Yazar "Canan, Fatih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 26
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açıklanamayan çarpıntı nedeniyle elektrofizyolojik çalışma yapılan hastalarda yaşam kalitesi ve kaygı düzeylerinin değerlendirilmesi(2013) Özlü, Mehmet Fatih; Yıldırım, Osman; Erdem, Alim; Öztürk, Serkan; Ayhan, Suzi Selim; Canan, Fatih; Yazıcı, MehmetAmaç: Belgelenememiş çarpıntı atakları nedeniyle yapılan elektrofizyolojik çalışma (EFÇ) sonucu normal veya anormal olan hastaların yaşam kalitesi ve kaygı düzeyleri açısındankarşılaştırılması amaçlandı. Çalışma planı: Çalışmaya çarpıntı yakınması olan, aritmileri elektrokardiyografi (EKG) ile belgelenmemiş ve EFÇ yapılan 128 hasta alındı. EFÇ ile supraventriküler taşikardi (SVT) saptanan hastalar ile EFÇ sonucu normal olan hastalar Dünya Sağlık Örgütü yaşam kalitesi ölçeğinin 26 maddelik kısa formu ve durumluk-sürekli kaygı envanteri ile değerlendirilerek yaşam kalitesi ve kaygı düzeyi açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Tanısal EFÇ işlemi sonucunda 72 hastada SVT saptandı. SVT’li grubun yaşam kalitesi skorları EFÇ’leri normal grupdakilere göre anlamlı derecede daha kötü bulundu (p=0.000-0.001). Aynı şekilde SVT’li hastalarda kaygı skorları da EFÇ’leri normal gruba göre daha yüksekti (p=0.000). Çok değişkenli regresyon analizinde yaş, bedensel alan yaşam kalitesi, ruhsal alan yaşam kalitesi, durumluk kaygı ve sürekli kaygı SVT’nin bağımsız öngördürücüleri olarak bulundu. Sonuç: Çarpıntı yakınması SVT’ye bağlı olan hastalarda kaygı düzeyi daha yüksek ve yaşam kalitesi de daha düşük bulunmuştur. Klinik uygulamada çarpıntı yakınması olan hastalar değerlendirilirken fark edilen psikiyatrik semptomların altta yatan aritmiye sekonder olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Assessment of quality of life and anxiety levels in patients who underwent electrophysiologic study due to unexplained palpitations(Turkish Soc Cardiology, 2013) Ozlu, Mehmet Fatih; Yildirim, Osman; Erdem, Alim; Ozturk, Serkan; Ayhan, Suzi Selim; Canan, Fatih; Yazici, MehmetObjectives: To compare the quality of life and anxiety levels of the patients with normal and abnormal results detected during an electrophysiologic study (EPS) that was performed due to undocumented episodes of palpitations. Study design: The patients (n=128) with complaints of palpitations who underwent EPS because their arrhythmias could not be documented were included in the study. The quality of life and anxiety levels of patients with abnormal EPS results were compared to those with normal results using the 26-item short form of the World Health Organization quality of life scale and state-trait anxiety inventory. Results: SVT was found in 72 patients by diagnostic EPS. Quality of life scores were significantly poorer in the SVT group than those of the normal EPS group (p=0.0000.001). Likewise, the anxiety scores of the patients in the SVT group were higher than those of the group with normal EPS findings (p=0.000). Age, physical quality of life, psychological quality of life, state-and trait anxiety were found to be independent predictors of SVT in multivariate regression analysis. Conclusion: The level of anxiety was found to be higher and quality of life relatively lower in patients with palpitations due to SVT. In clinical practice during evaluation process of the patients with palpitations, it should be kept in mind that recognized psychiatric symptoms may be secondary to an underlying arrhythmia.Öğe The Association of Binge Eating Disorder with Glycemic Control in Patients with Type 2 Diabetes(Galenos Yayincilik, 2011) Canan, Fatih; Gungor, Adem; Onder, Elif; Celbek, Gokhan; Aydin, Yusuf; Alcelik, AytekinObjective: Our aim was to assess the prevalence of binge eating disorder (BED) in individuals with type 2 diabetes and to investigate whether a comorbidity with BED would affect glycemic control in these patients. Materials and Methods: Eighty-two type 2 diabetic patients were enrolled. The participants were assessed for eating disorders by a psychiatrist. Blood samples were drawn and HbA1c and other biochemical parameters were measured. Results: Of the 82 subjects, 27 (34.1%) met the criteria for BED. No other types of eating disorders were detected. HbA1c was significantly higher in individuals with BED (p< 0.05). Conclusion: Our findings reveal that BED is highly prevalent among type 2 diabetic patients and it impairs glycemic control. Thus, patients with type 2 diabetes should be assessed carefully for eating disorders.