Yazar "Alan, Selami" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bekir Fahri [İdiz]’in “Jönler” romanında oryantalizm izleri(2016) Alan, SelamiII. Meşrutiyet Dönemi'nde, İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktidarı elde etmesinin neticesinde oluşan geçici özgürlük havasının etkisiyle oldukça fazla edebî eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerden biri olan "Jönler", yazarı Bekir Fahri'nin Jön Türkler hareketine mensup olması dolayısıyla o yılları anlatan bir eserdir. Uzun zaman bir köşede kalmış olan bu eserin bir diğer yönü ise oryantalizmin dönem insanı üzerindeki etkisini yansıtmasıdır. Zira Batılıların, Doğuya hâkim olabilmek için oluşturmak istedikleri algı şeklinde tanımlanabilecek olan oryantalizm, yıllarca etkili olmuş ve hâlâ olmaktadır. Eserler üzerinde bu açıdan yapılan/yapılacak incelemeler, toplumun aynası hükmündeki yazarların bilerek veya bilmeden oryantalizmden ne kadar etkilendiklerini ve eserlerine bunu ne kadar yansıttıklarını ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada da "Jönler" romanı bu bakış açısıyla ele alınmış ve eserde oryantalizm izleri aranmıştır.Öğe DEDE KORKUT SÖYLEMİYLE ÇANAKKALE ZAFERİ'Nİ ANLATMAK: "KOÇAKLAR 1915 ÇANAKKALE(2016) Alan, SelamiTürk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Çanakkale Zaferi, günümüze kadar geçen yüzyıllık süre içerisinde birçok edebî esere konu edilmiş; vatan, millet ve özgürlük uğruna can veren şehitler hatırlatılmaya çalışılmıştır. Bu savaş sırasında yaşanan kahramanlıkları unutturmamak isteyen sanatçılarımızdan biri de Oyhan Hasan Bıldırki olmuştur. Koçaklar 1915 Çanakkale eserini kaleme alan Oyhan Hasan, bu eserinde geleneksel anlatı tekniğiyle modern anlatı türlerini harmanlamaya çalışmıştır. Yani, Türk kültür tarihinin temel taşlarından biri olan Dede Korkut Hikâyeleri'ndeki üslubu kullanarak Çanakkale Zaferini anlatmayı denemiştir. Böylece okuyucusuna hem Çanakkale'yi ve Dede Korkut'u hatırlatmayı istemiş hem de Türk tarihini bir bütün olarak ele almıştır. Kaynak olarak Dede Korkut Hikâyeleri ile Koçaklar 1915 Çanakkale eserini kullandığımız bu çalışmada, eserde geçen olaylar aracılığıyla Çanakkale'de yaşanan kahramanlıklardan kesitler sunmanın yanı sıra eserle hikâyeler arasındaki söylem benzerliklerini tespit ederek Dede Korkut ağzının günümüzde hâlâ var olduğunu göstermek hedeflenmiştir.Öğe Hasan Ali Toptaş’ın Kuşlar Yasına Gider Romanında Baba Figürü(2018) Alan, Selami; Tüylüoğlu, KübraToplumun temel yapı taşı olan aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan bir kurumdur. Tarih boyunca toplumların yaşadığı değişimler, Türk aile yapısını da etkilemiştir. Geleneksel yapının hâkim olduğu dönemlerde değişimler daha az iken, Batılılaşmayla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Önceleri “geniş aile” şeklinde olan Türk aile yapısı, zamanla “çekirdek aile” biçimine dönüşmüştür. Geleneksel aile modelinde baba, bir otorite olarak görülürken, modern aileye geçişle birlikte bu otorite azalmış, anne ve baba arasında sorumluluklar paylaşılmaya başlanmıştır. Bu durum, Türk romanlarına da yansımıştır. Baba-oğul arasındaki ilişki Türk romanına bir çatışma şeklinde yansırken günümüz romancılarından Hasan Ali Toptaş, Kuşlar Yasına Gider romanında babaya daha yumuşak bakmıştır. Kuşlar Yasına Gider romanını ele alan bu makalede isetarih içerisinde sevgi, saygı ve otorite duygularıyla değişik şekillere bürünen baba-oğul arasındaki ilişkinin bir örneği incelenmeye çalışılmıştır.