Yazar "Mutluel, Osman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe İslam düşüncesinde meta kavramı ve tüketim ahlakı(2014) Mutluel, OsmanMeta olarak isimlendirilen nesneleri, genelde kullanım değeri taşıyan ve insanların ihtiyaç duydukları nesnelerin üretimi ve pazarlanması olarak tanımlamak mümkündür. Meta estetiği ise, insanın kullandığı nesnelerin hem dayanıklı ve kullanışlı olması hem de güzel olması şeklinde açıklanır. İnsanoğlunun sahip olduğu bu düşünce, reklam, moda gibi kavramları da içine alan tüketim ekonomisinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu anlayış içinde insanlar birer sömürü aracı olarak görülmüş ve insanın neye ihtiyacı olduğuna tüketim toplumunu oluşturan çevreler tarafından karar verilir olmuştur. İşte tam bu noktada İslam düşüncesinin meta estetiği ve tüketim anlayışının önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü küresel güçlerin sömürü çarkını ters döndürecek anlayış, İslam düşüncesinde gizlidir. İslam düşünürleri meta konusunda görüşlerini "orta yol" kavramı içinde ele almışlardır. Onlara göre insan metaya karşı aşırı hırs içinde olmamalıdır. Buna karşılık cimrilik de etmemelidir. Çünkü İslam filozoflarına göre hem israf ve hem cimrilik, Meta'da iki aşırı ucu temsil etmektedir. Bu açıdan insan bu iki aşırı ucun orta yolu olan tutumlu bir anlayış çerçevesi içinde kalmalıdır. İslam düşüncesi çerçevesinde üretilen metanın reklamı, tüketicinin aldatılmaması, üründe olmayan bir özelliğin varmış gibi gösterilmemesi şartıyla uygun görülmüştür. Bu anlayışın temel amacı, tüketici konumunda olan insanların korunmasıdır. Kur'an'ın metaya yaklaşımı ise, İslam düşünürlerinin yaklaşımına kaynaklık etmektedir. Çünkü Kur'an, metanın aşırılıklardan kurtularak kullanımını tavsiye etmektedir.Öğe İslam estetiğine genel bir yaklaşım(2012) Mutluel, OsmanEstetik, insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir olgudur. Ancak ismi 18.yy'da verilmiştir. Bilim haline gelmesi ve bilim olarak kurallarının işlevsellik kazanması da aynı yüzyıl içinde başlamıştır. Her toplumun oluşturdukları kültür çerçevesi içinde bir de Estetik anlayışı vardır. Bu anlayış, o toplumu oluşturan insanların günlük hayatlarında hep vardır. Farkında olsun veya olmasın, bu estetik anlayış insanların hayatlarını şekillendirir. Yazılı kaynaklara baktığımızda estetik ve konularından ilk söz eden insanların, antik yunan filozofları olduğu görülür. Bu filozoflar güzelden ve güzelin oluşumundan söz etmişlerdir. Ancak Estetik olarak ilk isim koyan filozof Baumgarten'dir. Aristo, Platon, Plotinus ve Kant Estetiğin kilometre taşları olarak sayılabilir. İslam dünyasında estetik, daha ziyade "Güzel ve Çirkin nedir?" soruları ile başlamıştır. Bu anlamda bu sorunun oluşumunda ilk kıvılcım Kur'an'm verdiği ilhamla başlamış olup, daha sonraki dönemlerde mezheplerin bu konuda görüşlerinin ortaya çıkması ile gelişmiştir. Bununla birlikte, estetik konusunda müstakil bir eser kaleme alınmamış olması büyük bir eksiklik olarak görülebilir. Estetik konusunda özellikle Gazali'nin, günümüz estetik uzmanlarınca tartışılan bir çok konuda görüşler ortaya koyduğunu görmekteyiz.Öğe İslam sanatının oluşumundaki etkenler(2011) Mutluel, OsmanSanat, insanoğlunun var olduğu günden bu yana onunla birlikte hep olmuştur. Günümüzde toplumların kültürleri içinde önemli bir yer tutan sanat, Batı hâkimiyeti altında kalmış olmasından dolayı, özellikle doğu kaynaklı milletlerin sanat anlayışları göz ardı edilmiştir. Bu anlayışa karşı, her toplumun kendi sanat anlayışını ortaya koyması gerekmektedir. İslam dünyasında da tasvir yasağı ile oluşan olumsuz havadan çıkmak için, yasak içermeyen sanat dallarında İslam kültürünün oluşmasındaki etkileri araştırılarak, bu sanat dallarında yapılanlar ortaya konmalıdır. Diğer taraftan İslam sanat felsefesinin oluşmasında etkili olan olumlu ve olumsuz hareketler incelenerek açıklığa kavuşturulmalıdır.