Öğe The association of binge eating disorder with glycemic control in patients with type 2 diabetes [Tip 2 diyabet hastalarında tıkınırcasına yeme bozukluğu ve glisemik kontrol arasındaki ilişki](Türkiye Klinikleri, 2011) Canan, Fatih; Güngör, Adem; Önder, Elif; Celbek, Gökhan; Aydın, Yusuf; Alçelik, AytekinObjective: Our aim was to assess the prevalence of binge eating disorder (BED) in individuals with type 2 diabetes and to investigate whether a comorbidity with BED would affect glycemic control in these patients. Materials and Methods: Eighty-two type 2 diabetic patients were enrolled. The participants were assessed for eating disorders by a psychiatrist. Blood samples were drawn and HbA1c and other biochemical parameters were measured. Results: Of the 82 subjects, 27 (34.1%) met the criteria for BED. No other types of eating disorders were detected. HbA1c was significantly higher in individuals with BED (p<0.05). Conclusion: Our findings reveal that BED is highly prevalent among type 2 diabetic patients and it impairs glycemic control. Thus, patients with type 2 diabetes should be assessed carefully for eating disorders.Öğe Batı Karadeniz bölgesindeki akut koroner sendromlu hastalarda psikiyatrik hastalıkların görülme sıklığı(2013) Yıldırım, Osman; Çağlar, Sabri Onur; Canan, Fatih; Erdem, AlimAmaç: Koroner yoğun bakım ünitesine Akut Koroner Sen drom (AKS) tanısı ile yatırılan hastalardaki yatış öncesi psik iyatrik hastalık sıklığını belirlenmesi amaçlandı . Yöntem: Bu çalışmada Ocak 2011 - Nisan 2013 yılları arasında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Hastanesine başvurup Koroner yoğun bakım ünitesine AKS tanısı ile yatırılan hastaların retrospektif olarak dosyalar ve bilgisayar ortamındaki hasta bilgileri taranarak bu grup hastalardaki psikiyatrik ilaç kull anımı ve bu hastalara konulan psikiyatrik tanılar saptandı. Bulgular : Bu tarihler arasında koroner yoğun bakıma yatış yapılmış toplam 467 hasta saptandı. Bu hastaların 373 tanesi erkek, 94 tanesi kadın olup, bu hastaların yaş ortalaması 63,2 ± 15.4 yıldı. Bu hastaların %17.5’ünde (n=82) psikiyatrik hastalık tanısı mevcuttu. Bu hastaların % 42.2 depresyon, %30.6 anksiyete bozukluğu, %10.5’nin anksiyete bozukl uğu+depresyon, %10.2’sindede somatoform bozukluk, %4.8’nin psikotik bozukluk ve %1.7’ninde bipolar bozukluk olduğu saptandı. Psikiyatrik hastalık tanısı alan hastaların %64.6’i kadın (n=53), %35.4’ü erkekti (n=29) (p<0.05) Bu hastaların yaş ortalaması 58.2 ± 12.1 yıl iken, kadınlarda bu ortalama 52.12 ± 10.98 yıl iken erkekle rde ise 59.13 ± 13.24 yıl idi (p<0.05). Sonuç : Bu bölgedeki AKS tanısı ile koroner yoğun bakıma yatırılan hastaların psikiyatrik hastalık sıklığı literatürde bildirilen genel dağılımla benzerlik göstermekte olduğunu saptadık. Bu hasta grubunda hastalık öncesi özellikle kadın hastalarda psikiyatrik tanıya sahip olunmasının ve tedavi takibinin önemli olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Çalışan ve çalışmayan kadınların benlik saygılarının karşılaştırılması(2007) Içmeli, Celalettin; Ataoğlu, Ahmet; Canan, Fatih; Gökdoğan, Abdi; Özçetin, AdnanBu araştırma, çalışma yaşamının kadınların benlik saygısını ne ölçüde etkilediğini belirlemek amacıyla planlanmıştır. Bu amaçla, araştırma Düzce il merkezinde çalışan 100 kadın ve çalışmayan (ev hanımı) 100 kadın üzerinde karşılaştırmalı ve tanımlayıcı olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamına alınan kadınları fiziksel ve psiko-sosyal yönden değerlendirmek üzere, bir görüşme formu ve benlik saygılarını ölçmek için Coopersmith Benlik Saygısı Envanteri kullanılmıştır. Uygulama sonunda elde edilen veriler yüzdelik (%), ki-kare, kolmogorov-simimov testi ve t testi kullanılarak istatistiksel yönden değerlendirilmiştir. Çalışan kadınların çoğunluğunu, üniversite ya da lise mezunu, çekirdek ailede yetişen, anne ve babasının okur-yazarlık düzeyi yüksek olan, yükseköğrenim görmüş eşlerle evli ve genelde iki çocuk sahibi olan, ailede birlikte karar verme eğiliminde ve çalışmaktan memnun olan kadınlar oluşturmuştur. Sonuçta, çalışan kadınların Benlik Saygısı puan ortalamalarının (75.68 ± 14.35), çalışmayan kadınların ki ne (68.32 ± 15.68) göre istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde yüksek olduğu tespit edilmiştir (p< 0.001). Bu sonuca göre, kadınlara her alanda erkeklerle eşit eğitim ve iş olanaklarının tanınması, iş ve aile yaşamında destek sağlanması önerilmiştir.