Arşiv logosu
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bala, Mehmet Murat" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Deneysel aşil tendon hasarı oluşturulmuş tavşanlarda siyanoakrilatın etkisi
    (Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2018) Bala, Mehmet Murat; Özturan, Kutay Engin
    Çalışmamızda tavşanlarda aşil tendon yaralanma modeli oluşturarak tendon üzerinde daha önce çalışılmamış olan siyanoakrilat'in tendon iyileşmesi üzerine etkisini hem biyomekanik hemde histopatolojik olarak araştırmayı amaçladık. Çalışmamız Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Deney Hayvanları Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde 36 adet tavşan üzerinde yapılmıştır. Tendon hasarı şu şekilde yapıldı. Tavşanlar, çalışma ve kontrol grubu olarak iki gruba ayrıldı. Kontrol grubundaki tavşanlara sadece tendon tamiri yapıldı. Çalışma grubundaki tavşanlara ise uç uca basit sütür atılıp doku yapıştırıcısı 0,1 cc N-butil-2-siyanoakrilat (Histoacryl, B. Braun. Melsungen AG, Germany) damlatıldı. Her bir grupta bulunan 18 adet tavşan arasından randomize olarak seçilen 9 adet tavşan 4. haftada histopatolojik ve biyomekanik olarak değerlendirmeye alındı. 6. haftanın sonunda çalışma grubunda kalan 9 adet, kontrol grubunda kalan 9 adet tavşan değerlendirildi. Histopatolojik olarak kıyaslandığında, çalışma ve kontrol gruplarındaki granülasyon dokusu oluşumları değerlendirildiğinde 4. haftada kontrol grubundaki hiçbir tavşanda, çalışma grubunun ise tamamında granülasyon doku oluşumu gözlenmiştir. 4. haftada iki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). 6. haftada kontrol grubundaki tavşanların 1 tanesinde, çalışma grubundaki tavşanların ise 7 tanesinde granülasyon doku oluşumu gözlenmiştir. 6. hafta için iki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.010). Yapılan çalışmada hem 4. hem de 6. haftada çalışma grubunda kontrol grubuna göre granülasyon doku oluşumu oranında artışa rastlanmış ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Çalışma ve kontrol gruplarındaki YCDH (yabancı cisim dev hücresi) oluşumuna bakıldığında 4. haftada kontrol grubundaki hiçbir tavşanda, çalışma grubunun ise tamamında YCDH (yabancı cisim dev hücresi) oluşumu gözlenmiştir. İki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). 6. haftada kontrol grubundaki tavşanların hiçbirinde, çalışma grubundaki tavşanların ise 7'sinde YCDH (yabancı cisim dev hücresi) oluşumu gözlenmiştir. 6. hafta için iki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.001). Yapılan çalışmada hem 4. hem de 6. haftada çalışma grubunda kontrol grubuna göre YCDH (yabancı cisim dev hücresi) oluşumu oranında artışa rastlanmış ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Çalışma ve kontrol gruplarındaki inflamasyon derecelerine bakıldığında ise 4. haftada kontrol ve çalışma gruplarındaki tavşanların 6'sında inflamatuar hücre oluşumu gözlenmiştir. İki grup arasındaki istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=1.000). 6. haftada kontrol grubundaki tavşanların 4'ünde, çalışma grubundaki tavşanların ise 7'sinde inflamatuar hücre oluşumu gözlenmiş ancak iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=0.282). Yapılan çalışmada hem 4. hem de 6. haftada inflamatuar hücre varlığı açısından çalışma ve kontrol grupları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Çalışma ve kontrol gruplarındaki neovaskülarizasyon derecelerine bakacak olursak 4. haftada hem kontrol hem de çalışma grubu tavşanlarının 6'sında 3. derecede neovaskülarizasyon gözlenmiştir. Kontrol grubundaki tavşanların 2'sinde 2. derecede neovaskülarizazyon gözlenmiş, çalışma grubundaki tavşanların 1'inde 1. derecede, 1'inde de 2. derecede neovaskülarizasyon gözlenmiştir. 4. haftada iki grup arasında neovaskülarizasyon dereceleri açısından fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=1.000). Çalışma ve kontrol gruplarındaki kollajen lif dizilimlerinde ise 4. haftada hem kontrol grubundaki hem de çalışma grubundaki tavşanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=1.000). 6. hafta için iki grup arasındaki kollojen lif dizilimi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=1.000). Yapılan çalışmada hem 4. hem de 6. haftada çalışma ve kontrol gruplarında kollojen lif dizilimi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Çalışma ve kontrol gruplarının fibroblastik aktivite oranları değerlendirildiğinde 4. haftada kontrol grubu tavşanlarının 7'sinin, çalışma grubu tavşanlarının ise tamamının tamir hattındaki iyileşme bölgesinde belirgin şekilde fibroblastik aktivite oluştuğu gözlenmiştir. 