Yazar "Göksügür, Nadir" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 39
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesinde uygulanan deri prik testlerinin sonuçları(2008) Talay, Fahrettin; Göksügür, Nadir; Yılmaz, Fahrettin; Kurt, Emine BaharAmaç: Bu çalışmada deri prik testlerinde saptanan aeroallerjenlerin dağılımı, bu allerjenlerin yaş grupları ve hastalık türü ile ilişkilerinin incelenmesi amaçlandı. Yöntem: Polikliniğimizde Ağustos 2004-Eylül 2006 tarihleri arasında deri prik testleri uygulanmış ve en az bir allerjene pozitiflik saptanan hastalar geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Bu çalışmadaki 168 kişinin 96’sı (%57) kadın, 72’si (%43) erkek olup yaş ortalaması 42.4 ± 16.7 (12–75) idi. Deri prik testlerinde en sık sırasıyla 119 (%71) kişide akarlara, 71 (%42) kişide mantarlara ve 61 (%36) kişide ot polenlerine karşı pozitiflik saptandı. Yaş ile ot polenlerine karşı pozitiflik arasında negatif korelasyon vardı (r= -212, p= 0.009). Astım + allerjik rinit (AR) olanlarda yalnızca AR olanlara göre hayvan epitelleri (p= 0.002) ve mantarlara (p<0.05) karşı pozitiflik oranı daha fazla idi. Astımlılarda (allerjik rinit eşlik eden ve etmeyenlerde) yalnızca allerjik riniti olanlara göre nefes darlığı, hırıltı ve göğüste tıkanıklık şikayetlerinin sıklığı belirgin olarak daha fazla idi (p<0.001). Burun tıkanıklığı, hapşırma ve gözlerde yaşarma şikayetleri ise allerjik rinitlilerde (astım eşlik eden ve etmeyenlerde) yalnızca astımlılara göre belirgin olarak daha fazla saptandı (p<0.001). Sonuç: Bolu’da deri prik testlerinde en sık saptanan aeroallerjenler sırasıyla ev tozu akarları, mantarlar ve ot polenleri idi. Allerjik yakınmaları olan ve allerjik hastalık (astım ve allerjik rinit gibi) tanısı konulan hastalarda deri prik testleri ile aeroallerjenlere karşı duyarlılığın belirlenmesi hastaların allerjenlerden korunmasına ve allerjik hastalıkların daha iyi tedavi edilmesine katkı sağlayabilir.Öğe Bart sendromu: Aplazia cutis ve distrofik epidermolizis büllosa(2016) Dilek, Mustafa; Bilir, Sevil Göksügür; İldeş, Elif Nur; Göksügür, Nadir; Bekdaş, Mervan; Erkoçoğlu, Mustafa; Demircioğlu, FatihOtuz dokuz haftalık 3080 g olarak doğan erkek bebekte yapılan fizik muayenede her iki bacakta dizden başlayan ve ayakların da dâhil olduğu alanda cilt epitelinin olmadığı, solda daha fazla olmakla birlikte, ellerde büllöz lezyonlar görüldü. Takibinde küçük travmalarla yeni büllöz lezyonların oluştuğu izlendi. El tırnaklarında distrofik görünüm olması, Aplazia cutis ve distrofik epidermolizis büllosa birlikteliği ile Bart Sendromu tanısı konuldu. Antibiyotik ve antifungal tedavi sistemik ve lokal olarak uygulandı. Yüzeyel epitelizasyonun yeterli görüldüğü 5. haftasında aileye bakım eğitimleri verilerek taburcu edildi. Bart sendromu; cildin konjenital lokalize yokluğu (aplasia cutis), epidermolizis bülloza ve distrofik tırnak değişiklikleri ile karakterize genetik bir hastalıktır. Aplasia cutis'in epidermolizis büllosa ile birlikte bulunmasını açıklayacak birçok hipotez ortaya atılmıştır. En çok kabul gören ise prenatal dönemde ekstremitelerin sürtünmesi sonucu ortaya çıkan intrauterin bül formasyonlarına bağlı cilt kaybı durumudurÖğe Basic histological structure and functions of facial skin(Elsevier Science Inc, 2014) Arda, Oktay; Göksügür, Nadir; Tüzün, YalçınThe skin and its appendages that derive from the epidermis (hair follicles, sweat glands, sebaceous glands, nails, and mammary glands) establish the integumentary system. Histologically, skin has two main layers the-epidermis and the dermis-with a subcutaneous fascia called the hypodermis, which lies deep in the dermis. The epidermis is formed of four to five layers of cells made mostly out of keratinocytes, along with three other different and less abundant cells. The dermis underlies the epidermis. The hypodermis is a looser connective tissue that is located beneath the dermis. It blends to the dermis with an unclear boundary. (C) 2014 Elsevier Inc. All rights reserved.