Yazar "Bilici, Rabia" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Assaultiveness in psychiatric patients and approach to assaultive patients(2013) Bilici, Rabia; Sercan, Mustafa; Tufan, Ali EvrenPsikiyatrik hasta saldırıları ruh sağlığı alanında çalışanların mesleki uygulamada karşılaştıkları önemli olaylardandır. Bu saldırılar yaralanma, geçici veya kalıcı sakatlıklar, travma sonrası stres bozukluğu dahil ciddi sorunlar meydana getirmekte ve hatta bazen ölümle sonuçlanabilmekte, ayrıca klinik ve ekonomik yüke neden olmaktadır. Konu, önemine oranla az ilgi görmektedir çünkü saldırılar, mağdur personel tarafından, görevinin bir parçası olarak kabul görmekte, dile getirilmemekte ve yasal işleme başvurulmamaktadır. Psikiyatristlerin %5-48’inin hasta ve/veya hasta yakınları tarafından şiddet gördüğü, 4 yıllık asistanlık eğitimi boyunca asistanların %40-50’sinin fiziksel saldırıya uğradığı gösterilmiştir. Yardımcı sağlık personeli de hastalar, hasta yakınları ve ziyaretçiler tarafından sıklıkla duygusal, sözel ve fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Saldırıya maruz kalma riski yüksek olan personelin güvenliğinin sağlanması önemlidir ve çalışanlara bu konularda devamlı eğitim verilmelidir. Bu yazıda hasta saldırılarının nedenleri ve saldırgan hastaya yaklaşım (farmakolojik tedavi ve diğer önlemler) gözden geçirilmiştir.Öğe Bir bağımlılık merkezinde yatarak tedavi gören hastaların sosyodemografik özellikleri(2012) Bilici, Rabia; Karakaş, Görkem Uğurlu; Tufan, Evren; Güven, Tuğba; Uğurlu, MustafaAmaç: Madde kullanımı ve ilişkili bozuklukların, dünyada ve ülkemizde yaygınlığı giderek artmaktadır. Alkol ve madde kullanım bozukluklarının ve eşlik eden psikopatolojilerin geriye dönük değerlendirilmesi bu bozuklukların klinik özellikleri ve tedavileri hakkında bilgilerimizi artırabilir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada bir yıllık süre içerisinde bir bölge hastanesinin AMATEM kliniğinde yatırılarak tedavi edilen hastaların sosyodemografik ve klinik verilerinin belirlenmesi, alkol/ madde kullanım bozukluğuna eşlik eden psikopatolojilerin ve önerilen tedavilerin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Hastaların yatış dosyaları geriye dönük olarak taranmış, sosyodemografik ve klinik verileri Stastical Package for Social Sciences for WindowsTM 16.0 ile hazırlanan bir veritabanına kaydedilmiş ve analizlerde tanımlayıcı istatistikler kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya, tümü erkek olan 258 hasta dahil edilmiştir. Tedavi başvurularının en sık kaynak aldığı iller Elazığ (n: 77, % 29.8) ve Van’dır (n: 36, % 14.0). Hastalar arasında en sık kullanılan maddenin esrar olduğu (n=133, % 51.6) ve hastaların en sık denetimli serbestlik süreci ile tedavi başvurusunda bulundukları gözlenmiştir (n=131, % 50.8). En sık I. Eksen tanısının Anksiyete Bozuklukları (n=58, % 22.5); en sık II. Eksen tanısının ise Anti-sosyal Kişilik Bozukluğu (n=30, % 11.6) olduğu saptanmıştır. Sonuç: Denetimli serbestlik süreci içerisinde tedavi olmak amacıyla başvuran hastalar örneklemin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Çoğu hasta ilk ve orta öğretim düzeyinde eğitim görmüştür ve alt-orta gelir düzeylerinde olduklarını bildirmiştir. Başvurular arasında esrar kullanımının yaygınlığı denetimli serbestlik sürecini yansıtabilir. Bulgularımızın ülkemizin çeşitli bölgelerindeki AMATEM’lerine yapılacak başvuruların karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi için bir katkı sağlayabileceği düşünülmüştür.