Öğe MANASTIRLI MEHMET RIFAT’IN GÖRENEK ADLI TİYATRO ESERİ VE İNCELEMESİ(2022) Alan, SelamiManastırlı Mehmet Rıfat tarafından yazılan ve 1873/1874 yılında yayımlanan Görenek adlı tiyatro oyunu, toplumdaki bazı gelenek ve göreneklerin lüzumsuzluğunu ele alan komedi türünde bir eserdir. Üç fasıl ve üç perdeden oluşan bu oyunda, bir sünnet düğünü için yapılması planlanan işler dolayısıyla aile fertleri arasında yaşanan tartışmalar sahnelenir. Ayrıca oyunun sonlarında hem cariyelik ve esaret konularına değinilir hem de bunların gelenek ve göreneklerle olan bağı irdelenir. Mehmet Rıfat, gelenek ve göreneklerdeki bazı yanlışlıklar üzerine tertip ettiği bu oyunu, iki farklı ev ortamında ve iki farklı aile etrafında işler. Bu ailelerdeki kadınların göreneklere olan bağlılıkları ile erkeklerin bu âdetler karşısındaki tutumlarını kıyaslar. Kadınlar ile erkeklerin bakış açılarındaki farklılıklardan hareketle de değerlendirmelerde bulunur. Oyuncu kadrosunu çok geniş tutmayan yazar; bu kahramanlar üzerinden seyirciyi uyarmayı ve bilinçlendirmeyi hedefler. Aynı zamanda da kahramanlarının konuşmaları, tavır ve davranışlarıyla üzerinden o günün yaşam şartlarını yansıtır. Yapılan bu çalışmada, Görenek adlı bu oyun yapısal ve tematik açılardan incelenmiş, Mehmet Rıfat’ın tiyatro yazarlığı değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca eser, Arap alfabesinden Latin alfabesine aktarılarak günümüz edebiyatına kazandırılmak istenmiştir.Öğe Mehmet Asaf’ın [Borsacı] Beyimin Edebiyata Merakı adlı tiyatro eseri ve incelemesi(2020) Alan, SelamiMehmet Asaf [Borsacı] tarafından yazılan ve 1918 yılında yayınlanan Beyimin Edebiyata Merakı adlıtiyatro oyunu bir perde ve beş meclisten oluşmaktadır. Komedi türünde kaleme alınan bu oyunda,dönemin güncel edebî konuları ele alınır. Bu konular arasında öne çıkanlar; hece-aruz, eski-yeni, şiirdili, muhteva ve millî-gayrı millî tartışmalarıdır. Mehmet Asaf, bu konuları anlatabilmek için oyundakarşıt iki grup oluşturur. Bu gruplara savundukları vezinle şiirler okutur. Böylece hece ile aruzvezinlerinin kıyaslanabilmesi için ortam oluşturur. Muallim Naci, Mehmet Celal, Cenap Şahabettin,Süleyman Nazif, Recaizade Mahmut Ekrem gibi dönemin önde gelen edebiyatçılarından bahsederekşiirde eskilik-yenilik konusuna değinir. Nitekim oyunun ilerleyen kısımlarında millî edebiyatınsınırlarını sorgular ve yüzyıllardır yazılan edebî eserlerin millî kabul edilip edilmeyeceğini sorar.Mehmet Asaf edebî tartışmalar üzerine bina ettiği bu oyunu; anne, baba, oğul, hizmetçiler ve birmisafirden ibaret bir aile ortamında işler. Mekân olarak da bir konak odasını kullanır. Oyundakikahramanları dönemin yaşayan, günlük diliyle konuşturur. Fakat tartışmalarda geçen örneklerdeArapça, Farsça kelime ve tamlamalara da yer verir. Oyunda kesin bir zaman belirtmez. Fakat eserinmuhtevasından hareketle olayların II. Meşrutiyet sonrası ile oyunun basım tarihi olan 1918 arasındabir zaman diliminde gerçekleştiği söylenebilir. Netice itibariyle, Beyimin Edebiyata Merakı adlıtiyatro eseri üzerine yapılan bu makalenin amacı, hem eseri günümüz alfabesine aktararak günceledebiyata kazandırmak hem de daha çok gazeteciliği ile bilinen Mehmet Asaf’ın edebî kişiliğine dikkatçekmektir.