Yazar "Yeşildal, Nuray" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe AİBÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapan hemşirelerin sağlık sorunları ve yaşam alışkanlıklarının değerlendirilmesi(2005) Alçelik, Aytekin; Deniz, Fatih; Yeşildal, Nuray; Mayda, Atilla Senih; Şerifi, Berna AyaktaAmaçlar: Hemşirelik özveri, sabır ve fizikselsel dayanıklılık gerektiren bir meslektir. Hemşireler hastalara daha fazla faydalı olabilmek için kendi fizikselsel ve ruhsal sağlıklarını korumak durumundadırlar. A.İ.B.Ü. Düzce Tıp Fak. hemşirelerinin sağlık sorunlarını, yaşam alışkanlıklarını ve beslenme durumlarını değerlendirmek amacıyla kesitsel tipte bir çalışma yapılmıştır. Gereç-yöntem: Yetmiş dokuz hemşireye araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formları doldurtulmuş, verilerin analizi bir istatistik paket programı ile yapılmıştır. Bulgular: Grubun yaş ortalaması 23.5 ± 0.2 yıl olarak saptanmıştır. “Yaşamınızdan memnun musunuz?” sorusuna grubun %39.7'si "fena değil", % 36.8’i “memnunum” yanıtını vermişlerdir. Araştırma grubunun fiziksel aktivitesi incelendiğinde %65.7'sinin herhangi bir fiziksel aktivitede bulunmadıkları saptanmıştır. Yeme alışkanlıkları incelendiğinde %80.9'unun öğün atladığı saptanmıştır. Araştırma grubunda en sık belirtilen sağlık sorunları %52.9 bel ağrısı, %48.5 sırt ağrısı, %48.5 mide ağrısı, %38.2 omuz ağrısı, ve %38.2 boyun ağrısıdır. Grubun %26.5'inin Hepatit B'ye karşı aşısız olduğu bildirilmiştir. Sonuç: Sağlık sorunlarının azaltılması için işyeri işçi sağlığı ve iş güvenliği birimi kurulmalıdır. Hemşirelere mesleki riskler ve stres yönetimi hakkında hizmet içi eğitim verilmelidir.Öğe Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda Hepatit B, C ve HIV enfeksiyonları açısından bir değerlendirme(2002) Kavak, Ayşe; Parlak, Ali Haydar; Akman, Ramazan Yavuz; Yeşildal, Nuray; Anul, Hüseyin; Aydoğan, İlker; Çiçekçi, Bülent; Kaya, DemetSitiliz başta olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), bazen hepatit B, C ve HIV enfeksiyonlarına eşlik edebilir ya da geçişini kolaylaştırabilir. Bu çalışmada 50 CYBH'ı olan hastanın demografik özellikleri yanında, hepatit B, C ve HIV enfeksiyonu açısından taramaları yapıldı. CYBH'dan genital ülserle seyredenler ya da daha önce bu enfeksiyonlardan herhangi birini geçirmiş olmanın, hepatit B, C ve HIV enfeksiyonu açısından riski araştırıldı. Çalışmaya alınan 50 hastanın 26'sında (%52) kondiloma aküminata, 9'unda (%18) sifiliz, 5'inde (%10) nongonokoksik üretrit, 4'ünde (%8) molluskum kontagiosum, 3'ünde (%6) gonore, 3'ünde (%6) herpes genitalis vardı. Hastalarda anti HBc pozitifliği, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu, hepatit C ve HIV enfeksiyonu açısından anlamlılık saptanmadı. Elli hastanın genel değerlendirmesi yanında, genital ülserasyonla seyreden CYBH ve daha önce geçirilmiş CYBH'nın hepatit B riskini arttırmadığı ortaya çıktı. Sonuç olarak, cinsel temasta korunma ile sadece dermatolojik ya da ürolojik olarak sık karşılaşılan CYBH'dan değil, hepatit B gibi enfeksiyonların önlenmesinin mümkün olabileceği düşünüldüÖğe Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda Hepatit B,C ve HIV enfeksiyonları açısından bir değerlendirme(2002) Kavak, Ayşe; Parlak, Ali Haydar; Akman, Ramazan Yavuz; Yeşildal, Nuray; Anul, Hüseyin; Aydoğan, Ilker; Çiçekçi, BülentSitiliz başta olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), bazen hepatit B, C ve HIV enfeksiyonlarına eşlik edebilir ya da geçişini kolaylaştırabilir. Bu çalışmada 50 CYBH'ı olan hastanın demografik özellikleri yanında, hepatit B, C ve HIV enfeksiyonu açısından taramaları yapıldı. CYBH'dan genital ülserle seyredenler ya da daha önce bu enfeksiyonlardan herhangi birini geçirmiş olmanın, hepatit B, C ve HIV enfeksiyonu açısından riski araştırıldı. Çalışmaya alınan 50 hastanın 26'sında (%52) kondiloma aküminata, 9'unda (%18) sifiliz, 5'inde (%10) nongonokoksik üretrit, 4'ünde (%8) molluskum kontagiosum, 3'ünde (%6) gonore, 3'ünde (%6) herpes genitalis vardı. Hastalarda anti HBc pozitifliği, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu, hepatit C ve HIV enfeksiyonu açısından anlamlılık saptanmadı. Elli hastanın genel değerlendirmesi yanında, genital ülserasyonla seyreden