Öğe A case of panic attack induced by St John's wort(2013) Yıldırım, Osman; Canan, FatihÖğe Comment on lack of correlation between depression and coronary artery calcification in a non-selected danish population. (Devantier et al., Psychosomatics 2013;54:458-465)(Elsevier Science Inc, 2014) Canan, Fatih; Beşir, Fahri Halit; Özhan, HakanWe read with interest the manuscript by Devantier et al. entitled “Lack of Correlation Between Depression and Coronary Artery Calcification in a Non-Selected Danish Population.” They should be congratulated for the article which is thorough and cl.Öğe Comparison of bone mineral density levels in young-adult patients with schizophrenia and healthy controls(2011) Koçer, Emel; Yazıcı, Selma; Canan, FatihAmaç: Bu çalışmanın amacı, genç-erişkin şizofreni hastalarında kemik mineral yoğunluğunun değerlendirilmesi ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırılmasıdır. Yöntem: Bu kesitsel çalışmaya, yaşları 22 ve 44 arasında değişen 14 şizofreni hastası ve kontrol grubu olarak, 31 sağlıklı birey dahil edildi. Her iki grubun kemik mineral yoğunluğu ölçümü Dual Energy X-ray Absorbiometry (DEXA) ile yapıldı. Hastalar, Pozitif ve Negatif Semptom Ölçeği (PANSS) ile değerlendirildi. Hastaların tamamı, en az 2 yıldır şizofreni tanısı ile antipsikotik kullanmaktaydı. Hastaların sosyodemografik özellikleri ve osteopo roz için risk faktörleri (antipsikotik kullanımı, güneş ışınlarına maruziyet, fiziksel aktivite, vs.) sorgulanarak kemik mineral yoğunluğu ile ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında, şizofreni hastalarında, hem lomber omurgada hem de proksi mal femurun tüm bölgelerinde kemik mineral yoğunluğu daha düşüktü. Bağıntı analizi sonucunda, şizofreni hastalarında, yalnızca femur bölgesindeki kemik mineral yoğunluğu ile ilişkili tek faktör olarak yaş bulundu. Kemik mineral yoğunluğu ile cinsiyetin, PANSS skorlarının, kullanılan antipsikotik türünün ve osteoporoz için risk faktörü olan diğer etkenlerin ilişkisi olmadığı tespit edildi. Sonuç: Bu çalışmada şizofreni hastalarının kemik mineral yoğunluğunun, sağlıklı bireylere göre daha düşük bulunması, şizofreni olgularında genç yaşta osteoporotik değişikliklerin olabileceğini düşündürmektedir. Şizofreni ve osteoporoz arasındaki ilişkiyi daha iyi açığa çıkaracak prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Elevated neutrophil/lymphocyte ratio in patients with schizophrenia(Medicinska Naklada, 2014) Semiz, Murat; Yıldırım, Osman; Canan, Fatih; Demir, Süleyman; Hasbek, Ekrem; Tuman, Taha Can; Kayka, NefiseBackground: Inflammatory mechanisms are reported to play important roles in the pathophysiology of schizophrenia. The neutrophil-lymphocyte ratio (NLR) is a simple and easily accessible indicator of the systemic inflammatory response. Our goal was to investigate whether NLR was higher in patients with schizophrenia than in healthy comparison subjects similar in age, sex, and body mass index. Subjects and methods: In this multicenter cross-sectional study, we analyzed 156 non-obese patients with schizophrenia and 89 healthy control subjects for complete blood count. The Brief Psychiatric Rating Scale was used to determine the severity of clinical pathology. Results: The mean +/- SD NLR of patients with schizophrenia was significantly higher than that of healthy controls (2.6 +/- 1.1 vs. 1.9 +/- 0.6, respectively, p<0.001). NLR did not significantly correlate with severity and duration of schizophrenia (r=0.065. p>0.05). Conclusions: Our findings suggest that NLR levels are increased in physically healthy, non-obese, patients with schizophrenia when compared with physically and mentally healthy individuals. To our knowledge, this is the first study that demonstrated the association between NLR and schizophrenia.