Öğe Metin Savaş’ın Zemheri Kuyusu Romanında “Yaşayan Türkçe” Meselesi(2019) Alan, SelamiRoman türü, sosyal bir varlık olan insanı ele alması itibariyle genel olarak toplumsal konulardan uzak duramamıştır. Bu yönüyle romanlar, ele aldıkları dönemlerin toplum ve birey yapısını bütün yalınlığıyla ve farklı açılardan yansıtan birer ayna konumunda olmuştur. Kaleme alındığı dönemi yansıtan bu romanlardan biri, Metin Savaş’ın Zemheri Kuyusu adlı eseridir. Yazar, 2005 yılında yayımladığı bu postmodern romanın kurgusu kapsamında siyasî, dinî, sosyal ve kültürel birçok konuya değinmiştir. Yazarın ele aldığı bu konular arasında öne çıkanlardan biri, Yaşayan Türkçe meselesidir. Çünkü tarih içerisinde hangi kelimelerin Türkçe kabul edileceği üzerine birçok tartışma yapılmış ve değişik birçok görüş ortaya atılmıştır. Dilin sınırlarını belirlemeye çalışan bu görüşlerden bazıları toplum tarafından kabul görürken bazıları tepkiyle karşılanmıştır. Bu makalede de yapılan bu dil tartışmalarının Zemheri Kuyusu örneğinden hareketle bir roman kurgusu içinde nasıl ele alındığı incelenmiştir. Böylece hem dil tartışmalarının toplumdaki karşılığı hem de Metin Savaş’ın dil konusundaki tespit, tenkit ve teklifleri belirlenmeye çalışılmıştır.Öğe MUSTAFA KUTLU’NUN UZUN HİKÂYE’SİNDE ÖNE ÇIKAN DEĞERLER(2020) Alan, Selami; Çolakoğlu, DilekDeğerler; bir toplumdaki bireyleri bir arada tutan, onlara kimlik ve kişilik kazandıran, sosyal düzenin devamını sağlayan maddî ve manevî ögelerdir. Dolayısıyla millî ve manevî değerlerin, toplumdaki fertlere hem kazandırılması hem de zaman zaman hatırlatılması gerekmektedir. Bu amaçla kullanılabilecek yöntemler arasında yer alan etkili vasıtalardan biri ise edebiyattır. Çünkü yazar/şair, edebiyatın kendisine sunduğu geniş imkân doğrultusunda istediği ortamı ve insan tipini kurgulama hürriyetine sahiptir. Böylece okurunu eğlendirirken bir taraftan da bilgilendirmiş ve yönlendirmiş olur. Çoğu sanatçı gibi edebiyatın bu işlevsel yönünü kullananlardan biri de Mustafa Kutlu’dur. Eserlerini kaleme alırken estetik kaygıyı da muhafaza eden Kutlu, sanatına ulvî görevler yüklemiş ve eserleri vasıtasıyla topluma ışık tutmayı ve okurlarına çeşitli mesajlar vermeyi hedeflemiştir. Gerçek veya tasarlanmış olayları hikâyeleştirirken aynı zamanda kendi gönül ve fikir dünyasında yer bulan değerleri de okurlarına aktarmaya çalışmıştır. Hikâyelerinde değişen, yozlaşan veya artık unutulan değerlere dikkat çekerken diğer taraftan hayatta güzel şeyler de oluyor dedirten olaylara değinmiştir. 2000 yılında yayımlanan Uzun Hikâye adlı eser üzerine yapılan bu çalışmanın amacı da yazarın öne çıkardığı değerleri tespit etmek ve bunların metinde nasıl ele alındığını belirlemektir. Bu bağlamda yapılan incelemede, Kutlu’nun Uzun Hikâye adlı eserinde aile, arkadaşlık, kanaat ve adalet değerlerinin etrafında metnin özüne işlenmiş birçok değere yer verdiği görülmüştürÖğe Sami Paşazade Sezai'nin “Pandomima” Hikâyesindeki Sembol ve Çağrışımlar(2019) Alan, Selami; Koçak, BüşraTürk edebiyatında 19. yüzyıla kadar yalnızca geleneksel anlatılar mevcutken, butarihten itibaren Batı’daki modern edebî türlerden izler taşıyan eserler yazılmayabaşlanmıştır. Türk edebiyatında modern öykücülüğün tam anlamıyla başlangıcı ise SamiPaşazade Sezai’nin 1891’de yayımladığı ve Küçük Şeyler adını verdiği eserde topladığıöyküler ile olmuştur. Bu öyküler, Sezai Bey’in hassas kişiliği ve detaycılığından izlertaşımaları bakımından birbirlerine benzemektedir. Sezai Bey bu hikâyelerde, hikâyenin“küçük şeyler”den oluştuğunu fark eden bir yaklaşımla günlük yaşamın dikkat çekmeyen,silik tiplerini ele almıştır. Bunu yaparken de daha yoğun bir ifade biçimi yakalayabilmek içindüz bir anlatım yerine sembollerle, çağrışımlarla dolu mecazî bir anlatım tercih etmiştir. Bumakalede de yazarın böyle bir yöntemi tercih etmesinin nedenleri ve bu yaklaşımın hikâyekurgusuna katkıları tespit edilmeye çalışılmıştır. Daha ayrıntılı bir inceleme yapabilmek içinise Küçük Şeyler’deki hikâyelerden biri olan “Pandomima” ve özellikle de bu hikâyeninbaşkişisi olan Paskal ele alınmıştır.