CYBH ve daha önce geçirilmiş CYBH'nın hepatit B riskini arttırmadığı ortaya çıktı. Sonuç olarak, cinsel temasta korunma ile sadece dermatolojik ya da ürolojik olarak sık karşılaşılan CYBH'dan değil, hepatit B gibi enfeksiyonların önlenmesinin mümkün olabileceği düşünüldüÖğe Diet in the prevention from skin cancers(2004) İstek, Nilgün; Yeşildal, Nuray; Kavak, AyşeThe relationship between disease and diet has been studied intensively in the recent years. Therefore, the current data on this topic has been increased tremendously. Additionally, since contemporary management for most cancers is usually disappointing, the relation with diet gained more attention. In this article, the role of diet in etiopathogenesis of skin cancers has been emphasized.Öğe Düzce ve Bolu'da 13-19 yaş grubu gençlerde deri hastalıkları-Retrospektif bir ön çalışma(2001) Kavak, Ayşe; Parlak, Ali Haydar; Aydoğan, İlker; Anul, Hüseyin; Yeşildal, NurayBu çalışmada Düzce ve Bolu'da 13-19 yaş grubu gençlerde, hastalıkların poliklinik başvuru sıklığı retrospektif olarak araştırıldı. Çalışmaya 1001 hasta alındı. Tüm kayıtlar içinde sıklığın %1 ve üzerinde olduğu hastalıklar, ayrıca her iki cinsiyette en sık görülen 5 deri hastalığı değerlendirmeye alındı. 13-19 yaş grubunda, en sık akne vulgaris (%22.4) saptandı. Bu yaş grubunda kontakt dermatit (%6.6), böcek ısırığı (%3.8), seboreik dermatit (%3.6), scabies (%3.3), psoriasis (%2.9), tinea pedis (%2.6) ve tinea versikolor (%2.5) yaygın görülen hastalıklar arasında idi. Akne vulgaris kız (%21.7) ve erkek (%23.5) hastalarda da en sık görülen dermatoz idi. Sonuçta, spesifik yaş gruplarına göre yapılan çalışmalar ile dermatolojik hastalık dağılımının saptanmasına katkıda bulunulacağı düşünüldü.Öğe Düzce'de deprem sonrası gıda ile uğraşanlarda taşıyıcılık durumu(2002) Şencan, İrfan; Kaya, Demet; Öksüz, Şükrü; Yeşildal, NurayBu çalışma; 1999 depremi sonrasında, gıda ile uğraşanlarda fekal-oral yolla bulaşan etkenlerin taşıyıcılığını belirlemek ve tedavisini sağlayarak yayılımını engellemek amacıyla planlandı. 12 Kasım 1999 Düzce depremi sonrasında Düzce'de yemek hazırlama ve dağıtım işi ile uğraşan 96 kişiden dışkı ve burun sürüntü örnekleri alındı. Dışkı örnekleri bakteriyolojik ve parazitolojik açıdan değerlendirildi. Örneklerin parazitolojik incelemesinde nativ-lugol ve formalin-eter sedimantasyon yöntemi ile yoğunlaştırma yöntemleri kullanıldı. Burun sürüntü örnekleri ise standart yöntemlerle değerlendirilip kuşkulu stafilokok kolonileri idantifiye edilerek Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile antibiyotik duyarlılıkları belirlendi. İncelenen dışkı örneklerinin 19(%19.8)'unda parazit belirlendi. Parazit görülme sıklığı Düzce'de uzun süredir yaşayan kişilerde dışarıdan gelenlere göre 3.5 kat daha fazla idi. Hiçbir örnekte patojen bakteri üremedi. Burun kültürlerinden 33(%34.4)'ünde Staphylococcus aureus üredi. Bu kökenlerden sadece bir suş oksasiline dirençli bulundu ve etkene yönelik tedavi önerildi. Sonuç olarak; çalışmada bağırsak parazitine rastlanma sıklığının, özellikle Düzce içinde yaşamakta olanlarda belirgin olmak üzere oldukça yüksek olması dikkat çekici olup bu yüksekliğin deprem sonrası bozulan hijyen koşulları ile ilişkili olabileceği kanısına varıldı.Öğe Effect of two consecutive earthquakes on outbreaks of alopecia areata(Japanese Dermatolgical Assoc, 2002) Kavak, Ayşe; Yeşildal, Nuray; Parlak, Ali HaydarThe pathogenesis of alopecia areata (AA) is still unknown. We investigated whether two consecutive earthquakes in Duzce, Turkey within a 3-month interval could precipitate AA. Patients who developed AA after the first earthquake in Duzce were included in this study. The admittance rate and demographic characteristics of AA patients admitted in the same period of the previous year (BE=before earthquake group) were compared to that of AA patients admitted after the earthquake (AE=after earthquake group). The admittance rate and onset of AA after the first earthquake were investigated retrospectively. In addition, possible relationships between the earthquake and age at the first attack, severity of the disease, and ophiasis were studied. The ratio of AA patients in the BE group was 12/1121 (0.9%), while this value was 26/1430 (1.8%) in the AE group (p=0.07). There were no significant differences with regard to sex, age of the first attack, severity of the disease, or ophiasis between the two groups. AA appeared between 18-28 weeks after the first earthquake in 14 (53.8%) of the patients. The earthquake did not increase the admittance rate, of AA significantly. This finding suggests that a stressful event such a natural disaster is not a unique factor in AA outbreaks.