Yazar "Soysal, Ganime Esra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe AMELİYAT DÖNEMİNDE İSTENMEYEN HİPOTERMİDE KANITA DAYALI UYGULAMALAR Evidence Based Practices on the Unplanned Perioperative Hypothermia(2018) Soysal, Ganime Esra; İlçe, ArzuAmeliyat döneminde istenmeyen hipotermi cerrahi operasyon geçiren hastaların çoğunda görülmektedir. Anestezi, uzun süren ameliyatlar, soğuk ameliyathane odası, ileri yaş, ASA skoru IV ve üstü olan hastalarda hi- potermi görülme riski daha fazladır. Hipotermi görülen hastalarda cerrahi alan enfeksiyonların, kanamanın, postoperatif ağrının arttığı, anestezi sonrası uyanmanın geciktiği, termal konforun bozdulduğu ve hastanede kalış süresinin uzattığı bildirilmektedir. Bu derleme makale, ameliyat döneminde istenmeyen hipoterminin önlenmesinde kanıta dayalı uygulamaları incelemek amacıyla hazırlandı. Ameliyat döneminde istenmeyen hipoterminin önlenmesi için ameliyattan önce her hasta hipoermi riski açısından değerlendirilmedir. Cerrahi- nin uzun sürmesi, düşük vücut kütle oranı, düşük tansiyon, soğuk irigasyon sıvılarının kullanılması hipotermi riskini attırmaktadır (Kanıt düzeyi orta). Riskli gurupta olduğu tespit edilen ve vücut sıcaklığı <36 o C olan hastalar ameliyatta alınmadan aktif olarak ısıtılmalı ve bu ameliyat esnasında da sürdürülmelidir. Otuz daki- kanın üzerinde süren ameliyatlarda tüm hastalar aktif olarak ısıtılmalıdır (Kanıt düzeyi düşük). Hastanın vücut sıcaklığı anestezi indüksiyonu öncesi ve ameliyat esnasında 30 dakikada bir ölçülmeli ve kaydedilmelidir. Ameliyat döneminde ısınma hastalarda postoperatif ağrıyı, yara yeri enfeksiyonu, titremeyi ve perioperatif kan kaybınını azalmaktadır (Kanıt düzeyi orta). Sonuç olarak ameliyat döneminde istenmeyen hipotermi ile ilgili kanıta dayalı uygulamalar ışığında ameliyat döneminde hasta bakım standartları yeniden düzenlenmeli- dir. Normal vücut sıcaklığını korumak için uygulanacak önlemler ve farklı aktif ısıtma yöntemleri kendi içinde karşılaştıran kanıt düzeyi yüksek çalışmalarla desteklenmelidir.Öğe Basınç Yarası Önleme Çalışmaları: Güncel Bakış(2024) Çor, Zeynep; Soysal, Ganime EsraBasınç yaraları, yoğun bakımlarda sıkça karşılaşılan ağrılı ve önlenebilir yaralardır. Bu çalışmanın amacı, basınç yaralarının önlenmesi ve kontrolüne ilişkin en iyi kanıtları özetlemek, basınç yaralarının insidansını azaltmak ve bakım kalitesini artırmak için bir güncel bir kaynak oluşturmaktır. Bu amaçla basınç yaralarının önlenmesine yönelik rehberler ve son yayınlanan rehberlere ek olarak kanıt düzeyi yüksek çalışmaların yeni önerileri incelendi. Basınç yarası ile ilgili çalışmalar son dönemlerde arttığı görülmekle birlikte ve özellikle COVID-19 döneminde kullanılan yüzüstü pozisyonun basınç yaralarında da kullanılabileceği bildirilmektedir. Ancak, basınç yarası önlemede rehberlerin henüz bu pozisyonun belli bir kanıt seviyesinde önermediği görülmektedir. Basınç yaralarının önlenmesi için risk faktörlerinin değerlendirmede Braden Ölçeğinin kullanılması, deri değerlendirme ve bakımı, destek yüzeylerin birbirine üstünlüğü, yara örtüleri ile ilgili karşılaştırmalar ve eğitim konusu güncel çalışmalar ve kanıtlar sunularak ele alınmıştır. Bu bağlamda, güncel perspektifleri temel alarak basınç yaralarını önleme yöntemlerine odaklanan ve etkili stratejilerin belirlenmesine yönelik yeni yaklaşımların derlendiği bir çalışma sunulmaktadır.