Öğe Deprem sonrasında bireylerin anksiyete düzeyleri ve etkileyen faktörler: Elazığ merkezli bir ön çalışma(2013) Bilici, Rabia; Tufan, Evren; Turhan, Levent; Karakaş, Görkem Uğurlu; Tan, SerapAmaç: Elazığ yöresinde gerçekleşen bir deprem sonrasında psikiyatrik şikayetlerle başvurusu olan bireylerin sosyodemografik özelliklerinin ve anksiyete belirtilerinin ve anksiyete düzeylerine etki eden faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Depremden sonra psikiyatrik yardım arayışı olanlar arasından okuma yazma bilen, mental retardasyon ya da psikotik bozukluğu olmayan >17 yaş bireyler çalışmaya dahil edildi. Katılımcılara sosyodemografik veri toplama formu, Travmatik Yaşam Olayları Listesi ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulandı. Bulgular: Katılımcıların (n=101) ortalama yaşı 39,2±17,3 yıl olup % 67,3’ü kadındı. Katılımcıların %55,4’ünde oturulan evin hasar görmesi ve %12,9’unda depremde yakınlarından birinin kaybı söz konusu idi. Geçmiş travma deneyimi %31,6’sında, geçmiş psikiyatrik tedavi öyküsü ise %9,9’unda bulunmakta idi. Katılımcıların %27,8 oran ile en sık bildirilen geçmiş travmalar deprem/ sel ve benzeri doğal afetlerdi. Beck Anksiyete Ölçeği puan ortalaması 19,29±12,38 olarak saptandı. En sık belirtilen yakınma (%73,3) çok kötü şeyler olacak korkusu idi. Beck Anksiyete Ölçeği puanları kadınlarda erkeklere göre, geçmiş travma öyküsü olanlarda olmayanlara göre yüksekti. Anksiyete belirtilerinin görülme sıklığı ve ilgili puanlar da kadınlarda ve geçmiş travma öyküsü olanlarda yüksek bulundu. Sonuç: Travmatik olaylar sonrasında ilk müdahalede kadınlara ve geçmiş travmaları olan kişilere odaklanılması, yapılan sağlık hizmetlerinin etkisini artırabilir.Öğe Does internal migration affect criminal behavior in schizophrenia patients?(Yerkure Tanıtım & Yayıncılık Hizmetleri A.Ş., 2015) Sercan, Mustafa; Öncü, Fatih; Ger, M. Can; Bilici, Rabia; Ural, CenkObjective: In our research, we aimed to attract attention whether internal migration has an effect on criminal behavior of schizophrenic patients. Method: Schizophrenic (according to DSM-IV) patients (66 from the general psychiatry units and 69 from forensic psychiatry clinics) participated in the research from a regional hospital in the northwest of Turkey. Forensic psychiatric patients are divided into two subgroups, namely those who migrated (n=30) within the country and not (n=39), with those who are repetitive offenders (n=29) and not (n=40); then groups were compared in the point of parameters of crime and migration. Results: Most of the patients who have not committed a crime were from cities. Even though there was no significant difference, with those who have committed a crime, the age of internal migration was younger. Migration raised the possibility of the recidivism of the criminal acts up to 5 fold whereas, having already been prisoned before raised this possibility up to 17 fold and childhood within the criminal group. Conclusions: Although our data indicated the internal migration not to affect the rate of the criminal acts among the patients with schizophrenia meaningfully, it significantly affected repetition of crime within the criminal group. The need to focus on internal migration and urbanization as disruptive environmental conditions effecting schizophrenia and crime in countries like Turkey where the urbanization process is still ongoing, is obvious.Öğe Levels of the staff's exposure to violence at locked psychiatric clinics: a comparison by occupational groups(Taylor & Francis Inc, 2016) Bilici, Rabia; Sercan, Mustafa; İzci, FilizThis study explored the rates of exposure to violence among physicians, nurses, and other health care staff members working at the locked psychiatric clinics, to examine the quantity and types of violence exposed, and to compare occupational groups by the level of exposure to violence. In parallel with the existing literature, the present study supports the proposition that physicians and nurses working at psychiatric units represent a risky group in terms of exposure to violence. The survey found that 87.6% of staff members viewed security measures insufficient. It is considered by the authors that preventive actions should be taken to reduce the risk of exposure to violence against the staff members working at the locked psychiatric clinics.