Öğe An evaluation of hepatitis B, C and HIV infections in sexually transmitted diseases(2002) Kavak, Ayşe; Parlak, Ali Haydar; Akman, Ramazan Yavuz; Yeşildal, Nuray; Anul, Hüseyin; Aydo?an, Ilker; Çiçekçi, BülentBackground and design: Sexually transmitted diseases (STD) especially manifesting genital ulceration symptoms can sometimes coexist with hepatitis B, C or HIV infections or facilitate their transmission. Materials and methods: In this study 50 STD patients, in addition to their demographic properties were screened for hepatitis B, C and HIV infections. The history of previous STD with genital ulcerations was studied as a risk factor for these infections. Results: Among 50 patients included in this study, condyloma accuminata in 26 (52%), syphilis in 9 (18%, non gonococcal urethritis in 5 (10%), molluscum contagiosum in 4 (8%), gonorrhea in 3 (6%) and herpes genitalis in 3 (6%) patients were found. The rate of anti HBc seropositivity in the patients was found to be significantly higher as compared to control group. It was found that hepatitis B risk was not increased by STD with genital ulcerations or previous STD. Conclusion: As a result, prophylactic methods could prevent not only dermatologic or urologic STD but also hepatitis B infection as well.Öğe Measurement of epidermal thickness in a patient with psoriasis by computer-supported image analysis(Assoc Bras Divulg Cientifica, 2004) Alper, Murat; Kavak, Ayşe; Parlak, Ali Haydar; Demirci, Recep; Belenli, İbrahim; Yeşildal, NurayThe aim of the present study was to measure full epidermal thickness, stratum corneum thickness, rete length, dermal papilla widening and suprapapillary epidermal thickness in psoriasis patients using a light microscope and computer-supported image analysis. The data obtained were analyzed in terms of patient age, type of psoriasis, total body surface area involvement, scalp and nail involvement, duration of psoriasis, and family history of the disease. The study was conducted on 64 patients and 57 controls whose skin biopsies were examined by light microscopy. The acquired microscopic images were transferred to a computer and measurements were made using image analysis. The skin biopsies, taken from different body areas, were examined for different parameters such as epidermal, corneal and suprapapillary epidermal thickness. The most prominent increase in thickness was detected in the palmar region. Corneal thickness was more pronounced in patients with scalp involvement than in patients without scalp involvement (t = -2.651, P = 0.008). The most prominent increase in rete length was observed in the knees (median: 491 mum, t = 10. 117, P = 0.000). The difference in rete length between patients with a positive and a negative family history was significant (t = -3.334, P = 0.03), being 27% greater in psoriasis patients without a family history. The differences in dermal papilla distances among patients were very small. We conclude that microscope-supported thickness measurements provide objective results.Öğe Preliminary study among truck drivers in Turkey: Effects of ultraviolet light on some skin entities(Blackwell Publishing, 2008) Kavak, Ayşe; Parlak, Ali Haydar; Yeşildal, Nuray; Aydoğan, İlker; Anul, HüseyinIn this study, we aimed to compare driver (left) and opposite (right) sides for some skin entities in drivers. We also evaluated the effect of occupational duration, age and skin type among this population. One hundred and fortyeight truck drivers were included in this study. Sun exposed areas were classified. Dermatological entities such as actinic keratosis, solar lentigo, seborrheic keratosis, melanocytic nevus, spider angioma, ephelid, basal cell carcinoma (BCC), squamous cell carcinoma, and melanoma were compared to driver and