Yazar "Uyarel, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Coğrafi bölgelerimizde risk değişkenlerinin ve global koroner riskin dağılımı(2003) Onat, Altan; Uzunlar, Bülent; Hergenç, Gülay; Yazıcı, Mehmet; Uyarel, HüseyinBu çalışma, TEKHARF 2001/02 kohortu verilerine göre, coğrafi bölgelerimizdeki global koroner risk ve bellibaşlı risk faktörlerinin farklılaşmasını kesitsel biçimde incelemeyi amaçlamaktadır. Global koroner risk bireyin TEKHARF puanına dayanılarak değerlendirildi; başlıca risk faktörleri olarak da sistolik kan basıncı, total kolesterol ve sigara gibi majör risk faktörlerinin yanısıra, HDL-kolesterol, bel çevresi, C-reaktif protein (CRP), açlık insülin düzeyleri ve, ayrıca, metabolik sendrom (MS) ve koroner kalp hastalığı (KKH) sıklığı ele alındı. Ferdin ortalama risk puanı çeşitli bölgelerde 15.7 ile 17.7 arasında değişti. İki uç bölge arasındaki mutlak riskte fark %28-30 dolayındaydı. Marmara bölgesi hem erkek, hem kadınlarda en yüksek riske sahipken, en düşük risk erkeklerde Doğu Anadolu, kadınlarda Karadeniz bölgesinde bulundu. Düşük risk (erkekte 18, kadında 21'den az) puanlı bireylerdeki KKH olasılığına kıyasla, yüksek risk puanlı fertlerde KKH olasılığı 13 kat yüksekti. Nüfusun %18.5'unu temsil eden 6.5-7 milyon kişinin yüksek risk taşıdığı tahmin edildi. Bilfiil KKH tanısı prevalansı en yüksek olan bölge Marmara bölgesiydi; en düşük prevalans ise Doğu Anadolu'da kaydedildi. MS'a Akdeniz bölgesinde en sık (%48), Doğu Anadolu'da en düşük sıklıkla (%23) rastlandı. Her iki cinsiyet birarada tutulunca, en fazla sigara İç Anadolu'da içiliyorken, en yüksek sistolik basınç ile total kolesterol Marmara bölgesinde, en geniş bel, en düşük HDL-kolesterol ve en yüksek CRP düzeyi Akdeniz bölgesinde saptandı. Koroner risk yönünden bölgelerarası farklar azsa da, en yüksek riske sahip olan Marmara bölgesi sakinlerini, Akdeniz bölgesi izlemektedir. Akdenizlilerde insülin direnci sendromu ve komponentlerinin riskin ana unsurlarını oluşturduğu, Marmara bölgesi oturanlarında ise riskin, kökenini genelde kan basıncı ve LDL-kolesterol düzeyinden aldığı sonucuna varıldı.Öğe Cross-sectional study of complement C3 as a coronary risk factor among men and women(Portland Press Ltd, 2005) Onat, Altan; Uzunlar, Bülent; Hergenç, Gülay; Yazıcı, Mehmet; Sarı, İbrahim; Uyarel, Hüseyin; Can, GünayIn the present study, we examined (i) whether C3 (complement 0) was an independent marker of prevalent CHID (coronary heart disease), and (ii) which preferential associations existed between C3 and some cardiovascular risk factors when jointly analysed with CRP (C-reactive protein) and fibrinogen. In a cohort of 756 unselected adults, 39% of whom had the metabolic syndrome, C3 and other risk variables were evaluated in a cross-sectional manner. In a logistic regression model for the likelihood of CHID, a significant OR (odds ratio) of 3.5 [95% Cl (confidence intervals), 1.27 and 9.62)] for C3 was obtained after adjustment for smoking status, TC (total cholesterol) and usage of statins. A similar model, also comprising systolic blood pressure, with a cut-off point of greater than or equal to 1.6 g/l C3 exhibited a 1.9-fold risk (95 % Cl, 1.01 and 3.58) compared with individuals below the cut-off point. Both analyses displayed an adjusted OR of 1.37 for each