Öğe Cerrahi duman iç ortam hava kalitesine etkisi ile ameliyathane çalışanlarında fiziksel semptomlara etkisinin karşılaştırılması(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2021) Soysal, Ganime Esra; İlçe, ArzuCerrahi duman, gaz halinde bioaerosoller, virüsler ve bakteriler dahil canlı ve ölü hücresel materyaller ile birlikte kanserojen kimyasallardan polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) ve uçucu organik bileşikleri (UOB) içerir. Bu çalışmanın amacı; genel cerrahi ameliyathane odasında cerrahi dumanın iç ortam hava kalitesine etkisi belirlemek ve bu bölüm çalışanlarında oluşturduğu fiziksel semptomları dahili birimlerde çalışanlar ile karşılaştırarak incelemektir. Bu çalışma, olgu-kontrol tipinde, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde gerçekleştirildi. Çalışmada genel cerrahi ameliyathane odasından aktif örnekleme yöntemi ile ameliyat öncesi, anı ve sonrası 45 hava örneği alındı. Aynı zamanda genel cerrahi ameliyathane odasında çalışan 19 kişinin fiziksel şikayetleri sorularak ameliyat öncesi ve sonrası boğaz kültürleri alındı. Bu sonuçlar dahili birimlerde çalışanlar ile karşılaştırıldı. Veriler bir istatistik programı kullanılarak analiz edildi. Sonuçlar sayı ve yüzde t test, kruskal wallis ve korelasyon testleri kullanarak analiz edildi. Tüm sonuçlar için p<0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Alınan hava örneklerinde toplam UOB'lerin ortalama konsantrasyonu 302,12 ?g.m-3; ameliyat öncesi, anı ve sonrası sırasıyla 163,5; 500,1 ve 242,6 ?g.m-3 olarak bulundu. Ameliyat anında toplam UOB değerinin, ameliyat öncesi ve sonrası ölçülen değerlerden anlamlı şekilde daha yüksek olduğu görüldü (p?0,05). Ameliyathane odasında ortalama konsantrasyonları benzen 5.07, toluen 110,83, etilbenzen 23,53, m,p-ksilen 44,16 ve o-ksilen 29,96 ?g.m-3 olarak ölçüldü. Ameliyat öncesi, anı ve sonrası ölçümlerde benzen konsantrasyonlarının sürekli yüksek kaldığı (p?0,05), sınır değerleri aştığı, diğer UOB'lerin (toluen, etilbenzen, m,p-ksilen, o-ksilen) anlamlı şekilde ameliyat anında daha yüksek olduğu (p?0,05) ancak sınır değerlerin altında kaldığı görüldü. Açık ve laparoskopik cerrahi ameliyatları açısından karşılaştırıldığında, UOB konsantrasyonları arasında fark bulunmadı (p?0,05). Ameliyat süresi ile toplam UOB ortalama değerleri arasındaki korelasyon değeri r=-0,087 olup, aralarında anlamlı bir ilişki bulunmadı (p?0,05). Cerrahi ekibin fiziksel semptomlarının ameliyat anında arttığı, göz yaşarması, gözlerde yanma, saçlarda koku, mide bulantısı, öksürük şikayetlerini dahili birimlerde çalışanlardan daha çok yaşadıkları tespit edildi (p?0,05). Alınan boğaz kültürleri sonucunda; ameliyathane ekibinde ameliyat öncesi ve sonrası alınan örneklerde anlamlı fark olmadığı; ameliyathane ekibi ve dahili birimlerdeki sağlık çalışanları arasında fark olmadığı görüldü. Bu çalışma sonucunda, cerrahi dumanın ameliyathanede iç ortam hava kalitesini olumsuz etkileyen önemli bir kirletici olduğu tespit edildi. Ameliyathanelerde iç ortam havasında bazı kansorojen kimyasalların yüksek olduğu ve bu durumun açık/ kapalı ameliyatlar ile ameliyat süresinden bağımsız olduğu görüldü. Ameliyathane çalışanlarının cerrahi duman konusunda bilgilerinin ve önlemlerinin yeterli olmadığı belirlendi. Cerrahi dumanının etkisi ile ameliyat anında ameliyathane çalışanlarında fiziksel şikayetlerin arttığı ve bu şikayetlerin dahili birimlerde çalışanlardan daha fazla olduğu görüldü.Öğe Comparison of the effects of surgical smoke on the air quality and on the physical symptoms of operating room staff(SAGE Publications Inc, 2023) Soysal, Ganime Esra; İlçe, Arzu; Lakestani, Sanaz; Şit, Mustafa; Avcıoğlu, FatmaBackground Surgical smoke can be a hazard because e it contains toxic gases with carcinogenic effects that may threaten health. This study aims to determine the effect of surgical smoke containing toxic chemicals on indoor air quality and examine employees' physical symptoms in the operating room. Method The study was conducted in the operating room between June 2020 and July 2020. In the study, 45 air samples were taken before, during, and after surgery using the active sampling method. Nineteen employees working in the operating room were asked about their physical complaints and their throat cultures were taken before and after surgery. These results were compared with those of the employees working in internal units. Results The Total Volatile Organic Compounds value at the time of surgery was significantly higher (p <= 0.05). Benzene concentrations