Öğe Mood disorder with mixed, psychotic features due to vitamin b12 deficiency in an adolescent: case report(2012) Tufan, Ali Evren; Bilici, Rabia; Usta, Genco; Erdoğan, AytenVitamin B12 is one of the essential vitamins affecting various systems of the body. Reports of psychiatric disorders due to its deficiency mostly focus on middle aged and elderly patients. Here we report a case of vitamin B 12 deficiency in a 16-year old, male adolescent who presented with mixed mood disorder symptoms with psychotic features. Chief complaints were " irritability, regressive behavior, apathy, crying and truancy" which lasted for a year. Premorbid personality was unremarkable with no substance use/exposure or infections. No stressors were present. The patient was not vegetarian. Past medical history and family history was normal. Neurological examination revealed glossitis, ataxia, rigidity in both shoulders, cog-wheel rigidity in the left elbow, bilateral problems of coordination in cerebellar examination, reduced swinging of the arms and masked face. Romberg's sign was present. Laboratory evaluations were normal. Endoscopy and biopsy revealed atrophy of the gastric mucosa with Helicobacter Pylori colonization. Schilling test was suggestive of malabsorbtion. He was diagnosed with Mood disorder with Mixed, Psychotic Features due to Vitamin B12 Deficiency and risperidone 0.5 mg/day and intramuscular vitamin B12 500 mcg/day were started along with referral for treatment of Helicobacter pylori. A visit on the second week revealed no psychotic features. Romberg's sign was negative and cerebellar tests were normal. Extrapyramidal symptoms were reduced while Vitamin B12 levels were elevated. Risperidone was stopped and parenteral Vitamin B12 treatment was continued with monthly injections for 3 months. Follow-up endoscopy and biopsy at the first month demonstrated eradication of H. pylori. He was followed monthly for another 6 months and psychiatric symptoms did not recur at the time of last evaluation. Despite limitations, this case may underline the observation that mood disorders with psychotic features especially with accompanying extrapyramidal symptoms lacking a clear etiology may be rare manifestation of vitamin B12 and/or folate deficiency in children and adolescents and be potentially amenable to treatment.Öğe Motivation for treatment in patients with substance use disorder : personal volunteering versus legal/familial enforcement(Dove Medical Press Ltd, 2014) Bilici, Rabia; Yazıcı, Esra; Tufan, Ali Evren; Mutlu, Elif; İzci, Filiz; Uğurlu, Görkem KarakaşBackground: Motivation for treatment on the part of patients with addictive disorders is known to affect their prognosis, and lack thereof is reported to be among the most common reasons for failed treatment adherence and relapse after treatment. This study evaluated the relationship between volunteering, personality, demographic factors, and motivation for treatment. Methods: The study was conducted at a substance dependence center in the eastern part of Turkey. Forty-five patients (mean age 37.9 +/- 11.2 years) with a substance use disorder were included. They were assessed using the Structured Clinical Interview for DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) Axis II disorders. Depression and