S.D. increment in C3. The significant relationship of Q with a likelihood of CHD also proved to be independent of CRP. In multiple linear regression models, associations were tested for each acute-phase protein with measures of obesity, fasting insulin, triacylglycerols (triglycerides), TC, HDL (high-density lipoprotein)-cholesterol, physical activity, smoking status, diagnosis of metabolic syndrome and family income. When both genders were combined, C3 was independently associated with serum triacylglycerols, waist circumference, BMI (body mass index) and TC. CRP was independently associated with waist circumference, TC, family income (inversely) and physical activity, and fibrinogen with BMI, TC, smoking status and metabolic syndrome. In summary, elevated levels of complement C3 are associated with an increased likelihood of CHID independent of standard risk factors and regardless of the presence of acute coronary events, suggesting that C3 might be actively involved in coronary atherothrombosis. Unlike CRP and fibrinogen, C3 was preferentially associated with waist girth and serum triacylglycerols.Öğe Halkımızda abdominal obezitede risk faktörü kümelenmeleri ve demografik dağılımı(2005) Onat, Altan; Uyarel, Hüseyin; Karabulut, Ahmet; Albayrak, Sinan; Doğan, YükselAmaç: Türk erişkinlerinde abdominal obezitenin yaş gruplarına ve coğrafi bölgelerimize göre dağılımı; abdominal obezitenin yüksek total ve düşük HDL kolesterol düzeyleri, sigara içimi, hipertansiyon ve diyabet gibi başlıca risk faktörleriyle kümelenme sıklığı ve tipleri araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmaya, Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri (TEKHARF) çalışmasının son üç taramasında bel çevresi ölçülmüş olan 3267 kişi (1607 erkek, 1660 kadın; ort. yaş 52±12) alındı. Kardioyovasküler hastalık tanısı anamnezde angina varlığı, istirahat elektrokardiyografisinin Minnesota kodlamasına ve inme öyküsüne dayanılarak kondu. NCEP ATP III tarafından metabolik sendrom çerçevesinde önerilen bel çevresi ölçütlerine ve hipertansiyon tanımına uyuldu. Bulgular: Elli yaş ve üzerindeki her dört erkekten biri, her dört kadından üçü abdominal obeziteli bulundu. Abdominal obezite prevalansı bölgelerimize göre büyük farklılıklar sergilemedi. Abdominal obezitelilerde 3-5 risk faktörünün birlikteliği diğer kümelenmelere göre daha fazlaydı (p<0.001). İncelenen altı risk faktörü de kadında abdominal obeziteyle anlamlı bağımsız ilişki gösterirken, erkekte yalnız sigara, HDL-kolesterol düşüklüğü ve hipertansiyon bağımsız ilişki sergiledi. Erkeklerden farklı olarak, kadınlarda diyabet abdominal obeziteye üç kattan fazla eşlik etmekte ve bu ikisi hiperkolesterolemi ile anlamlı derecede fazla kümeleşmekteydi. Abdominal obezite, kadında koroner kalp hastalığı olasılığını diğer beş risk faktörü aracılığıyla belirlerken, erkekte anılan etmenlerin dışında bağımsız bir belirleyici niteliğine sahipti. Sonuç: Batıda türetilmiş ölçütler kullanıldığında, abdominal obezite Türk kadınında erkeğe kıyasla üç kat daha sık görülmektedir. Cinsiyete özgü önemli bir farkı açığa vuran abdominal obezite-diyabet-hiperkolesterolemi kombinasyonu Türk kadınındaki yüksek koroner kalp hastalığı riskine muhtemelen katkıda bulunmaktadır. Buna benzer bir çalışmanın Türk erkeği için daha önce önerdiğimiz ≥96 cm ölçütüyle tekrarlanmasında yarar vardır.Öğe Obstructive sleep apnea syndrome is associated with metabolic syndrome rather than insulin resistance(Springer Heidelberg, 2007) Onat, Altan; Hergenç, Gülay; Uyarel, Hüseyin; Yazıcı, Mehmet; Tuncer, Mustafa; Doğan, Yüksel; Can, GünayThe aim of this study was to investigate crosssectionally the prevalence and covariates of obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) and its relationship to metabolic syndrome (MS), insulin resistance (IR), and coronary heart disease (CHD) in a population sample of 1,946 men and women representative of Turkish adults. OSAS was identified when habitual snoring and episodes of apnea were combined with another relevant symptom. MS was diagnosed based on modified criteria of the Adult Treatment Panel III and IR by homeostatic model assessment (HOMA). OSAS was identified in 61 men (6.4%) and 58 women (5.8%), at a similar prevalence, after adjusting for covariates. Among individuals with OSAS, significantly higher odds ratios (ORs), adjusted for age, body mass index (BMI), and waist girth, were observed for MS, hypertension, and prevalent CHD, but not for HOMA or menopause. Significantly higher C-reactive protein existed only in women with OSAS who were also more frequent smokers. In logistic regression models, waist circumference, but not BMI nor hypertension, was significantly associated with OSAS among men. In women, by contrast, current cigarette smoking and hypertension were the significant independent covariates. Regression models controlling for sex, age, and smoking revealed that MS (and not IR per se) was associated significantly with OSAS (OR 1.94) in nondiabetic individuals. To conclude, abdominal rather than overall obesity in men and smoking among women are significant independent determinants of OSAS in Turkish adults. OSAS is associated with MS rather than IR per se. Relatively high prevalence of OSAS is observed in Turkish women in whom it is significantly associated with CHD.Öğe Predictors of abdominal obesity and high susceptibility of cardiometabolic risk to its increments among Turkish women: a prospective population-based study(W B Saunders Co-Elsevier Inc, 2007) Onat, Altan; Sarı, İbrahim; Hergenç, Gülay; Yazıcı, Mehmet; Uyarel, Hüseyin; Can, Günay; Şansoy, VedatTo investigate determinants of abdominal obesity and its metabolic and clinical consequences relative to its degree in women, a prospective evaluation of 1682 female participants (aged 28-79 years at baseline), representative of Turkey's women, was performed. For components of metabolic syndrome (MS), criteria of National Cholesterol Education Program guidelines were adopted, modified for cut point of 91 cm or greater for abdominal obesity and less than 45 mg/dL for low high-density lipoprotein (HDL) cholesterol. Fasting insulin and C-reactive protein concentrations and (inversely) smoking more than 10 cigarettes daily were significant predictors of newly developed abdominal obesity at a follow-up of mean 5.9 years. In the prediction of high triglyceride-low HDL dyslipidemia, elevated blood pressure (BP) or MS and doubling of baseline fasting insulin level contributed approximately 25% to the hazard ratio (HR), whereas waist circumference exhibited independent HRs of 1.30, 1.62, and 2.22, respectively. Waist girth (or body mass index) quartiles was the major predictor (HR, 1.72) of diabetes mellitus (DM), followed by physical inactivity and total cholesterol and insulin levels, all independent of each other. Waist girth quartiles in women conferred excess risk of incident coronary heart disease from quartile II onward, independent of age, DM, and elevated BP. Fasting insulin and C-reactive protein levels and (inversely) heavy smoking are main predictors in Turkish women of abdominal obesity. Across waist girth quartiles, multiadjusted relative risks for dyslipidemia, elevated BP, MS, and coronary heart disease rise sharply and asymptotically from quartile II (>= 83 cm) onward, whereas risk of DM emerges in the top quartile. A waist girth of 83 cm or greater should be regarded as abdominal obesity among Turkish women. (c) 2007 Elsevier Inc. All rights reserved.Öğe Prevalence, incidence, predictors and outcome of type 2 diabetes in Turkey(2006) Onat, Altan; Hergenç, Gülay; Uyarel, Hüseyin; Can, Günay; Özhan, HakanAmaç: Türk erkek ve kadınlarını temsil eden bir örneklemde, tip 2 diyabetin insidansı, bazı öngördürücüleri ile akıbetini prospektif biçimde, prevalansını da kesitsel olarak araştırmak. Yöntemler: Ortalama yaşı 48 (±12) olan 3401 kişilik bir örneklem 19,050 kişi-yılı tutan bir izlemede öne dönük olarak değerlendirildi. Diyabetes mellitüs'lü (DM) bireylerin tanısı Amerikan Diyabet Cemiyeti kriterlerine göre kondu. Fatal ve fatal olmayan koroner kalp hastalığı (KKH) klinik bulgu ve istirahat elektrokardiyografisinin Minnesota kodlarıyla belirlendi. Abdominal obezite için erkekte ?95 cm, kadında ?91 cm'lik sınırlar uygulandı. Öne dönük değerlendirmelerde, başlangıçtaki DM ve KKH vakaları dışlandı. Bulgular: Nüfusu ?35 yaş olan kesim için %11.0'e karşılık gelen bir DM prevalansı (tahminen 2.89 milyon) saptandı. Ortalama 5.9 yıllık takipte 223 kişide yeni DM gelişmesi karşılığında, 1000 kişi-yılında kadında 11.0, erkekte 12.4'lük bir insidans hesaplandı; bu da ülke bazında yılda 300 bin kişilik insidans ifade eder. Geri kalanlara kıyasla, yeni gelişen diyabetli kişilerde başlangıçtaki HDL-kolesterol benzer olup şu risk değişkenleri anlamlı farklıydı: Yaş (5 yıl), bel çevresi (7 cm), kan basıncı (12/6 mmHg), apolipoprotein B (7 mg/dl), total kolesterol (14 mg/dl), açlık trigliseridleri (yalnız kadında, 52 mg/dl). Diyabetes mellitüs'ün anlamlı bağımsız öngördürücüleri olarak abdominal obezite (RR 2.61 [%95GA 1.87; 3.63]) ile yaş her iki cinsiyette, erkekte ise hipertansiyon (RR 1.81 [%95GA 1.10; 2.98]) ve düşük HDL-kolesterol ortaya çıktı. Cinsiyet, yaş, hipertansiyon, bel çevresi, total kolesterol ve sigara içimi için ayarlandıktan sonra, DM 1.81'lik (%95GA 1.19; 2.75) bir nisbi risk ile fatal ve fatal olmayan KKH'nın anlamlı bağımsız bir öngördürücüsüydü. Sonuçlar: Halkımızda halen 305 bin olan DM insidansı hızla artmakta, prevalansı da benzer şekilde yükselmektedir. Diyabetin kadınlarda esas belirleyicisi abdominal obezite iken, insülin direnci bu bağlamda daha zayıf görünmektedir. Çok değişkenli ayarlamada DM, fatal ve fatal olmayan KKH'nın anlamlı bağımsız öngördürücüsüdür. Bu gözlemler, göbeklilik “salgını”nı durdurucu veya tersine dönüştürücü önlemlere şiddetle ihtiyaç olduğunun altını çizmektedir.Öğe The Risk Factor Survey of 2003 in Western Turkey Indicates Trend to Declining Coronary Mortality and Urban Overall Mortality(2003) Onat, Altan; Yazici, Mehmet; Sari, Ibrahim; Türkmen, Serdar; Uzunlar, Bülent; Uyarel, Hüseyin; Özmay, MehmetWith the aim of assessing, among others, the coronary morbidity and mortality in the past 27-month period, the last survey of the Turkish Adult Risk Factor Study was conducted in August, 2003 in the Marmara and Central Anatolian regions. Epidemiological methods applied were as previously described. In a total of 1560 individuals of the cohort, 1028 men and women were examined. Furthermore, information was obtained in 422 persons, and death was ascertained in 18 men and 13 women. Eleven new deaths of coronary origin were diagnosed at a follow-up over 2965 person-years. Estimated annual all-cause mortality amounted to 10.5 per mille, coronary mortality to 3.7 per mille. In the age-bracket 45-74 years, total mortality was 13.4 and coronary mortality 4. 2 per mille. A total of 28 cases of new fatal and nonfatal coronary heart disease (CHD) corresponded to an annual rate of 10.6 per mille. Furthermore, randomly selected 200 men and women aged 38 to 69 years from 11 communities were newly recruited in the survey's cohort for future follow-up. Though no evidence for a reduction existed in overall new CHD events, coronary and overall mortality tended to decline (to 5 and 12 per 1000 person-years, respectively) since year 2000; the decline in overall mortality appeared to take place in urban areas.Öğe Serum uric acid is a determinant of metabolic syndrome in a population-based study(Oxford Univ Press, 2006) Onat, Altan; Uyarel, Hüseyin; Hergenç, Gülay; Karabulut, Ahmet; Albayrak, Sinan; Sarı, İbrahim; Yazıcı, MehmetBackground: Determination of serum uric acid concentrations and role in risk of metabolic syndrome (MS) were investigated in 1877 participants in a cross-sectional population-based study including a brief follow-up. Methods: The MS was identified by modified criteria of the Adult Treatment Panel III, and coronary heart disease (CHD) by clinical findings and Minnesota coding of resting electrocardiograms. Uric acid concentrations were measured by the uricase method. Results: Metabolic syndrome was present in 39.1% of the cohort. Linear regression analysis of uric acid levels in a model comprising 13 variables identified gender, waist girth, total cholesterol (TC), alcohol usage, triglycerides, log C-reactive protein (CRP), and log gamma-glutamyl transferase (GGT), and in women diuretic use and elevated blood pressure (BP), as significant independent covariates whereby the largest contribution (1.6 mg/dL) was generated by waist girth. Logistic regression analysis of serum uric acid for MS disclosed for the top versus the bottom tertile an odds ratio (OR) of 1.89 (95% confidence interval [CI]: 1.45-2.46) in men and women combined, after ajustment for sex, age, TC, log CRP, log GGT, alcohol, and diuretic drug use, presence of diabetes/impaired fasting glucose, elevated BP, and smoking status. This corresponded to an increase by 35% in MS likelihood for each 1 SD uric acid increment. This rate declined to a significant 15% by inclusion of waist girth into the model. The OR of uric acid concentrations for