Öğe The blueberry sign(Wiley-Blackwell, 2015) Göksügür, Nadir; Göksügür, Sevil Bilir; Şereflican, Betül; Kaya, HaticeCryotherapy is an effective treatment modality for various skin diseases. It is most commonly used to destroy viral warts, actinic keratosis, and seborrheic keratosis. Although cryotherapy is a relatively safe procedure, it can have a wide variety of side effects.Öğe Bolu yöresinde pediatrik yaş grubunda görülen deri hastalıkları(2008) Polat, Mualla; Göksügür, Nadir; Parlak, Ali Haydar; Tahtacı, Yasemin; İbrahimbaş, Yaşar; Kılıç, Berna; Şereflican, BetülAMAÇ: Pediatrik dönemde deri hastalıkları sık görülmektedir. Epidemiyolojik verilere katkıda bulunmayı amaçlayarak polikliniğimize başvuran çocuk hastaları irdelemeyi, hastalık prevalansını, yaş ve cinsiyete göre hastalıkların dağılımını belirlemeyi amaçladık. GEREÇ-YÖNTEM: Çalışmada Ocak 2005- Temmuz 2007 tarihleri arasında Dermatoloji polikliniğine başvurmuş olan 16 yaş ve altındaki pediatrik hastalar yaş, cinsiyet, dermatolojik tanılar açısından retrospektif olarak incelenmiştir. Hastalar yaşlarına göre 5 ayrı gruba ayrılarak, her yaş grubu için en sık konulan tanılar araştırılmıştır. Sonuçlar Türkiye’den ve batı toplumlarından alınan verilerle kıyaslandı. BULGULAR: Polikliniğimize bu tarihler arasında toplam 17170 hasta başvurdu. Hastaların 624’ü (% 3,63 ) pediatrik yaş grubundaydı. Bu hasta grubunun yaşları 1 ay ile 16 yaş arasında idi ve yaş ortalaması 116,70 ± 58,08 ay olarak belirlendi. Hastaların 307’si (% 49,19) erkek, 317’si (%50,80) kızdı. Kız / Erkek oranı 1,03 idi. Erkeklerin yaş ortalaması 117,10 ay, kızların yaş ortalaması ise 116,33 ay idi. En sık görülen hastalık grubunu enfeksiyöz hastalıklar (%26,92) oluşturmaktaydı. Yaş grupların göre ayrıldığında, 0- 6 ay için erkeklerde atopik dermatit, kızlarda seboreik dermatit; 6 ay- 2 yaş grubunda erkeklerde ve kızlarda atopik dermatit; 2-6 yaş grubunda erkeklerde kongenital nevus, kızlarda verruka vulgaris; 6-12 yaş grubunda erkeklerde ve kızlarda verruka vulgaris; 12-16 yaş grubunda ise erkeklerde ve kızlarda akne vulgaris ilk sırayı oluşturmaktaydı. SONUÇ: Sonuçlarımız Türkiye’de yapılan diğer çalışmaların sonuçları ile uyumlu bulundu. Batı toplumunda tespit edilen hastalık dağılımından sonuçlarımız farklılık göstermekteydi. Toplumumuzdaki epidemiyolojik verilerin oluşturulması ve batı toplumunun verileriyle kıyaslanmasında çalışmamızın yararlı olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Carbamazepine-induced hypogammaglobulinemia(W B Saunders Co Ltd, 2012) Özaras, Nihal; Göksügür, Nadir; Eroğlu, Saliha; Tabak, Ömür; Canbakan, BillurCarbamazepine is used to control seizures. Its common side effects are sleep disorders, anorexia, nausea, vomiting, polydipsia, irritability, ataxia, and diplopia. Involvement of the immune system is rare, and few cases of decreased immunoglobulin levels have been reported. We describe a patient with low immunoglobulin levels due to carbamazepine use who presented with recurrent urinary tract infection. Intravenous immunoglobulin was administered, and immunoglobulin levels increased to safer levels after discontinuation of carbamazepine. Previous reports describe severe infection after carbamazepine-induced hypogammaglobulinemia. Therefore, in patients using antiepileptics, particularly carbamazepine, serum immunoglobulin levels should be checked in those with recurrent infections. (C) 2011 British Epilepsy Association. Published by Elsevier Ltd. All rights reserved.