remained constantly high (p <= 0.05) throughout the surgery, exceeding the limit values. Other VOCs (Volatile Organic Compounds) were significantly higher during surgery and remained below the limit values (p <= 0.05). When compared in terms of open and laparoscopic surgery, no difference between VOC concentrations was observed (p <= 0.05). The physical symptoms of the surgical team increased during the operation, and they experienced more complaints of tearing, burning in the eyes, hair odor, nausea, and cough than those working in the internal units (e.g., internal medicine, dermatology; (p <= 0.05). Conclusions Surgical smoke was an important contaminant for indoor air quality in the operating room.Öğe Effect of "an innovative technology" active warming and passive warming on unplanned hypothermia during perioperative period: a clinical trial(Mary Ann Liebert, Inc, 2018) Soysal, Ganime Esra; İlçe, Arzu; Erkol, Mehmet HayriPatients are at risk for unplanned hypothermia during the perioperative period due to many reasons, including anesthesia, low room temperature, cold intravenous fluid, and blood transfusion. This study was conducted to examine the effect of active and passive warming methods applied in patients during the perioperative period on unplanned hypothermia. This study is a case-control type study. The population of this study is composed of the patients hospitalized in surgical clinic and undergone abdominal region-related operations. Ninety patients were accidentally included in the study. The first group of patients were actively warmed during the perioperative period (carbon fiber resistive system - W-500D + 190 x 50 cm), the second group was passively warmed at least for 20 minutes during preoperative period (with blanket, socks etc.), and the third group was followed up as the control group. It was established that body temperature average of the active warming group has significantly increased during perioperative period (p < 0.001), and this temperature was significantly higher than the other groups until the third hour. It was found that the body temperature average of all groups was equal to 36.2 +/- 0.26, 35.4 +/- 0.49, and 35.2 +/- 0.47, respectively, at the end of operation, and the difference among them was statistically significant (p <= 0.001). The active warming method applied with carbon fiber resistive system during the perioperative period is an effective method.Öğe Effects of Two Different Cold Application Methods After Rhinoplasty: A Randomized Clinical Trial(2024) Ilce, Arzu; Soysal, Ganime Esra; Koybasi Sanal, SerapThe aim of this prospective, randomized controlled clinical trial was to evaluate the effects of two methods of cold application on eye ecchymosis, periorbital edema, pain around the eyes and face, and patient comfort in postoperative rhinoplasty patients. Patients were randomly divided and evaluated in two groups: an ice in disposable latex gloves (IDLG) group and a cooling gel eye mask (CGEM) group. We used the CONSORT checklist to report the study. There were no significant differences between the groups in terms of age, gender, preoperative blood pressure, respiration, fever status, oxygen saturation, or postoperative vital signs. Patients in the IDLG group had significantly higher scores for pain around the eyes, facial pain, and periorbital edema on the first postoperative day, and significantly higher facial edema scores during the first postoperative hour (p ? .05). Patients in the CGEM group reported that they slept more comfortably (p ? .05). The results of our study showed that CGEMs reduce pain, periorbital edema, and facial edema after rhinoplasty. Copyright © 2024 International Society of Plastic and Aesthetic Nurses. All rights reserved.