prevalent and incident CHD, adjusted for age, MS, smoking, and diuretic use, was not significant among women and only tended toward significance in men. Conclusions: Abdominal obesity is the main determinant of uric acid variance. An increment of 1 SD in serum uric acid levels are associated in both sexes with a 35% higher MS likelihood, independent of 10 risk factors related to MS. After adjustment for waist girth, a more modest but significant likelihood persists, which suggests that serum uric acid is a determinant of MS.Öğe TEKHARF çalışması 2005 taramasına ilişkin mortalite ve koroner olay analizi(2006) Onat, Altan; Karabulut, Ahmet; Esen, Ali Metin; Uyarel, Hüseyin; Özhan, Hakan; Albayrak, SinanAmaç: Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri (TEKHARF) Çalışması’nın temelde Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde oturan ve 2005 yazında taranan kohortuna ilişkin tüm-nedenli ve koroner kökenli ölüm ve yeni koroner kalp hastalığı (KKH) verileri analiz edildi. Çalışma planı: Ölüm konusunda birinci derece akrabalardan ve/veya sağlık ocağında çalışan personelden bilgi alındı; yaşayanlarda bilgi edinmekten başka, fizik muayene ve 12-derivasyonlu elektrokardiyografi kaydı yapıldı. Yeni koroner olay, son taramadan sonra gelişen, ölümcül olan veya olmayan miyokard infarktüsü, yeni stabil angina ve/veya miyokard iskemisi olarak tanımlandı. Bulgular: 1646 kişilik örneklemden 1078’i (ort. yaş 54.8±11.8) muayene edildi, 507 kişi hakkında sadece bilgi edinildi ve 43 kişinin (28 erkek, 15 kadın) öldüğü, 18 kişinin takipten çıktığı belirlendi. Yaklaşık 3104 kişi-yılı süreli yeni takip eklenince, toplam izlemede 42 600 kişi-yılına ulaşıldı. Ölümlerin 23’ü KKH kökenli sayıldı. Katılımcılardan 37’sinde yeni koroner olay gelişti. Son tarama döneminde yıllık tüm ölüm oranı bin yetişkinde 13.9, koroner ölüm oranı binde 7.4 bulundu. Tüm nedenli ölümler, kırsal kesimde bin kişi-yılı başına 16.3, kentlerde 12.0 olarak hesaplandı. Yetişkinlerdeki tüm ölümlerde koroner mortalitenin pay yüksekliği sürdü. Kırk beş ile 74 arası yaş kesiminde toplam yıllık mortalite binde 10.6’ya (p=0.09), KKH’den ölüm prevalansı binde 5.5’e geriledi. Böylece bu yaş kesiminde tüm ölümler ile koroner kökenli ölümlerin azalma eğilimi sürdü. Ölümcül olan ve olmayan yeni KKH olayları 1000 kişi-yılında 18 oranı ile yüksek göründü. Sonuç: Kardiyovasküler kökenli ölümlerin insidansı ile tüm ölümlerdeki payı ve yeni koroner olayların ortaya çıkması yükselme eğilimlerini korudu; koroner mortalitenin kadınlarda daha yüksek yaşlara doğru yönelme eğiliminde olduğu görüldü.Öğe Türk toplumunda koroner risk faktörü olarak HDL-kolesterol: Öngördürücülüğü, belirleyicileri ve ilişkileri(2003) Onat, Altan; Hergenç, Gülay; Uzunlar, Bülent; Ceyhan, Köksal; Uyarel, Hüseyin; Yazıcı, MehmetHalkımızın kardiyovasküler risk profilinde en belirgin özelliği sayılabilecek serumda HDL-kolesterol (HDL-K) düzeyi dağılımı, diğer risk faktörleriyle ilişkileri, başlıca belirleyicileri ve koroner kalp hastalığı (KKH) olasılığıyla ilişkisi, TEKHARF Çalışması 2001/02 kohortunu oluşturan yaklaşık 2350 yetişkinde kesitsel biçimde incelendi. Ayrıca, gelecekteki fatal ve fatal olmayan KKH'nı öngördürmedeki rolü, KKH tanısı alanların dışlanmış olduğu TEKHARF 1997/98 kohortunu yapan 1137 erkek ve 1225 kadında araştırıldı. HDL-K genelde Reflotron cihazıyla kuru kimya yöntemiyle, 2001 yılında çöktürmesiz direkt yöntemle ölçüldü ve kohortun %6'sını aşkın bir bölümünde bir referans laboratuvarında validasyonu yapılarak değerler ayarlandı. Ortalama yaşın 52±12 olduğu kesitsel incelemede, HDL-K ortalaması erkeklerde 38.0+10.0 mg/dl, kadınlarda 45.3+11.3 mg/dl bulundu. Yaş ilerledikçe HDL-K konsantrasyonlarında her iki cinsiyette de hafif fakat anlamlı artış kaydedildi. HDL-K erkeklerin %64'ünde, kadınların %35.5'unda 40 mg/dl'dan düşüktü. HDL-K'ün trigiserid konsantrasyonlanyla ters ilişkisi ondabir dilimlerinde belirgin biçimde ortaya çıktı. Yaşı da içeren lineer regresyon yöntemiyle incelendiğinde, sigara içimi, bel çevresi, trigliserid, bedeni hareketsizlik, insüli-nin HDL-K'ü bastırdığı, alkol içmenin bu düzeyi artırdığı anlaşıldı.HDL-K düzeyi ile C-reaktif protein değerleri ters ilişki içindeydi. Lineer regresyon modelinin eğimin-den hesaplanınca, l standart sapmaya karşılık gelen aşağıdaki farklar, HDL-K'de şu anlamlı (p<0.01) bağımsız etkilere eşlik etmekteydi: 80 mg/dl trigliserid için HDL-K'de 1.6 mg azalma, 12 cm bel için HDL-K'de 1.33 mg/dl azalma, günde 10'dan fazla sigara içme HDL-K'de 3.16 mg/dl azalma, apo B de 40 mg/dl için HDL-K'de 2.76 mg/dl azalma, 40 mg/dl total kolesterol için HDL-K'de 3.3 mg/dl artma. Haftada l alkollü içki içmeye HDL-K'de 3.5 mgl/dl artma eşlik ediyordu (p=0.064). Dört yıl takipli prospektif incelemeyle ilgili lojistik regresyon analizinde, sistolik kan basıncı, sigara, total kolesterol ve diyabetin de dahil olduğu on değişkenden bağımsız olarak HDL-K'ün nisbi riski erkeklerde 0.971 (p<0.02) olup kadınlarda 0.980 ile sınırda anlamlı idi. Her iki cinsiyet birlikte tutulunca, nisbi risk 0.975 bulunuyor (p<0.002), bu da, 12 mg/dl'lik HDL-K azalmasının (=1hazard ratio), fatal ve fatal olmayan olay ihtimalini %36 oranında yükselttiği anlamına geliyordu.Sonuç olarak, halkımızın HDL-K düzeylerinin başlıca ya-şam tarzı belirleyicilerinin bu düzeylerin düşüklüğündeki nisbi rolleri saptanmıştır. Şişmanlığın yanışım, sigara içmenin ve alkolden kaçınmanın büyük boyutta HDL-K düşüklüğüne yol açtığı görülmektedir. HDL-K düzeylerinin, gelecekteki KKH olaylarını öngördürme hususunda anlamlı bir bağımsız değişkeni temsil ettiği yargısına varılmıştır; ancak eldeki veriler bunu çok güçlü bir parametre olarak nitelendirmeye uygun görünmemektedir.Öğe Türk yetişkinlerinde serum albümin düzeylerinin geleneksel risk faktörleri ve insülin direnci ile ilişkisi(2007) Yazici, Mehmet; Onat, Altan; Hergenç, Gülay; Esen, Ali Metin; Can, Günay; Uyarel, HüseyinAmaç: Türk yetişkinlerinde serum albümin düzeyleri ile insülin direnci, metabolik sendrom (MS), geleneksel koroner kalp hastalığı (KKH) ve risk faktörleri arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışma planı: Serum albumin konsantrasyonları, Marmara ve İç Anadolu bölgeleri nüfusunu temsil eden 1052 kişide kolorimetrik yöntemle ölçüldü ve kesitsel olarak değerlendirildi. Metabolik sendrom tanımı modifiye ATP III (Adult Treatment Panel III) ölçütlerine göre yapıldı.Bulgular: Ortanca yaşı 53 olan örneklemde, MS tanısı erkeklerin %44.7'sinde, kadınların %49.4'ünde kondu. Serum albümin konsantrasyonu erkeklerde ortalama 4.39±0.38 mg/dl, kadınlarda 4.34±0.33 mg/dl bulundu (p=0.01). İkili korelasyonlarda serum albümin, her iki cinsiyette apolipoprotein B, HDL-kolesterol ve toplam bilirübin ile doğrusal; kadınlarda sistolik kan basıncı ile doğrusal; erkeklerde log CRP ile ters yönde anlamlı ilişki sergiledi. On bir değişkeni içeren bir lineer regresyon modelinde, albümin düzeyi için her iki cinsiyette yaş ters yönde, toplam kolesterol pozitif yönde bağımsız belirteç olarak saptandı. Kadınlarda albümin düzeyini bağımsız ve ters yönde etkiler görünen sigara içimi, erkeklerde anlamlılık sınırına yakın bir ilişki gösterdi. Kadınlarda kreatinin pozitif, erkeklerde diyastolik kan basıncı pozitif, log HOMA ters yönde bağımsız belirteç idi. Yaş ve cinsiyet ayarlı analizinde serum albümi ile MS ve KKH arasında anlamlı bağıntı saptanmadı. Sonuç: Türk erkeklerinde serum albümin düzeyinde görülen azalmaya, böbrek disfonksiyonundan bağımsız olarak insülin direnci katkıda bulunuyor olabilir. İnsülin direnci bu bağlamda, oksidatif stres ve subklinik kronik inflamasyona aracılık ediyor olabilirÖğe Yetişkinlerimizde abdominal obezite ve obezite göstergeleri: İnsülin, glukoz intolerans, inflamasyona etkileri, koroner risk öngördürücülüğü(2003) Onat, Altan; Ceyhan, Köksal; Sansoy, Vedat; Uyarel, Hüseyin; Yazıcı, MehmetTEKHARF çalışmasının eski ve geçen yıl yeni alınan kohortunu oluşturan 2350 kişide (ortalama yaş 52+12) bel çevresi, bel kalça oranı (B/K) ve beden kitle indeksi (BKİ) cinsiyet ve yaş grupları katmanlamasıyle hem kesitsel olarak, hem de son 4 yıldaki değişimler değerlendirildi. KKH tanısı anaınnezde angina varlığı ve 12-derivasyonhı istirahat EKG'tnın Minnesota kodlaınasına dayanılarak kondu. Yaş-standardizasyonlu ortalama değerler 30 yaşını aşkın nüfusta erkekler için sırasıyla 90.7 cm ve 27.3 kg/m2, kadınlarda 90.8 ile 29.1 kg/m2 bulundu. Net değişimler bağlamında, ortalama BKİ son 4 yılda her iki cinsiyette 1,3 kg/m2 artarken, bel çevresi erkekte 2.7 cm azaldı, kadında l .3 cm genişledi. Giderek artan bestebir dilimlere bölünen bel çevresinin üst ve alt dilimleri arasında, erkek ve kadında sırasıyla ortalama apo B değerlerinde 22 mg/dl ölçüsünde, açlık insülin konsantrasvonlarında 2 ila 2.4 kat, duyarlı C-reaktif protein 'de (CRP) 3.5 ila 2 kat farklar gözlemlendi. Üstelik, diyabet prevalansı da, alt dilime kıyasla üst dilimde erkekte 2.2. kadında 4,8 kat daha sıktı. Anılan risk parametreleri erkeklerde 96 cm'lik bel genişliğinden itibaren yüksek bulundu (p<0.01). Dört yıllık prospektif incelemeye ilişkin mültivariye analizde BKİ, bel çevresinin yanında bağımsız, bir etki yaratmazken, bel çevresi erkeklerde, ve her iki cinsiyet birlikte tutulunca, fatal ve nonfatal KKH'nın bağımsız bir öngördürücüsü bulundu: bel çevresinde 12 cm'lik artış KKH riskini, diğer başlıca etkenlerden bağımsız biçimde, %35 yükseltiyordu. Sonuç olarak, yetişkinlerimizde abdominal obezite apo B, insülin. CRP gibi önemli kardiyovasküler risk etmenlerini ve de tip II diyabet sıklığını belirgin şekilde artırmakta, özellikle erkeklerde koroner morbidite ve morta/iteve bağımsız biçimde önemli katkıda bulunmaktadır. Bu risk faktörleri ile KKH riski arasındaki ilişki "eğrisi" ne dayanılarak, bel çevresi "eylem düzeyi" nin erkeklerimizde 96 cm 'den itibaren alınması öneri/inektedir. Kalp sağlığı politikamız ve uygulamaları bu bilgilere göre ayarlanmalıdır.