Öğe Evaluation of psychiatric morbidity and quality of life in inactive HbsAg carriers(Academic Journals, 2011) Küçükbayrak, Abdulkadir; Canan, Fatih; Alçelik, Aytekin; Aktaş, Gülali; Koçoğlu, Esra; Taş, TekinHepatitis B virus (HBV) infection develops in forms from asymptomatic carrier to cirrhosis. There are several studies examining the quality of life of patients with HBV in literature. However, only two studies have investigated the psychiatric morbidity in hepatitis B patients. In this study, we evaluated psychiatric morbidity and quality of life in inactive HbsAg carriers. This case-controlled study was performed among 26 healthy volunteers as control group and 31 inactive HbsAg carriers. Seven (22.5%) of our Hepatitis B patients were found to have an Axis I psychiatric diagnosis. For the carriers, the diagnoses made were major depression (3 patients), major depression with conversion disorder (1 patient), moderate depressive disorder (1 patient), cyclothymic disorder (1 patient), and obsessive-compulsive disorder (1 patient). No significant difference was found between carriers and controls in terms of quality of life scores and anxiety and depression scores. According to these findings, the patients with hepatitis should undergo psychiatric evaluation by a specialist. Also, physicians should be aware that emotional and psychiatric support is not necessary for all of the patients with hepatitis B.Öğe Evaluation of psychiatric morbidity and quality of life in inactive HbsAg carriers(Academic Journals, 2011) Kucukbayrak, Abdulkadir; Canan, Fatih; Alcelik, Aytekin; Aktas, Gulali; Kocoglu, Esra; Tas, TekinHepatitis B virus (HBV) infection develops in forms from asymptomatic carrier to cirrhosis. There are several studies examining the quality of life of patients with HBV in literature. However, only two studies have investigated the psychiatric morbidity in hepatitis B patients. In this study, we evaluated psychiatric morbidity and quality of life in inactive HbsAg carriers. This case-controlled study was performed among 26 healthy volunteers as control group and 31 inactive HbsAg carriers. Seven (22.5%) of our Hepatitis B patients were found to have an Axis I psychiatric diagnosis. For the carriers, the diagnoses made were major depression (3 patients), major depression with conversion disorder (1 patient), moderate depressive disorder (1 patient), cyclothymic disorder (1 patient), and obsessive-compulsive disorder (1 patient). No significant difference was found between carriers and controls in terms of quality of life scores and anxiety and depression scores. According to these findings, the patients with hepatitis should undergo psychiatric evaluation by a specialist. Also, physicians should be aware that emotional and psychiatric support is not necessary for all of the patients with hepatitis B.Öğe Health-related quality of life in patients with anal fissure: Effect of type D personality(Termedia Publishing House Ltd., 2014) Sit, Mustafa; Yılmaz, Edip Erdal; Canan, Fatih; Yıldırım, Osman; Çetin, Mehmet MustafaIntroduction: Health-related quality of life (HRQL) is a significant factor in describing the burden of illness and the impact of treatment in patients with gastrointestinal disease. Type D (distressed) personality is defined as the co-occurrence of negative affect and social inhibition. Aim: To assess the prevalence of type D personality in patients with anal fissure and to investigate whether the presence of a type D personality would affect HRQL in patients with anal fissure. Material and methods: One hundred outpatients with anal fissure with no psychiatric comorbidity were consecutively enrolled, along with 100 healthy controls. Type D Scale (DS14) and General Health Survey Short Form-36 (SF-36) were used in the collection of data. Results: Patients with anal fissure scored lower on physical roles and bodily pain dimensions of SF-36 than healthy subjects (p < 0.05). Thirty-three patients with anal fissure (33%) and 16 controls (16%) had scored above the cut-off score of the DS14 (p < 0.05). Patients with a type D personality were found to score lower on bodily pain and social roles domains of HRQL than patients without a type D personality. Conclusions: Type D personality was associated with increased perceived bodily pain and social roles in patients with anal fissure. Type D personality construct may be an important consideration when assessing HRQL outcomes. A multidimensional approach may be valuable in the assessment of patients presenting with anal fissure, because a subgroup with type-D personality might benefit from psychological therapies.