4. haftada iki grup arasında fibroblastik aktivite dereceleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=1.000). 6. haftada kontrol grubu tavşanlarının 5'inin, çalışma grubu tavşanlarının ise tamamının tamir hattındaki iyileşme bölgesinde belirgin şekilde fibroblastik aktivite gözlenmiştir. 6. haftada da iki grup arasında fibroblastik aktivite dereceleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=0.200). Yapılan çalışmada hem 4. hafta hem de 6. haftada fibroblastik aktivite dereceleri açısından çalışma ve kontrol grupları arasında anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Biyomekanik değerlendirmede, 4. haftada çalışma grubunun maksimum kopma kuvveti kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (239.0 ± 36.5 vs. 193.5 ± 56.9, p<0.05). 4. hafta ölçümlerinde elastisite ve stifness ölçümleri için çalışma ve kontrol gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. 6. hafta verileri incelendiğinde ise 4. haftada olduğu gibi çalışma grubunun maksimum kopma kuvveti kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (177.6 ± 49.6 vs. 223.6 ± 42.0, p<0.05). Ayrıca 6. haftada çalışma grubunun stifness ölçümlerinin de kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır (14.6 ± 5.3 vs. 20.6 ± 7.0, p<0.05), ancak elastisite ölçümleri için çalışma ve kontrol gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuç olarak; yaptığımız çalışmada siyanoakrilat erken dönemde hem histopatolojik hemde biyomekanik olarak tendonun mukavemetini arttırdığı için klinikte tendon yaralanmalarının cerrahi tamirinde kullanılabileceğini ve siyanoakrilat kullanılan tendon iyileşmelerinde erken dönemde rehabilitasyona daha güvenli bir şekilde başlanabileceğini düşünmekteyiz. Anahtar kelimeler: Siyanoakrilat, aşil tendon rüptürü
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Does methylene blue reduce adhesion during the healing process after tendon repair?
    (Turkish Joint Diseases Foundation, 2020) Boz, Mehmet; Çakıcı, Hüsamettin; Pakdil, Murat; Şahin, Abdullah Alper; Düzcü, Selma Erdoğan; Bala, Mehmet Murat; Çelik, Metin
    Objectives: This study aims to biomechanically and histopathologically investigate the effects of methylene blue (MB) on preventing postoperative adhesion in chickens undergoing full - thickness flexor tendon incision. Materials and methods: This study was performed between June 2017 and June 2018 on Hubbard JA 57 type chickens (age, 6 months; weight, 2.2?0.3 kg). Sixty-four tendons were studied in 32 chickens, including 16 in the control group and 16 in the experimental group. The second and third finger flexor digitorum profundus tendons of the left foot of each chicken were repaired primarily after a full -thickness incision approximately 1 cm proximal to the distal adhesion area. In the control (n=32) and experimental groups (n=32), 0.25 mL of normal saline and 0.25 mL of 1% MB solutions were applied locally to the surgical site, respectively. The operated limb was immobilized using a circular cast. 16 chickens were randomly selected in each group and examined at the fourth week, and the remaining 16 chickens were examined at the sixth week. Thirty-two of these tendons were evaluated using the Tang histopathological adhesion classification system, and the other 32 were evaluated with a biomechanical pull system. Results: Adhesion was found to be less in the experimental group compared to the control group at the end of the fourth and sixth weeks both histopathologically and biomechanically. Furthermore, adhesion was significantly less in the experimental group at the end of the sixth week compared to the fourth week both histopathologically and biomechanically. Conclusion: Histopathological and biomechanical results show that MB, which has anti-inflammatory, antiseptic, antimicrobial and antioxidant effects, reduces adhesion during the healing process after tendon repair. We think that local MB application, particularly in surgeries performed after this type of injury, will be beneficial on early rehabilitation and functional results.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effect of astaxanthine on ischemia-reperfusion injury in a rat model
