr b. Seyyâr güzergâh üzerindeki valilere mektup yazarak Yahyâ’nın hareketlerini takip etmelerini ve şehirlerde uzun süreli kalmasına izin vermeyerek diğer bir şehre gidinceye kadar takip etmelerini emretmiştir.Yahyâ Beyhak şehrinden daha fazla batıya ilerlememiştir. Horasan’ın batıdaki sınır şehri olan Beyhak’tan ileri gitmemesinin nedeni Yahyâ’nın Irak valisi tarafından yolda bir hile sonucu öldürülebileceğinden çekinmesidir. Bundan dolayı Beyhak’tan geriye dönerek Nîşâbur’a gelmiştir. Burada yolda rastladığı bir kervanın binek hayvanlarına yanındaki yetmiş kişi ile birlikte el koymuşlar fakat ücretini de ödemişlerdir. Bu olaydan dolayı Nîşâbur valisi Yahyâ ve beraberindekiler üzerine asker sevkinde bulunmuş fakat çıkan çatışmada Yahyâ’nın taraftarları kendilerinden sayıca fazla valinin askerlerine karşı başarılı olmuşlardır. Yahyâ ve yanındakiler bundan sonra doğudaki Belh’e doğru hareketlerine devam etmişlerdir. Yahyâ’nın Belh’e hareketinin sebebini kaynaklar tam olarak ifade etmeseler de muhtemelen coğrafî uzaklık ve bölgedeki muhtemel Şiî potansiyel kendisini yönlendirmiş olabilir. Ancak Yahyâ bu sefer Belh’e Merv üzerinden değil de güneydoğu istikametinde yol alarak Herat ve Cûzcân üzerinden ulaşmayı hedeflemiştir. Yahyâ’nın Cûzcân’a ulaştığı haberi üzerine Nasr b. Seyyâr üzerine sekiz bin kişilik bir ordu göndermiştir. Yahyâ yetmiş veya yüz yirmi kişiden oluşan az sayıdaki yanındaki taraftarlarıyla Emevî ordusuna karşı çatışmaya girmek zorunda kalmıştır. Sonuçta kendisi ve taraftarları öldürülmüştür. Yahyâ’nın başı vücudundan kesilerek halifeye gönderilmiş, cesedi de Cûzcân şehrinin giriş kapısı üzerine asılmıştır. Yahyâ’nın Horasan bölgesinde başlatmak istediği isyan başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Tespitlerimize göre bunun bazı sebepleri bulunmaktadır. İlk olarak olarak Yahyâ’nın kalkışacağı isyan hareketi için önceden takip edeceği bir yol haritası hazırlamadığı, geniş bir halk kitlesiyle iletişim sağlayamadığı ve hedefini belirlemediği anlaşılmaktadır. İkinci olarak, Yahyâ’nın isyanında Emevî ordularına karşı koyabilecek yeterli sayıda desteğinin olmadığı görülmektedir. Buna sebep olarak da Yahyâ’nın Horasan’da geçirdiği üç yıllık dönemde takibat altında olduğundan gizlendiği ve bu sebeple açıktan faaliyette bulunamadığı sonucuna varabiliriz. Ayrıca kendisinin bölgedeki Keysânî, Abbâsî ve diğer Şiî toplulukların desteğini sağlayamamış olduğu görülmektedir. Özellikle Abbâsîler taraftarlarına Yahyâ’nın isyanına katılmamaları yönünde uyarıda bulundukları bilinmektedir. Yahyâ’nın isyanı başarısız olsa da ilerleyen süreçte bölgedeki halklar üzerinde bazı etkilerde bulunmuştur. Özellikle Yahyâ’nın Horasan’da öldürülmesinin en önemli sonucu Abbâsî ihtilali için uygun bir zeminin oluşmasına yardımcı olmasıdır. Bu şekilde ilk olarak Zeyd’in akabinde Yahyâ’nın öldürülmeleri farklı topluluklara ayrışmış tüm Şiî grupların Abbâsîler’in “Âl-i Muhammed” daveti altında toplanmalarını sağlamıştır. Sonuç olarak Yahyâ’nın isyanının başarısızlıkla sonuçlanması, Abbâsîler’in bölgedeki propaganda faaliyetlerini güçlendirmiş ve muhtemelen Emevî hakimiyetinin yıkılış sürecine katkıda bulunmuştur.