Öğe Sarıkamış/Beyaz Hüzün Romanında Savaş Ortamının Duygular Üzerinden Aktarımı(2018) Alan, SelamiBağrında doksan bin şehidi ağırlayan Sarıkamış hem kahramanlığın hem de hüznünabidesidir. Büyük acıların yaşandığı bu mekân, bugüne kadar birçok şiire, türküye, ağıta,tiyatroya veya romana konu olmuştur. Fakat bu edebî türler arasında romanlar ayrıcalıklı biryere sahiptir. Çünkü kurmaca dünyanın imkânlarından da faydalanan bu eserlerin, tasvir vetahliller yaparak olayları daha detaylı, daha etkili anlatma güçleri vardır. Üzerindedurulması gereken husus, bu eserlerin savaşla ilgili duygu ve düşünceleri nasılyansıttıklarıdır. Bu bakış açısıyla incelenebilecek eserlerden biri, İsmail Bilgin’inSarıkamış/Beyaz Hüzün adlı romanıdır. Sarıkamış Harekâtı’nı ve bu harekâtta şehit olanaskerleri hatırlatma hedefiyle kaleme alınan Sarıkamış/Beyaz Hüzün romanında, ana olayçevresinde değişik birçok olay kesitler hâlinde sunulmuştur. Böylece hem cepheye gidenaskerlerin hem de bu seferberlikten etkilenen halkın duygularına yer verilmiş; okurunoradaki çetin savaş ortamını ve mücadele eden askerlerin ruh hâllerini hissetmesi istenmiştir.Bu çalışmada, romanda öne çıkarılan duygular üzerinden okura verilmek istenen mesajlarıntespit edilmesi amaçlanmıştır.Öğe Sırâtımüstakîm/Sebîlürreşâd Dergisinde Mehmet Akif’in Eğitim ve Dil Eğitimi Üzerine Görüşleri(2021) Alan, Selami; Kartallioğlu, NurettinMehmet Akif, varlık ve yaşamını devleti ve milletine vakfeden mümtaz şahsiyetlerden biridir. Siyasî, sosyal ve kültürel değişim \rve dönüşümün maddî ve manevi açıdan yediden yetmişe herkes tarafından en derinden hissedildiği bir devirde, toplumu \rdoğruya sevk etmek için hitabı, kalemi ve icraatlarıyla kılavuzluk yapmaya çalışmıştır. Meclis kürsüsünden camii minberine, \rmanzum hikâyeden tercüme, makale ve denemeye kadar eline geçen her tür ortam ve vasıtayla halka seslenmiş ve neticede \rhalkın sesi olmuştur. Mehmet Akif’in halka ulaşmak için kullandığı vasıtalardan biri, yayın hayatına 1908 yılında \rSırâtımüstakîm ismiyle başlayıp 183. sayıdan itibaren ise Sebîlürreşâd adıyla devam eden dergi olmuştur. Akif; Eşref Edip \rFergan ile Ebulula Mardin tarafından çıkarılmaya başlanan bu derginin başyazarlığını yapmış ve bilhassa Anadolu insanına \rmoral ve motivasyon kazandırmayı hedefleyen yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’na büyük katkı sağlamıştır. Öte yandan sadece Milli \rMücadele’ye yönelik yazılarla yetinmemiş, hayalini kurduğu medeniyetin ve görmek istediği insan modelinin niteliklerini \ranlatan yazılar da kaleme almıştır. Dolayısıyla bu dergi, kapatıldığı 1925 yılına kadar çıkan 641 sayısıyla Mehmet Akif’in fikir \rdünyasından parça parça izler taşıyan bir belge hüviyeti kazanmıştır. Yapılan bu araştırmada ise Mehmet Akif’in dergideki \r“Hasbihâl”, “Eski Hâtıra” ve “Eski Hâtıralar” gibi başlıklı yazıları incelenerek bu büyük mütefekkirin eğitim ve dil eğitimi \rüzerindeki düşünceleri tespit edilmeye çalışılmıştır.