right sides. In addition, drivers were divided into two subgroups according to: (i) age (subgroups A1, 20-40 years, and A2, >40 years); (ii) occupational duration (subgroups O1, 1-10 years, and 02, >1 0 years); and (iii) skin type (subgroups S1, skin types I and II, and S2, skin types III and IV. Each of the two subgroups were compared with respect to the total prevalence (left and right sides) of lesions excluding the location. Seborrheic keratosis and lentigo solaris were found to be increased on the driver side of the face (P = 0.00) and ear (P = 0.013), respectively. Statistically significant increases of lesions on the driver side were determined according to the subgroups: melanocytic nevi were found to be increased on the driver side in A1 (P = 0.00), A2 (P = 0.00), 02 (P = 0.00), S1 (P = 0.00) and S2 (P = 0.006) groups; actinic keratoses were found to be significantly increased on the driver side in A2 and 02 groups (P = 0.03 for both).Öğe Prevalence of oral lesions in 13-to 16-year-old students in Duzce, Turkey(Wiley, 2006) Parlak, Ali Haydar; Köybaşı, Serap; Yavuz, Taner; Yeşildal, Nuray; Anul, Hüseyin; Aydoğan, İlker; Kavak, AyşeOBJECTIVE: The aim of this study was to determine the prevalence of oral lesions in 13- to 16-year-old students. METHODS: A cross-sectional survey was carried out on students in Duzce, a province in the western Black Sea region of Turkey. A total of 993 children aged between 13 and 16 from eight secondary schools were examined. Oral lesions with recurrent behavior, if observed, were recorded at the time of examination. Venous blood samples were obtained for detecting hemoglobin levels. RESULTS: Two hundred sixty adolescents (26.2%) were diagnosed with at least one oral mucosal lesion at the time of the examination. Thirteen different mucosal alterations were diagnosed, and the most common lesions were angular cheilitis (9%), linea alba (5.3%), and aphthous ulceration (3.6%). The correlation between occurrence of mucosal lesions and sex was not statistically significant (P > 0.05). Statistical evaluation of the data revealed a significant relationship only between the presence of angular cheilitis and anemia (P < 0.05). CONCLUSION: This study is the first epidemiologic study of oral mucosal lesions in adolescents in Turkey. Angular cheilitis was the only oral mucosal lesion that had a significant correlation with anemia.Öğe The relationship between iron status and thyroid hormones in adolescents living in an iodine deficient area(Walter De Gruyter Gmbh, 2004) Yavuz, Özlem; Yavuz, Taner; Kahraman, Cemil; Yeşildal, Nuray; Bundak, RuveydaBackground. Iron may be only one of many nutritional factors that influence thyroid hormone metabolism in iodine-deficient areas. Objective: To evaluate the effect of iron status on thyroid hormone profile in adolescents living in a mild iodine-deficient area in Turkey. Subjects: Three hundred and thirty school-aged children with mean age 14 years were examined. Methods: Free triiodothyronine, free tetraiodothyronine and thyrotropin levels were analyzed by chemiluminescent enzyme immunoassay. Hemoglobin and mean corpuscular volume were measured with a Hemocounter. Iron and total iron binding capacity concentration were determined by colorimetric photometric methods. Ferritin level was determined by immunoturbidimetry. Results: Thyroid hormone levels of the children with anemia were not significantly different compared to children without anemia. No significant correlation was found between thyroid hormones and iron status. Conclusion: The thyroid hormone profile was not significantly affected in this area. This survey showed no correlation between iron status and thyroid hormone levels.