Öğe Çocuklarda topikal kortikosteroid kullanımı hakkında ailelerin bilgi ve endişe düzeyleri(2014) Göksügür, Sevil Bilir; Göksügür, Nadir; Bekdaş, Mervan; Demircioğlu, FatihAmaç: Steroid fobisi günlük pratikte tedaviye uyumu olumsuz yönde etkileyebilen önemli bir faktördür. Ülkemizde yapılmış, genel popülasyon ve sağlık çalışanlarının bu konudaki tutumlarını inceleyen bir çalışma bulunmamaktadır. Bizim amacımız ebeveynlerin kortikosteroid içeren topikal ilaçlar hakkındaki bilgi ve endişe düzeylerini ve bunun tedaviye etkilerini incelemektir. Gereç ve Yöntemler: Çocuk sağlığı ve hastalıkları polikliniğine çeşitli sebeplerle başvuran hasta yakınları ve hastanemiz sağlık çalışanlarından oluşan toplam 300 kişiye konuyla ilgili anket uygulanmıştır. Ankette ebeveynlerin çocuklarına daha önceden kortizon içeren bir krem kullanıp kullanmadıkları, bu konu ile ilgili endişelerinin olup olmadığı ve bu ilacın ciltten uygulanması durumunda hangi yan etkileri yapabileceğine dair bilgi düzeyleri ile ilgili sorular yer almıştır. Bulgular: Hasta yakını grubunda steroid kullanımı ile ilgili endişe % 20.5 (n=41), sağlık çalışanı grubunda % 54 (n=54) bulunmuştur. Hasta yakını grubunun % 40’ı tedaviyi endişesi nedeniyle hiç uygulamamış, % 24’ü tedaviyi erken bırak- mıştır. Steroidler hakkındaki endişesi olanlara bunun sebebinin sorulduğu açık uçlu soruya yanıt olarak hasta grubunun % 79’u yan etkileri olabileceğini, % 8.32’si hormon bozukluğuna, % 4.16’sı diyabete, % 4.16’sı kilo artışına, % 4.16’sı da ciltte lekelenmeye yol açabileceğini düşündüklerini belirtmişlerdir. Sonuç: Eğitim seviyesi arttıkça, sağlık çalışanı bile olsa ebeveynlerde yersiz bir steroid fobisinin bulunduğu ve bunun tedavi sürecini olumsuz etkilediğini saptadık. Hekimlerin bu durumu göz önünde bulundurarak tedaviye başlamadan önce ebeveynlere tedavi hakkında yeterli bilgilendirmeyi yapmalarının tedavi sonuçlarını olumlu etkileyeceğini düşünmekteyiz.Öğe Comparison of partial matrixectomy and combination treatment (partial matrixectomy +phenol) in ingrown toenail(Medical Association of Zenica-Doboj Canton, 2013) Işık, Cengiz; Çakıcı, Hüsamettin; Köse, Kamil Çağrı; Göksügür, NadirTo compare only partial matrixectomy and combination techniques (partial matrixectomy + phenol application) in the treatment of patients with an ingrown toenail in terms of recurrence, residual pain level and time of return to daily activities. Methods The study included 118 patients with moderately ingrown toenails who were unresponsive to conservaive treatment together with severely ingrown toenail patients. Of these patients, 76 cases were treated with a partial matrixectomy technique and 42 patients received combination treatment. Patients having nail infection received preoperative oral antibiotics. Results Of 118 patients, 87 were males and 31 were females. The disease relapsed in seven (9.2%) of the patients treated with the partial matrixectomy technique, and in two (4.8%) patients from the combination treatment group (p=0.5). No statistically signiicant difference was found between the groups in terms of return time to daily activities (p=0.5) nor in terms of residual pain (p=0.7). Conclusions Treatment costs and operaion imes of paients who underwent phenol applicaion in addiion to parial matrixectomy were found to be higher compared to only parial matrixectomy, however combined therapy was not found to be superior to only parial matrixectomy in terms of recurrence, post-op pain and return to daily activities.