anxiety were evaluated using the Beck depression and anxiety inventories, and motivation for treatment was measured using the Turkish version of the Texas Christian University Motivation for Treatment scale. Results: All patients had been using substances daily and 41 (88.9%) had been using multiple drugs. The most commonly used substance was heroin (n=18, 40%). Voluntary admission was a predictor of motivation for treatment (P<0.05). Having a personality disorder and higher depression scores were related to less motivation for treatment. Conclusion: Motivation for treatment is affected by external factors such as type of admission and internal factors such as personality disorder and depression. Investigation of ways to encourage voluntary admission for treatment instead of enforced strategies may be helpful for achieving higher levels of motivation for treatment in substance users.Öğe Motivation for treatment in patients with substance use disorder: Personal volunteering versus legal/familial enforcement(Dove Medical Press Ltd, 2014) Bilici, Rabia; Yazici, Esra; Tufan, Ali Evren; Mutlu, Elif; Izci, Filiz; U?urlu, Görkem KarakasBackground: Motivation for treatment on the part of patients with addictive disorders is known to affect their prognosis, and lack thereof is reported to be among the most common reasons for failed treatment adherence and relapse after treatment. This study evaluated the relationship between volunteering, personality, demographic factors, and motivation for treatment. Methods: The study was conducted at a substance dependence center in the eastern part of Turkey. Forty-five patients (mean age 37.9±11.2 years) with a substance use disorder were included. They were assessed using the Structured Clinical Interview for DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) Axis II disorders. Depression and anxiety were evaluated using the Beck depression and anxiety inventories, and motivation for treatment was measured using the Turkish version of the Texas Christian University Motivation for Treatment scale. Results: All patients had been using substances daily and 41 (88.9%) had been using multiple drugs. The most commonly used substance was heroin (n=18, 40%). Voluntary admission was a predictor of motivation for treatment (P<0.05). Having a personality disorder and higher depression scores were related to less motivation for treatment. Conclusion: Motivation for treatment is affected by external factors such as type of admission and internal factors such as personality disorder and depression. Investigation of ways to encourage voluntary admission for treatment instead of enforced strategies may be helpful for achieving higher levels of motivation for treatment in substance users. © 2014 Bilici et al.Öğe Psikiyatri kliniklerinde yalıtım ve bağlama uygulamaları(Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 2013) Bilici, Rabia; Sercan, Mustafa; Tufan, EvrenPsikiyatri kliniklerinde yalıtım ve bağlama uygulamaları psikiyatri kliniklerinde yatarak tedavi gören hastaların kendilerine, diğer hastalara veya hastane çalışanlarına yönelik zarar verici davranışlarına engel olmak amacıyla yalıtım ve bağlama (tecrit ve tespit) gibi kısıtlayıcı yöntemler uygulanmaktadır. Yalıtımın beklenen sonucu, tehlikeyi bertaraf etmek ve/veya hastanın ruhsal durumunun servisteki diğer hastalara katılabilecek kadar ilerlemesini sağlamaktır. Toplumlardaki yalıtım ve bağlama uygulamaları tarih boyunca dönemin kültürel özelliklerinden etkilenmiştir. Bu yazıda, ilk çağlardan günümüze kadarki yalıtım ve bağlama olaylarının kısa tarihçesi, uygulamanın gerekçesi, endikasyon ve kontrendikasyonları, uygulamaya bağlı komplikasyonlar gözden geçirilmiştir. Ayrıca yalıtım ve bağlama uygulamalarını azaltma girişimleri hakkında farklı ülkelerdeki uygulamalar gözden geçirilerek, başarılı olan programların öğelerine yer verilmiştir. Konuya ilişkin yasal düzenlemelere ve ülkemizdeki duruma da değinilmiştir.Öğe Psikotik bir ergen hastada olanzapine bağlı tardif diskinezi ve klozapin ile tedavisi(2013) Tufan, Ali Evren; Bilici, Rabia; Uğurlu, Görkem Karakaş; Yılmaz, Savaş; Erdoğan, AytenGüncel klinik yaklaşımda çocuk ve ergenlerdeki çeşitli psikopatolojilerin tedavisi için atipik antipsikotiklere giderek artan bir sıklıkla başvurulmaktadır. Atipik antipsikotiklerin bu yaş grubunda yaygın olarak kullanımı, tardiv diskinezi (TD) gibi hareket bozukluklarını da içeren çeşitli sonuçlara yol açabilir. Bu çalışmada Orta Derecede Mental Retardasyon ve Farklılaşmamış Şizofreni tanılarıyla takip edilen bir ergen hastada uzun süreli olanzapin kullanımı sonrasında ortaya çıkan TD’nin tanısı ve klozapinle başarılı bir şekilde tedavisinin bildirilmesi amaçlanmıştır. Süreğen hastalığı, uzun süreli antipsikotik kullanımı, afektif ve negatif semptomları, mental retardasyonu ve diş enfeksiyonları olan kız ergen hastaların tardif diskinezi riski açısından belirli aralıklarla değerlendirilmesi gerektiği önerilebilir. Klozapin ergen hastalarda gelişen tardif diskinezinin tedavisinde bir seçenek olabilir. Atipik antipsikotiklerin çocuk ve ergenlerde çeşitli endikasyonlarla uzun sürelerle kullanımının giderek yaygınlaştığı göz önüne alındığında, bu hastalardaki TD’nin görünümü, tanısı ve tedavi yöntemleri hakkında ileri araştırmaların gerektiği düşünülebilir. ( Nöropsikiyatri Arşivi 2013; 50: 183-185)Öğe Restraint Variables in a Regional Mental Health Hospital in Turkey(Turkiye Sinir Ve Ruh Sagligi Dernegi, 2009) Sercan, Mustafa; Bilici, RabiaObjective: To obtain a database to be used in the effort to reduce the use of restraint in mental health hospitals in and to compare the data with results of similar studies. Method: The sociodemogrophic characteristics, history of violent or suicidal behavior, and BPRS scores of restrained during a 1-month period, and data concerning the number of beds and staff working during day and shifts were collected. The restraint variables, number of restraints used and duration of restraint use, in all words determined and adult psychosis words were compared according to these variables. Results: Approximately 25% (194) of 810 hospitalized patients were restrained for a total of 1524.25 h (mean: 3.25 h) during 1 month. In all, 182 restrained patients were analyzed and most were male, elementary school graduates, married, and living with first-degree relatives. There were no correlations between these variables, and the of restraints used and the duration of their use. Mean age of the females (36.27 years) was higher than that of males (32.46 years), the difference was significant. In all, 66.6% of restraint use was because of violent behavior or probability of violent behavior. The rate of restraint use was lower during day shifts (43.82%). Patients on adult were not different in terms of diagnosis, BPRS score, rate of violent behavior, and reasons for using restraint, but markedly different in terms of the number of restraints used and the duration of restraint. Conclusion: The number of restraints used and the duration of restraint was on average level. Restraint was with being female and older and having more severe symptoms. Night and weekend shifts were more risky for and duration of restraint. Non-clinical institutional factors were a determining factor in the use of restraint.Öğe Tardive Dyskinesia Due to Olanzapine in an Adolescent with Psychosis and its Treatment with Clozapine(Turkish Neuropsychiatry Assoc-Turk Noropsikiyatri Dernegi, 2013) Tufan, Ali Evren; Bilici, Rabia; Ugurlu, Gorkem Karakas; Yilmaz, Savas; Erdogan, AytenAtypical antipsychotics are increasingly being used in the current clinical approach for the treatment of various psychopathologies in children and adolescents. The common use of atypical antipsychotics in this age group may lead to various consequences, including movement disorders, such as tardive dyskinesia (TD). In this study, we aimed to present the diagnosis of TD due to long-term use of olanzapine and successful treatment with clozapine in an adolescent patient who has been followed with the diagnoses of moderate mental retardation and undifferentiated schizophrenia. It may be posited that female adolescents with chronic illnesses, receiving long-term antipsychotic medication, with affective and negative symptoms, mental retardation, and teeth infections should be monitored regularly for TD. Clozapine may be a choice in the treatment of tardive dyskinesia developing in adolescent patients. Considering the increase in long-term use of atypical antipsychotics in children and adolescents for various indications, it can be though that further studies on the phenomenology, diagnosis and methods of treatment of TD in those patients are required.Öğe Türkiye'de bir ruh sağlığı bölge hastanesindeki hasta bağlama uygulamalarının değişkenleri(2009) Sercan, Mustafa; Bilici, RabiaAmaç: Türkiye'nin en büyük ruh sağlığı bölge hastanesinde uygulanan hasta bağlamayı azaltma-kaldırma çabalarına veri tabanı oluşturmak, uygulamaları dünyadaki kısıtlama değişkenlerine göre değerlendirmek.Yöntem: Bir aylık sürede bağlanan hastaların sosyodemografik özellikleri, geçmiş intihar-şiddet davranışları, KPDÖ puanları, servislerin yatak sayısı, çalışma zamanı ve dışı çalışanlarının sayısı belirlenmiştir. Tüm servislerin bağlama sayı ve süre değişkenleri saptanmış, erişkin psikoz servisleri bu değişkenler yönünden karşılaştırılmıştır.Bulgular: Bir ayda yatırılan 810 hastanın 194 (%23.9)'ü bağlanmıştı, ortalama bağlanma süresi 3.25 saatti ve tüm hastalar toplam 1524.25 saat bağlı tutulmuştu. Değerlendirmeye alınan 182 hastanın (%59.3)'ü erkek, (%52)'si ilkokul mezunu, (%60)'ı hiç evlenmemiş ve (%64.8)'i birinci derecede yakınlarıyla oturuyordu. Bunlarla bağlanma sayı-süreleri arasında ilişki bulunamadı. Kadınların yaş ortalaması (36.27), erkeklerinkinden (32.46) daha yüksekti ve fark anlamlıydı. 2/3'ünün bağlanma nedeni, insana dönük etkin ve olası şiddetti. Çalışma saatlerinde bağlanma oranı (% 43.82), çalışma dışından düşüktü. Karşılaştırılan erişkin servisleri, şiddet, tanı, KPDÖ puanları, bağlanma nedenleri yönünden farksız olduğu halde, servisler arasında bağlanma sayısı, oranı, süresi yönünden anlamlı farklılıklar saptandı.Sonuç: Bağlanma sayı ve oranları uluslar arası oranlara göre orta değerlerde bulunmuştur. Bağlanma ve uzun süre bağlı kalma olasılığı, hastanın kadın olmasına, yaşının ileriliğine, belirtilerinin şiddetine bağlı olarak yükselmektedir. Çalışma dışı saatler, bağlanma sayı-süresi açısından daha risklidir. Çalışanların ön yargılarının, yönetim anlayışlarının, deneyim, davranış, tutumlarının, kısıtlamada belirleyici olduğu görülmüştür.