Öğe The impact of type D personality on health-related quality of life in patients with symptomatic haemorrhoids(Termedia Publishing House Ltd., 2014) Şit, Mustafa; Yılmaz, Edip Erdal; Canan, Fatih; Yıldırım, Osman; Çetin, Mehmet MustafaIntroduction: Haemorrhoids are one of the most common reasons that patients seek consultation from a colon and rectal surgeon. Health-related quality of life (HrQoL) is a significant factor in describing the burden of illness and the impact of treatment in patients with gastrointestinal disease. Type D (distressed) personality is defined as the co-occurrence of negative affect and social inhibition. Aim: To assess the prevalence of type D personality in patients with haemorrhoids and to investigate whether the presence of a type D personality would affect HrQoL in patients with haemorrhoids. Material and methods: One hundred and six outpatients with symptomatic haemorrhoids with no psychiatric comorbidity were consecutively enrolled, along with 96 healthy controls. The Type D Scale (DS14) and the General Health Survey Short Form-36 (SF-36) were used in the collection of data. Results: Of 106 patients evaluated, 29.2% met criteria for type D personality. Patients with haemorrhoids scored lower on bodily pain and vitality dimensions of SF-36 than did healthy subjects (p < 0.001). Patients with a type D personality were found to score lower on bodily pain domain of HrQoL than patients without a type D personality. Linear regression analysis revealed a significant independent association of type D personality with bodily pain dimension of the SF-36 in patients with symptomatic haemorrhoids (r = -0.315, p < 0.01). Conclusions: Type D personality was associated with increased perceived bodily pain in patients with haemorrhoids. Consideration of type D personality construct personality traits could improve risk stratification in research and clinical practice in this patient group. © 2014 Termedia Sp. z o.o. All rights reserved.Öğe Impaired subjective sleep quality in irritable bowel syndrome patients with a Type D personality(Wiley, 2013) Yıldırım, Osman; Alçelik, Aytekin; Canan, Fatih; Aktaş, Gülali; Şit, Mustafa; İşçi, Ahsen; Yalçın, AbdullahWe aimed to assess the effect of Type D personality on subjective sleep quality in patients with irritable bowel syndrome (IBS). Ninety-seven patients and 39 healthy controls were enrolled. The Type D Scale (DS14), Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), and Hospital Anxiety and Depression Scale were used. IBS patients with a Type D personality were found to score higher on sleep latency, sleep disturbance, and global sleep quality domains of PSQI than patients without a Type D personality. Poor sleeping was more prevalent among patients with a Type D personality than those without (50.0% vs 33.9%; P < 0.01).Öğe Impaired subjective sleep quality in irritable bowel syndrome patients with a type D personality(Cambridge Univ Press, 2013) Yıldırım, Osman; Alçelik, Aytekin; Canan, Fatih; Aktaş, Gülali; Şit, Mustafa; İşçi, Ahsen; Yalçın, AbdullahÖğe Internet addiction and sleep disturbance symptoms among Turkish high school students(Wiley-Blackwell, 2013) Canan, Fatih; Yıldırım, Osman; Sinani, Gjergji; Öztürk, Önder; Üstünel Tuba YıldırımWe aimed to examine the correlation between Internet addiction and sleep disturbance symptoms among students. Internet Addiction Test (IAT) was used. The students with addictive Internet use were more likely to have difficulty in falling asleep and night awakenings. Problematic Internet users and addictive Internet users were found to sleep significantly less than avarage Internet users. A significant positive correlation between daily sleep duration and IAT and weekly Internet use was found. Linear regression analysis revealed a significant negative and independent association of IAT with daily sleep duration. These results indicate an association between the Internet addiction and impaired sleep.