Öğe Diyabetli bir hastada primer kutanöz aktinomikoz(2011) Aliaağaoğlu, Cihangir; Yıldırım, Ümran; Albayrak, Hülya; Göksügür, Nadir; Özçelik, DeryaAktinomikozis, endojen Gr (+) bakterilerin yol açtığı kronik, süpüratif bir enfeksiyondur. Enfeksiyon genellikle baş, boyun, toraks ve abdomeni tutar. Primer kutanöz aktinomikoz çok nadirdir ve genellikle dıştan travma ve lokal iskemi ile birliktedir. Biz burada, diyabeti ve dıştan travma hikayesi olan 68 yaşında erkek bir hastada dirsek bölgesinde primer kutanöz aktinomikoz vakası bildiriyoruz. Hasta poliklini¤imize 10-12cm boyutlarında mavi mor renkli plak şikayeti ile başvurdu. Deri biyopsisinde dermiste karakteristik sülfür granülleri gözlendi. Tanı sonrası ilk olarak Penisilin- cotrimaxazol ile tedavi edildi. Tedaviye yanıtı az oldu. Tedaviye amoksisilin-kotrimaxazol ile devam edildi.Bu ilaç tedavisine de kısmı yanıt verdi. İlaç tedavisi sonrası hastaya deri graft operasyonu yapıldı. Hastanın lezyonları graft operasyonundan altı ay sonra tekrarladı. İlaç tedavisi tekrar başlandı ve sürdürüldü.Öğe Eruptive syringom: Case report(Turkish Society of Hematology, 2015) Şereflican, Betül; Özyalvaçlı, Gülzade; Göksügür, NadirSiringom, iyi huylu, ekrin orjinli bir deri eki tümörüdür (1). Siringomlar dört ana klinik başlıkta sınıflandırılabilir: Lokalize form, ailesel form, Down sendromu ile ilişkili form, multipl ve erüptif siringomu da ihtiva eden generalize form (2). Erüptif formu nadirdir, lezyonlar sarı-kahverengi çok sayıda papüller şeklinde boyun, gövde ön yüz, abdomen, aksilla ve pubik bölgede görülür (3). Burada, erüptif siringom tanısı konulan 24 yaşında bir erkek hasta sunulmaktadır. Yirmi dört yaşında erkek hasta gövdesinin iki yanında ve boynunda yaklaşık 15 yıldır olan döküntüleri nedeniyle polikliniğimize başvurdu. Döküntülerinin puberte öncesi dönemde başladığını, kısa sürede hızla çoğalarak simetrik şekilde yayıldığını, herhangi bir rahatsızlık vermediğini ve yıllardır aynı şekilde sabit olarak kaldığını belirtti. Herhangi bir sistemik hastalık ve ilaç öyküsü olmayan, ailesinde benzer lezyonlar bulunmayan, döküntülerinin travma ile ilişkisinin olmadığını belirten hastanın yapılan dermatolojik muayenesinde boyunda ve gövdenin her iki lateral yüzünde simetrik çok sayıda yaklaşık 1-3 mm çaplı kırmızı-kahverengi papüller gözlendi (Resim 1). Hastanın alınan punch biyopsisinde papiller dermiste fibrotik stroma içerisinde bir kısmı virgül şeklinde küçük duktus yapıları gözlendi. Duktus lümeninde eozinofilik, amorf materyal izlendi (Resim 2, 3). Klinik ve histopatolojik bulgular eşliğinde hastaya erüptif siringom tanısı konuldu. Yaklaşık 15 yıllık öyküsü olan ve kendiliğinden gerileme izlenmeyen olgumuza tedavi olarak topikal tretinoin önerildi.Öğe Evaluation of mean platelet volume and neutrophil to lymphocyte ratio as a diagnostic indicator in patients with recurrent aphthous stomatitis(2016) Şereflican, Murat; Şereflican, Betül; Tuman, Bengü; Göksügür, Nadir; Kesgin, Selcan; Yurttaş, VeyselAmaç: Rekürren aftöz stomatit (RAS) oral mukozanın tekrarlayan,ağrılı ülserlerle karakterize, kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Sıkgörülen bir durum olmasına karşın etyolojisi ve patogenezi tam olarak bilinmemektedir. Etyolojisinin idiyopatik veya multifaktöryel olduğu belirtilmektedir. Ortalama trombosit hacmi (MPV) trombositaktivasyonunu gösteren, nötrofil lenfosit oranı (NLR) ise kronik inflamasyon göstergesi olan ve her ikisi de rutin tam kan tetkiklerindeölçülebilen değerlerdir. Bu çalışmanın amacı RAS'lı ve kontrol grubuhastalardaki MPV ve NLR değerlerini araştırmaktır. Yöntem:Bu çalışmaya 39 RAS'ı bulunan ve 34 kontrol grubu hastadahil edildi. Bulgular:Hasta ve kontrol grubu karşılaştırıldığında MPV, ESR, CRP,vitamin B12 değerlerinin hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek çıktı ve NLR, WBC, hemoglobin, nötrofil, lenfositdeğerleri arasında her iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı. Sonuç:Ortalama trombosit hacminin, RAS'lı hastalarda tanısal birgösterge olabileceği ortaya konulduÖğe Extra-medial thickness of carotid artery in patients with Behcet's disease: evaluation of atherosclerotic vessel wall changes with a novel carotid artery ultrasound index(Wiley-Blackwell, 