Öğe Sanat felsefesi açısından hilyeler(2013) Mutluel, OsmanHilye, Hz. Peygamberden sonra yaşayıp onu görmeyen insanlara Hz. Peygamberi daha iyi tanıtabilmek amacıyla oluşturulmuş kitap, şiir ve tablolardır. İlk hilye çalışmaları hadis kitaplarının bir bölümü şeklinde olmuştur. Daha sonraları edebi şiir ve düz yazı ile oluşturulan hilyeler vardır. Ancak hilyelerin sanatsal bir nesne haline dönüşmesi 17. yüzyılda yaşayan Hattat Hafız Osman tarafından oluşturulan hilye tablosu ile sahneye çıkmıştır. Temelde hilye, Hz. Peygamberin fotoğrafının ifade ile anlatılmasıdır. Onun hem vücudunun ve hem de davranışlarının üçüncü kişilere anlatılmasıdır. Genelde hat sanatı, soyut sanat olarak adlandırılır. Ancak soyut sanat olarak adlandırmaya hilyeler daha yakındır. Bu açıdan hilyeler, doğada herhangi bir örneği bulunmadan oluşturulması, tablo halinde olması, sanatseverlere ifade şeklinde görsel malzeme olması açısından soyut sanat olarak ele almak gerekir. Sanatçı hilye oluştururken genelde kendi mesajını üçüncü kişilere ulaştırmak, ölümsüz olmak, faydalı bir eser bırakmak ve yazdığı hilye ile toplum estetiği oluşturmak amacındadır. Her sanat eserinde olduğu gibi hilyelerde açısından da her hilye önce sanatçının duyguları ve yaşadığı zaman dilimi açısından sonra sanatseverin duyguları ve yaşadığı zaman dilimi açısından tektir. Bu açıdan hem sanat eserinin aynısının tekrar yapılması hem de sanatseverin tekrar aynı duygu ile seyretmesi ve haz alması söz konusu değildir.Öğe Sanat felsefesinde estetik obje çözümlemesi açısından Ebru sanatı(2014) Mutluel, OsmanSanat felsefesi, insan tarafından üretilen sanat eserlerini inceler. Bu açıdan sanat, bazen tabiatın taklidi olarak, bazen sanatçının iç dünyasını yansıtan bir anlayış, bazen de sadece sanat olduğu için yapılan bir aktivite olarak ele alınmıştır. Ebru sanatının tarihi hakkında net bilgilere ulaşmak mümkün değildir. Ancak 15 ve 16. Yüzyılda Çin ve Orta Asya’dan İstanbul’a gelmiştir. Daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Ebru, her dönemde toplumun anlayışına göre, çeşitlilik kazanmıştır. Bu değişim toplumun kültür seviyesi ile ilgilidir. Ebru ilk dönemlerde basit bir kâğıt boyama sanatı iken zamanla battal ebru, taraklı ebru, gel git ebrusu, çiçekli ebru, güllü ebru, karanfil ebru, Necmeddin Okyay ebrusu, Barutçugil ebrusu gibi çeşitler geliştirilmiştir. Herhangi bir sanat eseri önce, sanatçının düşüncesinde gelişir ve olgunlaşır. Daha sonra sanat eserine dönüşür. Üçüncü aşamada sanat eseri sanatseverlerin beğenisine sunulur. Böylece sanat eserinin tamamlanması söz konusudur. Ebru sanatı da aynı şekilde, bu aşamalardan geçtikten sonra bir sanat eseri haline gelir. Sanatçı, ebru sanatını icra ederken kendi dünyasından bir şeyler katar. Bunun sonucu sanat eseri sanatçının kimliğini kazanır. Aynı şekilde sanatsever de kendi dünyasından bir şeyler katarak ebru tablosunu seyreder ve ondan haz alır. Ebru diğer sanat dallarından farklı olarak, aynısının tekrar yapılması asla mümkün olmayan bir sanat türüdür. Bu farklılık, sadece duygu ve zaman açısından değil, bizzat ebrunun kendisi açısından da geçerlidir. Bir başka deyişle kopyasının yapılması asla mümkün değildir. Bu açıdan her ebru tablosu biriciktir.Öğe SANAT FELSEFESİNDE ESTETİK OBJE ÇÖZÜMLEMESİAÇISINDAN EBRU SANATI*(2014) Mutluel, OsmanSanat felsefesi, insan tarafından üretilen sanat eserlerini inceler. Bu açıdan sanat, bazen tabiatın taklidi olarak, bazen sanatçının iç dünyasını yansıtan bir anlayış, bazen de sadece sanat olduğu için yapılan bir aktivite olarak ele alınmıştır. Ebru sanatının tarihi hakkında net bilgilere ulaşmak mümkün değildir. Ancak 15 ve 16. Yüzyılda Çin ve Orta Asya'dan İstanbul'a gelmiştir. Daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Ebru, her dönemde toplumun anlayışına göre, çeşitlilik kazanmıştır. Bu değişim toplumun kültür seviyesi ile ilgilidir. Ebru ilk dönemlerde basit bir kâğıt boyama sanatı iken zamanla battal ebru, taraklı ebru, gel git ebrusu, çiçekli ebru, güllü ebru, karanfil ebru, Necmeddin geliştirilmiştir. Okyay ebrusu, Barutçugil ebrusu gibi çeşitler.