Öğe The efficacy of active warming in preventing unplanned hypothermia during perioperative period in pediatric surgery patients in a tertiary care center(2021) Soysal, Ganime Esra; Ilce, Arzu; Seyfi, Ümmühan Yiğit; Tel, Hülya Öztürk; Bilgi, MuratAim: To investigate the effects of using the active warming method on children with hypothermia in the perioperative period and examining the effects of hypothermia on awakening time, pain, shivering and hospital stay. Methods: This study included patients 18 years of age and younger who underwent surgery in the pediatric surgery department of a tertiary hospital. The active warming group consisted of 28 patients and the control group consisted of 29 patients. The first group of patients was actively warmed during the surgery and the second group was treated as the control group and did not actively receive any warming therapy. Preoperative body temperatures of the cases were measured. In addition, body temperatures were recorded every 15 minutes in the intraoperative and postoperative periods. Results: There was no statistically significant difference in preoperative body temperature between the control group and the active warming group. When body temperature were examined in the intraoperative period, there was no significant difference between the groups at the first 15 minutes of operation; however, the mean of the body temperature in active warming group was significantly higher than the control group at the 30th, 45th , and 60th minutes of operation. It was determined that patients in the control group had a longer stay in the hospital and the amount of time for waking at the end of the anesthesia was shorter in the active heating group than in the control group. Conclusions: The results of our study suggest that active heating with a carbon fiber resistant system is an effective method to prevent unplanned hypothermia in operated children.Öğe Oje kullanımının eldeki bakteriyel üreme üzerine etkisi(Bilimsel Tıp Yayınevi, 2021) Yiğit, Ümmühan; Soysal, Ganime Esra; Özarslan, Talat Oğulcan; İlçe, Arzu; Sırmatel, Fatma; Akdeniz, HayrettinGiriş: İnfeksiyonların önlenmesinde ameliyathane ve yoğun bakım gibi özellikli birimlerde çalışanların el hijyeninin sağlanması oldukça önemli, en etkili ve en ucuz yöntemdir. Bu çalışma; ameliyathane ve yoğun bakımlarda hemşirelerin oje kullanımının ellerdeki bakteriyel üreme üzerine etkisini belirlemek amacıyla planlandı. Materyal ve Metod: Çalışmanın evrenini bir ilde bulunan eğitim araştırma ve devlet hastanesinin yoğun bakım ünitelerinde ve ameliyathanelerinde çalışan hemşireler oluşturdu. Çalışma yoğun bakımlarda 43, ameliyathanelerde 29 olmak üzere çalışmaya katılmayı kabul eden toplamda 72 hemşirede gerçekleştirildi. Araştırmaya katılanların el florası üzerindeki bakteri kolonizasyonunu ölçmek için hemşirelerinden önce ojesiz hijyenik el yıkama sonrası ilk örnek, oje sürüldükten 24 saat sonra hijyenik el yıkama sonrası ikinci örnek ve oje sürüldükten 72 saat sonra hijyenik el yıkama sonrası üçüncü örnek alındı. Hemşirelerin tırnak ve ellerinden alınan örnekler kanlı agar besiyerlerine ekilerek sonuçlar değerlendirildi. Bulgular: Hemşirelerden üç aşamada alınan örneklerde, toplam üreyen koloni sayısı açısından bakıldığında gruplar arası hem sağ ve sol el, hem de sağ ve sol tırnaklarda, istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görüldü (p≥ 0.05). Alınan örneklerde koagülaz negatif stafilokok (KNS), Staphylococcus aureus, Bacillus spp., Enterococcus spp., Streptococcus pyogenes, Acinetobacter spp., Klebsiella spp., Candida spp. ve Non-candida mantar türlerinin ürediği tespit edildi. Bu türler arasında en sık üreyen mikroorganizmanın KNS olduğu görüldü. Ayrıca üreyen toplam koloni sayıları açısından yoğun bakım ve ameliyathaneler karşılaştırıldığında sağ el, sağ ve sol tırnaklarda fark görülmezken, sol elde üreyen toplam koloni sayısı ameliyathanede çalışan hemşirelerde anlamlı şekilde daha yüksek bulundu (p≤ 0.05). Sonuç: Ameliyathane ve yoğun bakım hemşirelerinde bütünlüğü bozulmamış oje kullanımının 72 saate kadar eldeki bakteriyel üreme üzerine etkisinin olmadığı bulundu.