2016) Şereflican, Betül; Kızıldağ, Betül; Halıcıoğlu, Sıddıka; Göksügür, Nadir; Tuman, Bengü; Dağıstan, EmineObjectives Chronic inflammation and endothelial dysfunction are the characteristic features of Behcet's disease (BD). We researched carotid extra-medial thickness (cEMT), a novel ultrasound parameter for atherosclerotic vessel wall changes, and carotid intima media thickness (cIMT), a widely accepted marker of subclinical atherosclerosis, in patients with BD, and we evaluated the relationship between these two parameters. Materials and methods In total, 31 patients with BD were matched to 26 control subjects based on age, gender, and major cardiovascular risk factors. Laboratory parameters, including lipid profile, were measured for both patients and controls. B-mode ultrasonography was used to assess the cEMT and cIMT. Results There was no significant difference in the cEMT values between the patients with BD and the control group (P = 0.90). cIMT in the BD group was significantly higher compared with the control group (P = 0.021). There was a significant positive correlation between cIMT and cEMT (r = 0.585, P = 0.001). Both cEMT and cIMT were positively correlated with age and the presence of arthritis. There was linear correlation with sedimentation, C-reactive protein, and cEMT. Conclusions To the best of our knowledge, this is the first study to evaluate both cEMT and cIMT in BD. This study presents morphological evidence of subclinical atherosclerosis in terms of cIMT. Although there was no significant increment in cEMT, it has the potential to assess endothelial dysfunction in BD. Further studies are required to confirm this finding.Öğe Eyelid involvement in acanthosis nigricans: the importance of systemic screening(Lippincott Williams & Wilkins, 2005) Serin, Didem; Parlak, Ali Haydar; Alagöz, Gürsoy; Boran, Çetin; Göksügür, NadirA 53-year-old man presented with thickening and hyperpigmentation of the eyelids. After the diagnosis of acanthosis nigricans was made, further investigation of a possible underlying disorder, including biochemical and instrumental examinations, indicated the presence of glucose intolerance, which had been diagnosed 3 years after the clinical appearance of acanthosis nigricans. Eyelid involvement in acanthosis nigricans is rare. Ophthalmologists should be aware of the possibility that acanthosis nigricans can exist in the periocular area and perform a systemic assessment of the patient for the presence of an underlying condition.Öğe Facial pigmentation with demodex mite; a mere coincidence or an association?(Dermatology Online Journal, 2016) Şereflican, Betül; Tuman, Bengü; Boran, Çetin; Göksügür, Nadir; Parlak, Ali Haydar; Polat, MuallaDemodex mites may induce inflammatory cutaneous reactions such as papulopustular rosacea and demodex folliculitis; both may lead to post inflammatory pigmentation. A 59-year-old man presented with an asymptomatic, hyperpigmented plaque on his face. Histological and clinical findings displayed Riehl-like facial pigmentation. Multiple demodex mites at the follicular infundibulum in the biopsy material were remarkable. There are limited publications about demodex-associated pigmentation. We report this case to point out that various hyperpigmentation disorders may occur simultaneously with demodex mites. © 2016 by the article author(s).Öğe Giant Chondroid Syringoma of the breast(Wiley-Blackwell, 2015) Şereflican, Betül; Kızıldağ, Betül; Kurt, Özlem Kar; Şereflican, Murat; Göksügür, Nadir; Boran, ÇetinÖğe Halo phenomenon with an unusual involvement: Bilateral halo nipple(2010) Göksügür, Nadir; Şereflican, Betül; Göksügür, Sevil BilirA 15-year-old boy was seen for acne vulgaris and a 9-month history of 2 peripherally depigmented melanocytic nevi. On physical examination, a junctional melanocytic nevus was noted on the right cheek and a compound nevus on the abdomen with a surrounding zone of depigmentation (Figure). In addition to these nevi, we noticed that both of the nipples and areolae were white but were surrounded by normal areola remnant (Figure). There was no family history of vitiligo or other autoimmune disorders. He was otherwise healthyÖğe Harlequin Ichthyosis treated with acitretin(Galenos Yayıncılık, 2015) Dilek, Mustafa; Göksügür, Sevil Bilir; Akçabelen, Yunus Murat; Tuman, Bengü Altunay; Göksügür, Nadir; Bekdaş, Mervan; Erkoçoğlu, Mustafa; Demircioğlu, FatihHarlequin ichthyosis is a genodermatosis characterized by an extreme thickening of the fetal skin. It is the most severe form of autosomal recessive congenital ichthyosis. Massive, horny shell of dense scales and contraction abnormalities of the eyes, ears and mouth are the main characteristics of the affected newborns. Harlequin ichthyosis was uniformly fatal. Intense supportive care with appropriate topical treatment and systemic retinoid therapy in the neonatal period has changed the fate of patients. Here, we represent a Harlequin ichthyosis case which was successfully treated with acitretin.Öğe Hunting sarcoptes scabiei-dead or alive!(2011) Göksügür, Nadir; Göksügür, Sevil BilirA 13-year-old boy presented with a 3-week history of generalised pruritus, which worsened at night. Physical examination revealed small non-specifi c papules, vesicles, crusts, eczematisations and lichenifi cations, as well as excoriations from scratching. Diagnosis of scabies was confi rmed after identifi cation of a burrow between the patient’s fi ngers. The patient was successfully treated by application of 5% permethrin cream.Öğe Huzurevi sakinlerinde dermatofit infeksiyonları(2007) Koçoğlu, Esra; Göksügür, Nadir; Karabay, Oğuz; Özbostancı, Betül; İnce, Nevin; Parlak, Ali HaydarYaşlı nüfusun önemli sağlık sorunlarından biri olan mantar infeksiyonları birçok malzemenin ortak kullanıldığı kapalı topluluklarda sık görülmektedir. Huzurevi sakinlerinde mantar infeksiyonlarının sıklığının bilinmesi ve takibi infeksiyon yayılımını ve olası komplikasyonları engelleyecektir. Bu araştırmada huzurevinde kalan yaşlılarda dermatofitoz sıklığı ile buna neden olan etkenlerin sıklığının belirlenmesi amaçlandı. Huzurevlerinde kalan 80 kişiye ulaşılarak dermatolojik muayeneleri yapılarak 65 şüpheli lezyondan alınan kazıntı örneklerinin mikroskopik değerlendirmesi ve mikolojik kültürleri yapıldı. Alınan örneklerden 23'ünde (% 35,4) direkt mikroskobide mantar elemanları görüldü. Toplam 17(% 26,2) kültürde üreme oldu. Bunların altısında (% 35,3) Trichophyton rubrum, beşinde (% 29,5) Epidermophyton floccosum, iki örnekte (% 11,8) Fusarium spp., iki örnekte (% 11,8) Candida spp. ve birer örnekte (% 5,8) Trichophyton tonsurans ve Trichophyton mentagrophytes üredi. Bu bulgular doğrultusunda huzurevlerinde yaşayan yaşlı insanlardaki dermatofitoz sıklığı ve etken dağılımının diğer yaşlı popülasyondan farklı olmadığı, huzurevlerinin ek bir risk oluşturmadığı kanısına varıldı.Öğe Images in clinical medicine hand, foot, and mouth disease(2010) Göksügür, Nadir; Göksügür, Sevil BilirA 4-year-old boy presented with a 5-day history of mild fever and malaise and a 3-day history of a vesicular rash involving his hands (Panel A), feet (Panel B), tongue (Panel C), and buttocks. This clinical picture is highly characteristic of hand, foot, and mouth disease, a self-limiting viral disease that is usually caused by coxsackievirus A16 or enterovirus 71. Typical skin lesions are elliptical vesicles surrounded by an erythematous halo. The patient was treated supportively at home without medication. At follow-up 1 week later, his systemic symptoms had improved and the skin lesions were resolving.