Öğe Respiratory symptoms and peak expiratory flow rates among furniture-decoration students(Inst Agricultural Medicine, 2004) Arbak, Peri; Bilgin, Cahit; Balbay, Öner; Yeşildal, Nuray; Annakkaya, Ali Nihat; Ülger, FüsunThis study was designed to evaluate the effects of furniture production, mainly including fir tree (aberia mulleriana), on respiratory health of young workers and to compare the results with those obtained from previous Studies. Sixty-four furniture-decoration students (57 males and 7 females) and 62 controls (54 male, 8 female) from different departments in the same school were included into the Study. All participants were assessed with a questionnaire (concerning history of occupational exposure, work-related respiratory and other symptoms, smoking history, previous asthma history), full physical examination, spirometric evaluation and chest radiograph. Participants then performed serial monitoring of peak expiratory flow rates (PEER) at work and away from work within a month. Mean age of students was 20.9 +/- 3.7 years, 20.5 +/- 2.6 years in controls. There was no difference between study and control groups with regard to age, gender, smoking status and previous asthma history. Reported cough (23.4% vs. 8.1%) and shortness of breath (18.8% vs. 6.5%) were significantly higher in furniture-decoration students than in controls (p = 0.016 and p = 0.034, respectively). Furniture-decoration students had higher conjunctivitis (34.4% vs. 9.7%, p = 0.001) and rhinitis (34.4% vs. 19.4%, p = 0.044) history when compared with controls. Both students and controls were normal in terms of respiratory examination. PEF recordings were performed for approximately one month. Diurnal variability greater than 20% was seen in 12/64 (18.7%) of students at work, whereas it was detected in 4/62 (6.4%) of controls (p = 0,034). When comparing for the presence of diurnal variability greater than 20% in weekends, no difference was found between groups (p = 0.457). In conclusion, early detection of work-related respiratory changes by serial monitoring of peak expiratory flows should save the workers from hazardous respiratory effects of the furniture production, especially in young population.Öğe Sağlık hizmetlerinde iş kazaları ve şiddetin değerlendirilmesi(2005) Yeşildal, Nurayİş kazaları ve şiddetin bildirimi sağlık hizmeti sektöründe oldukça yetersizdir. Bu yazı konuya dikkati çekmek ve gündeme getirmek amacıyla bir derleme yazısı olarak hazırlanmıştır. Yapılan incelemede, Türkiye'den yapılan iş kazası bildirimlerinin ILO tahminlerinin 1300 katı az olduğunu göstermektedir. Veriler kesici alet yaralanmalarının yetersiz rapor edildiğini göstermektedir, bir araştırmaya göre %60 kadarı rapor edilmemektedir Sağlık çalışanlarında daha çok Tip II şeklinde olmakla birlikte, her dört tip iş yerinde şiddet olayı bildirilmektedir. Hastanede çalışan sağlığı ve güvenliği birimi kurulmalıdır. İş kazası kayıt sistemi ve iş güvenliği ile ilgili yazılı bir politika oluşturulmalıdır. İş kazası raporları düzenli olarak gözden geçirilmelidir ve işyerinde korunma ile ilgili gerekli değişiklikler ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır.Öğe Unrecognized abrasions and occupational exposures to blood-borne pathogens among health care workers in Turkey(Oxford Univ Press, 2004) Şencan, İrfan; Şahin, İdris; Yıldırım, Mustafa; Yeşildal, NurayAims To evaluate the prevalence of exposures to potentially infective biological material, the use of gloves and the presence and awareness of skin abrasions amongst health care workers (HCWs). Methods Analysis of reported exposures during a 12 month period, questionnaire and skin examination by a dermatologist on HCWs at the University Hospital in Duzce, Turkey. Results Out of 415 HCWs, 278 responded to the questionnaire giving a response rate of 67%. There were 152 potentially infectious exposures reported on the questionnaire. Only 14% (21) of exposures were recorded between October 2001 and October 2002 at the time of the incident. Sharps injuries (57%) were reported most frequently in nurses, while splashes to mucous membranes occurred most frequently in physicians (36%). The operating theatre was the major location of incidents (56%). The frequency of abrasions on the hands was higher in female HCWs (60%) (P < 0.05). Wearing gloves for all procedures was most common in laboratory workers (60%). Abrasions were found on the hands of 142 (51%) of 278 HCWs. Sixteen per cent of the HCWs were unaware of abrasions on their hands. Conclusion There appears to be under-reporting of potentially infectious exposures by HCWs. HCWs are not always aware of abrasions on their hands. This study reinforces the need to report exposures and to use personal protective equipment.