    (Elseiver, 2022) Durukan, Yasin; Bala, Mehmet Murat; Şahin, Abdullah Alper; Fırat, Tülin; Buğdaycı, Güler; Özturan, Kutay Engin
    Background: We aimed to compare biochemical and histopathological findings of astaxanthin's potential effects on oxidative stress in ischemia/reperfusion damage (I/R). Methods: Thirty-two rats were randomly divided into four groups: control group; I/R group; I/ R + treatment group; drug group. Astaxanthin was orally administered to groups C and D for 14 days. In groups B and C, the femoral artery was clamped for 2 h to form ischemia. The clamp was opened, and reperfusion was performed for 1 h. In all groups, 4 ml of blood sample through intracardiac puncture and gastrocnemius muscle tissue samples were collected. Serum and tissue samples were analyzed by measuring malondialdehyde (MDA), superoxide dismutase (SOD), total antioxidant capacity (TAC), and total oxidative level (TOL). Necrosis, inflammation, and caspase-3 in muscle tissue collected for histopathological examination were evaluated. Results: Tissue MDA, SOD and TOL values significantly differed between groups. Serum MDA, SOD, TOL and TAC values significantly differed between groups. On necrosis examination, there was a significant difference between groups B and C. Although signs of inflammation significantly differed between groups, there was no significant difference between groups A and C and groups A and D. Although there was a significant difference in caspase-3 results between groups, there was no significant difference between groups A and C. Conclusions: The use of astaxanthin before and after surgery showed preventive or therapeutic effects against I/R damage. (C) 2021 The Japanese Orthopaedic Association. Published by Elsevier B.V. All rights reserved.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Relationship between bone mineral density and biochemical parameters in obese children and adolescents
    (Edizioni Minerva Medica, 2022) Bala, Mehmet Murat; Bala, Keziban A.; Peker, Gökhan; Ünsal, Seyyid Şerif; Gürler, Müjgan
    BACKGROUND: The aim of this study was to measure bone mineral density (BMD) using dual-energy X-Ray absorp-tiometry and to compare BMD-associated biochemical markers and evaluate their correlations with severity of obesity.METHODS: Overall, 102 obese children and adolescents were included to the study. The subjects were stratified into 2 groups according to severity of obesity as determined by BMI (Body Mass Index): obese group and severe obese group. For all subjects, data regarding height, weight, BMI and levels of calcium, phosphorus, alkaline phosphatase, 25-OH vitamin D, parathyroid hormone, cholesterol, triglyceride, fasting blood glucose, insulin, HOMA-IR and HbA1c were extracted from patient charts. The BMD was measured using dual-energy X-Ray absorptiometry. The BMD Z-scores were calculated using race-and gender-specific curves.RESULTS: The mean BMD Z-scores were within normal range in obese and severe obese groups with no significant difference between groups. The bone density was found to be >-2.0 Z-score in all subjects. However, when subjects were stratified according to BMD Z-scores as those with BMD Z-score of-2.0-0 and those with >0, it was found that BMI was significantly correlated with BMD Z-score. In BMD Z-score discrimination, it was found that vitamin 25-OHD also showed significant difference. Among dyslipidemia parameters, a significant, positive correlation was detected between LDL-cholesterol and BMD Z-score in the group with BMD Z-score >0. A significant negative correlation was detected between BMD Z-score and HOMA-IR and HbA1c in the group with BMD Z-score <0CONCLUSIONS: In our study, it was found that glucose as well as some lipid metabolism markers could have significant association with BMD in obese children. Although BMI was associated with BMD in obese children with BMD Z-score >0, there was no such association in those with BMD Z-score <0. (Cite this article as: Bala MM, Bala KA, Peker G, Unsal SS, Giirler M. Relationship between bone mineral density and biochemical parameters in obese children and adolescents. Gazz Med Ital -Arch Sci Med 2022;181:315-23. DOI: 10.23736/ S0393-3660.20.04522-2)

| Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kütüphanesi, Bolu, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim