Ekonomik küreselleşme ve ulus-devlet: Kuramsal yaklaşımlar
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2011
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Bu makalenin temel amacı, ekonomik küreselleşme ve ulus-devlet arasındaki ilişkileri analiz eden kuramsal yaklaşımları incelemektir. Bu yaklaşımlar, güçlü liberal küreselleşme, sorgulayıcı küreselleşme, Marksist küresel kapitalizm ve Marksist yeni emperyalist küreselleşme yaklaşımlarından oluşmaktadır. Güçlü liberal küreselleşme yaklaşımı, ekonomik küreselleşme ile birlikte devletin küçüldüğü, zayıfladığı, otorite ve egemenliğini kaybettiği ve hatta ulus-devletin sona erme ile karşı karşıya kaldığını savunurken diğer üç yaklaşım ulus-devletin küçülmediğini, zayıflamadığını, egemenliğini kaybetmediğini, sadece hedef ve fonksiyonlarında bir değişiklik meydana geldiğini iddia etmektedir. Güçlü liberal küreselleşme yaklaşımı günümüzde dünya piyasasının kişisel olmayan güçlerinin, toplum ve ekonomi üzerinde politik otoritesinin en fazla olduğu farz edilen devletten daha güçlü hale geldiğini iddia etmektedir. Sorgulayıcı küreselleşme kuramcılarına göre ulus-devletler kendi varlıklarını sürdürme ve adapte olmaya yönelik inanılmaz yeteneklere sahiptirler. Bu perspektif günümüz küreselleşmesinin devletler tarafından yazıldığını ve küreselleşmenin devletlerin yeniden örgütlenmesi ile ilgili olduğunu savunur. Bu yaklaşıma göre ulus-devletler uluslararası hale gelmiş ve milliyetçilik anlayışı erozyona uğramıştır. Marksist küresel kapitalizm yaklaşımı ekonomik küreselleşmeyi, ulus-ötesi kapitalist sınıf ve devletin uluslararasılaşması, ulus-ötesi kapitalist sınıf hegemonyası ve ulus-ötesi devletin oluştuğu görüşleri etrafında analiz etmiştir. Bu yaklaşıma göre ulus-devletler, ulus-ötesi kurumlar tarafından oluşturulan politikaları uygulayan bir iletici kayış haline gelmektedir. Ulus-ötesi devlet, küresel toplumda ortaya çıkmış küresel burjuvazinin hegemonyasını koruyan, savunan ve ilerleten kurumlar ve uygulamalardan oluşur. Yeni tarihi birlik ulus-ötesi kapitalist sınıf birliğidir ve bu sınıf kendini bütün dünyada neo-liberal politikaların yayılmasını sağlamaya adamıştır. Bu gelişme Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalizmi veya yeni emperyalistler arasındaki çekişmeyle açıklanamaz, ancak bütün ulus devletlerin ulus-ötesi iç içe geçmelerini göz önüne alarak açıklanabilir. Yeni emperyalizm yaklaşımına göre günümüz formunda küreselleşme, gerçekte Amerikan Emperyalizminin yeni bir biçimidir. Bu yeni emperyalizm, Amerika Birleşik Devletleri sermayesinin yabancı soysal oluşumların direkt olarak içine nüfuz etmesi şeklinde betimlenmektedir. Bu, ulus-devletlerin kendi içinde ekonomik, politik ve ideolojik yeniden yapılanmalarını ve yeni bir Amerikan süper devlet ile tabi eklemlenmesini zorunlu kılmaktadır. Son yıllardaki uluslararası antlaşmalar, yoğun finansal, ekonomik, askeri ve kültürel bağlar yaratarak ulus-devletleri Amerikan imparatorluğuna bağlar. Küresel kapitalizm yaklaşımı küreselleşme döneminde ulus-ötesi kapitalist sınıf ve ulusötesi devlet aygıtının oluştuğu görüşünü paylaşırken ele alınan diğer üç kuramsal perspektif bu görüşte değildir.
The main purpose of this article is to analyze the theoretical approaches that examine the relationship between economic globalization and the nation-state. It covers the strong liberal globalization, skeptic globalization, Marxist global capitalism and Marxist new imperialist perspectives. While the strong liberal globalization approach argues that with the economic globalization, the nationstate has become smaller, weaker, lost its power and sovereignty, and even its existence is under threat, other three perspectives share similar argument in that nation-state has not become smaller, weaker, lost its sovereignty, but it has only faced with the restructuring of its directions and functions. The strong liberalization globalization approach argues that currently invisible global market forces have become more powerful than the nation-states that are assumed to have the strongest political authority over society and economy. The skeptic globalization perspective claims that nations-states have a big flexibility and incredible abilities in terms of reproducing themselves and adapting themselves to new conditions. It argues that contemporary globalization has been written by nation-states and globalization is about the restructuring of the nation-states. According to this approach, nation-states have been internationalized and denationalized. The Marxist global capitalism perspective analyzes economic globalization with reference to the idea of the emergence of transnational capitalist class, internationalization of the nation-state, the hegemony of the transnational capitalist class and the emergence of the transnational state. Nation-states are becoming a transmitting belt that carries out policies generated by transnational institutions. A transnational state consists of institutions and applications that protect, defend and advance the hegemony of the global bourgeoisie. The new historical unity is the unity of the transnational capitalist class that has devoted itself to spread neo-liberal policies all over the world. This development cannot be explained by the U.S. imperialism or a competition among new imperialists; instead, it can only be explained by taking into account the intertwined conditions of the nation-states. According to the new imperialist perspective, globalization in its current form, in reality, is a new form of American imperialism. This new imperialism is viewed as a direct penetration of the U.S. capital into foreign social formations. This forces nation-states to restructure themselves economically, politically and ideologically, and to articulate themselves with the new US super state. The latest international contracts bind nation-states to the American empire by creating intense financial, economic, military and cultural institutional ties. Except the global capitalism approach, the other three perspectives do not share the view that the transnational capitalist class and transnational state have emerged in economic globalization period.
The main purpose of this article is to analyze the theoretical approaches that examine the relationship between economic globalization and the nation-state. It covers the strong liberal globalization, skeptic globalization, Marxist global capitalism and Marxist new imperialist perspectives. While the strong liberal globalization approach argues that with the economic globalization, the nationstate has become smaller, weaker, lost its power and sovereignty, and even its existence is under threat, other three perspectives share similar argument in that nation-state has not become smaller, weaker, lost its sovereignty, but it has only faced with the restructuring of its directions and functions. The strong liberalization globalization approach argues that currently invisible global market forces have become more powerful than the nation-states that are assumed to have the strongest political authority over society and economy. The skeptic globalization perspective claims that nations-states have a big flexibility and incredible abilities in terms of reproducing themselves and adapting themselves to new conditions. It argues that contemporary globalization has been written by nation-states and globalization is about the restructuring of the nation-states. According to this approach, nation-states have been internationalized and denationalized. The Marxist global capitalism perspective analyzes economic globalization with reference to the idea of the emergence of transnational capitalist class, internationalization of the nation-state, the hegemony of the transnational capitalist class and the emergence of the transnational state. Nation-states are becoming a transmitting belt that carries out policies generated by transnational institutions. A transnational state consists of institutions and applications that protect, defend and advance the hegemony of the global bourgeoisie. The new historical unity is the unity of the transnational capitalist class that has devoted itself to spread neo-liberal policies all over the world. This development cannot be explained by the U.S. imperialism or a competition among new imperialists; instead, it can only be explained by taking into account the intertwined conditions of the nation-states. According to the new imperialist perspective, globalization in its current form, in reality, is a new form of American imperialism. This new imperialism is viewed as a direct penetration of the U.S. capital into foreign social formations. This forces nation-states to restructure themselves economically, politically and ideologically, and to articulate themselves with the new US super state. The latest international contracts bind nation-states to the American empire by creating intense financial, economic, military and cultural institutional ties. Except the global capitalism approach, the other three perspectives do not share the view that the transnational capitalist class and transnational state have emerged in economic globalization period.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Ekonomik Küreselleşme, Ulus-Devlet, Hegemonya, Emperyalizm, Economic Globalization, Nation-State, Hegemony, Imperialism
Kaynak
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
28
Sayı
1