Öğe Türkiye’de bir ruh sağlığı bölge hastanesindeki hasta bağlama uygulamalarının değişkenleri(2009) Sercan, Mustafa; Bilici, RabiaAmaç: Türkiye'nin en büyük ruh sağlığı bölge hastanesinde uygulanan hasta bağlamayı azaltma-kaldırma çabalarına veri tabanı oluşturmak, uygulamaları dünyadaki kısıtlama değişkenlerine göre değerlendirmek. Yöntem: Bir aylık sürede bağlanan hastaların sosyodemografik özellikleri, geçmiş intihar-şiddet davranışları, KPDÖ puanları, servislerin yatak sayısı, çalışma zamanı ve dışı çalışanlarının sayısı belirlenmiştir. Tüm servislerin bağlama sayı ve süre değişkenleri saptanmış, erişkin psikoz servisleri bu değişkenler yönünden karşılaştırılmıştır. Bulgular: Bir ayda yatırılan 810 hastanın 194 (%23.9)'ü bağlanmıştı, ortalama bağlanma süresi 3.25 saatti ve tüm hastalar toplam 1524.25 saat bağlı tutulmuştu. Değerlendirmeye alınan 182 hastanın (%59.3)'ü erkek, (%52)'si ilkokul mezunu, (%60)'ı hiç evlenmemiş ve (%64.8)'i birinci derecede yakınlarıyla oturuyordu. Bunlarla bağlanma sayı-süreleri arasında ilişki bulunamadı. Kadınların yaş ortalaması (36.27), erkeklerinkinden (32.46) daha yüksekti ve fark anlamlıydı. 2/3'ünün bağlanma nedeni, insana dönük etkin ve olası şiddetti. Çalışma saatlerinde bağlanma oranı (% 43.82), çalışma dışından düşüktü. Karşılaştırılan erişkin servisleri, şiddet, tanı, KPDÖ puanları, bağlanma nedenleri yönünden farksız olduğu halde, servisler arasında bağlanma sayısı, oranı, süresi yönünden anlamlı farklılıklar saptandı. Sonuç: Bağlanma sayı ve oranları uluslar arası oranlara göre orta değerlerde bulunmuştur. Bağlanma ve uzun süre bağlı kalma olasılığı, hastanın kadın olmasına, yaşının ileriliğine, belirtilerinin şiddetine bağlı olarak yükselmektedir. Çalışma dışı saatler, bağlanma sayı-süresi açısından daha risklidir. Çalışanların ön yargılarının, yönetim anlayışlarının, deneyim, davranış, tutumlarının, kısıtlamada belirleyici olduğu görülmüştür.Öğe Vitamin B12, folate, and homocysteine levels in patients with obsessive-compulsive disorder(Dove Medical Press Ltd, 2014) Türksoy, Nuray; Bilici, Rabia; Yalçıner, Altan; Özdemir, Yusuf Özay; Örnek, İbrahim; Tufan, Ali EvrenIt is known that elevated serum homocysteine, decreased folate, and low vitamin B12 serum levels are associated with poor cognitive function, cognitive decline, and dementia. Current literature shows that some psychiatric disorders, mainly affective and psychotic ones, can be related to the levels of vitamin B12, folate, and homocysteine. These results can be explained by the importance of vitamin B12, folate, and homocysteine in carbon transfer metabolism (methylation), which is required for the production of serotonin as well as for other monoamine neurotransmitters and catecholamines. Earlier studies focused on the relationship between folate deficiency, hyperhomocysteinemia, and depressive disorders. Although depressive and anxiety disorders show a common comorbidity pattern, there are few studies addressing the effect of impaired one-carbon metabolism in anxiety disorders - especially in obsessive-compulsive disorder (OCD). This study aimed to measure the levels of vitamin B12, folate, and homocysteine specifically in order to see if eventual alterations have an etiopathogenetic significance on patients with OCD. Serum vitamin B12, folate, and homocysteine concentrations were measured in 35 patients with OCD and 22 controls. In addition, the Structured Clinical Interview for the Diagnostic and Statistical Manual for Mental Disorders, Fourth Edition, Text Revision, Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale, Hamilton Rating Scale for Depression, and Hamilton Rating Scale for Anxiety were conducted for each patient. It was found that vitamin B12 levels were decreased and homocysteine levels were increased in some OCD patients. Homocysteine levels were positively correlated with Yale-Brown compulsion and Yale-Brown total scores. In conclusion, findings of this study suggest that some OCD patients might have vitamin B12 deficiency and higher homocysteine levels.Öğe Vitamin E treatment for olanzapine induced tardive dyskinesia in an adolescent with bipolar disorder(Küre İletişim Grubu A .Ş., 2013) Tufan, Ali Evren; Yaluğ, İrem; Bilici, Rabia