Öğe Kardiyoloji servisinde yatan dekompanse sistolik kalp yetmezlikli hastalarda depresyon sıklığı ve prognoza etkisi(2012) Yıldırım, Osman; Erdem, Alim; Alçelik, Aytekin; Canan, Fatih; Öztürk, Serkan; Ayhan, Suzi Selim; Özlü, Mehmet Fatih; Yazıcı, MehmetGiriş: Kalp yetmezliği ile depresyon birlikteliği sık görülmekte olup, morbidite ve mortaliteyi artırıp, prognozu kötüleştirmektedir. Biz bu çalışmamızda dekompanse sistolik kalp yetmezliği (DSKY) tanısıyla hastanede takip edilen hastaların psikolojik durumlarını değerlendirerek bu konuda hastaya verilen medikal ve terapi desteğini saptamaya çalıştık. Materyal ve Metod: Çalışmamıza Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniğinde New York Kalp Birliği sınıflandırma sistemi (NHYA) ile fonksiyonel sınıf II-IV DSKY tanısı ile yatırılan ve ejeksiyon fraksiyonu (EF) %40 ve altında olan toplam 71 hasta dahil edildi. Bu hastalar NHYA sistemine göre iki gruba ayrıldı (Grup A: Evre 2-3, Grup B: Evre 4). Hastaların depresyon durumları geriyatrik depresyon ölçeği (GDÖ) ile değerlendirildi. Bulgular: Yetmiş bir hastanın 21 (%29.6)’inin depresyonda olduğu görüldü. Bu hastaların 8 (%38)’i erkek, 13 (%62)’ü ise kadındı. Kadın hastalarda daha fazla sayıda depresyon saptandı (p< 0.05). GDÖ skorları Grup B’deki hastalarda daha yüksekti (p< 0.05). GDÖ skorları ile yaş arasında pozitif korelasyon vardı (r= 0.648, p= 0.023) ve kadın hastalar daha yüksek GDÖ skoruna sahiplerdi. (p< 0.05). Depresyon olmayan hastalarda, tedaviye uyum daha iyiydi (p< 0.05). Tüm DSKY hastalarında DSKY nedeniyle hastaneye yatış sayısı ile GDÖ skorları arasında pozitif korelasyon saptandı (r= 0.415, p< 0.05). Tüm DSKY hastalarında EF ile GDÖ skorları arasında negatif korelasyon saptandı (r= -0.307, p= 0.019). Sonuç: DSKY nedeniyle hastaneye yatırılan hastaların büyük kısmında depresyon görülebilmektedir. Bu hastalarda psikiyatrik semptomlara dikkat edilmeli ve gerektiğinde uygun tedavi başlanmalıdır.Öğe Olanzapine intoxication-related transient diabetes insipidus(Informa Healthcare, 2011) Koçer, Emel; Alçelik, Aytekin; Canan, FatihOlanzapine is a second-generation atypical antipsychotic agent approved for the treatment of psychotic disorders and mania. The effects of olanzapine intoxication include central nervous system depression, hyperthermia, myosis, tachycardia, and orthostatic hypotension. Heretofore, only one case has been reported to develop polyuria after olanzapine overdose (560 mg). We describe a case that developed diabetes insipidus following massive olanzapine ingestion and returned to normal after desmopressin treatment.Öğe Plasma omentin levels in drug-free patients with schizophrenia(Karger, 2014) Yıldırım, Osman; Canan, Fatih; Tosun, Mehrnet; Kayka, Nefise; Tuman, Taha Can; Alhan, Cafer; Alçelik, AytekinAims: We aimed to investigate plasma omentin concentrations in non-obese, drug-free patients with schizophrenia in comparison with healthy volunteers. Method:Thirty-two patients with schizophrenia and 33 control subjects were recruited. Plasma omentin levels were determined by enzyme-linked imnnunosorbent assay. Results: Plasma levels of omentin (ng/ml) were found to be markedly lower in patients with schizophrenia (median = 7.7, 25th percentile = 6.3, 75th percentile = 604.9) than in controls (median = 486, 25th percentile = 326, 75th percentile = 794.2, p <0.01). No significant difference was found between drug-free (n = 23) and drug-naive (n = 9) patients with respect to plasma omentin levels. Omentin concentrations correlated negatively with severity of illness, suggesting that patients with more severe pathology had lower fasting levels of omentin (n = 32; r = -0.387; p = 0.029). Conclusion: The present results suggest that plasma omentin levels are decreased in physically healthy, non-obese, antipsychotic-free patients with schizophrenia when compared with physically and mentally healthy individuals. To our knowledge, this is the first study that demonstrated the association between omentin and schizophrenia. 2014 S. Karger AG, Basel
