Yazar "Arinç, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The effect of decreasing preload on valvular regurgitation in patients undergoing dialysis(Turkiye Klinikleri, 2005) Arinç, Hüseyin; Gündüz, Hüseyin; Tamer, Ali; Özhan, Hakan; Akdemir, Ramazan; O?uzhan, Abdurrahman; Uyan, CihangirObjective: In chronic renal patients undergoing dialysis, calculations of left ventricular diameter and mass may be inordinately large and valve regurgitation may be develop to a high degree as a result of volume overload. In our study, we investigated the effect of ultrafiltration on left ventricular and atrial diameters, as well as on the collapsibility of the inferior vena cava and severity of valvular regurgitation present before dialysis. Material and Methods: A total of 30 patients, 16 male and 14 female, with a diagnosis of end-stage renal disease with hypervolemia and scheduled to undergo ultrafiltration in addition to hemodialysis were included in our study. Before and after ultrafiltration, left ventricular diastolic and systolic diameters, interventricular septum and posterior wall diastolic and systolic thicknesses, left atrial and aortic root diameters, and the severity of pericardial effusion, if present, were noted. Mitral, tricuspid, aortic and pulmonary valve functions were measured and, if regurgitation was present, its severity was staged in 4 categories. Inferior vena cava expiratory and inspiratory diameters were measured and a collapsibility index was calculated. Results: There was a significant decrease in left atrial and ventricular diastolic and systolic diameters after hemodialysis. Although the severity of mitral and tricuspid regurgitation decreased significantly, aortic and pulmonary regurgitation was not affected. A significant decrease in IVC expiratory and inspiratory diameters and an increase in collapsibility were noted. Conclusion: Dialysis causes significant changes in hemodynamic and echocardiographic parameters due to a decrease in intravascular fluid. In particular, a decrease in the presence and severity of valvular regurgitation occurs as a result of this procedure. Copyright © 2005 by Türkiye Klinikleri.Öğe Evaluation of collateral circulation with clinical, electrocardiographic, and angiographic parameters in patients with acute myocardial infarction(2006) Seyfeli, Ergün; Arinç, Hüseyin; Çiçek, Yüksel; Özdo?ru, Ibrahim; Sa?lam, Hayrettin; Abaci, Adnan; Yalçin, FatihObjectives: We investigated the presence of collateral circulation (CC) during early period of acute myocardial infarction (AMI) and evaluated its relationship with clinical, electrocardiographic, and angiographic parameters. Study design: In 79 patients (63 men, 16 women; mean age 57 years) who presented within the first six hours of AMI, coronary angiography was performed before primary angioplasty to determine the infarct-related artery (IRA), the number of arteries with significant stenosis (?50%), localization of stenosis (proximal, middle, or distal), and the presence of CC. The presence of Q waves and reciprocal ST-segment changes were evaluated on initial electrocardiograms. Collateral circulation to the IRA was graded according to the Rentrop scoring system. Results: Collateral circulation to the IRA was detected in 31 patients (39.2%). Infarct-related artery was the left anterior descending (LAD) coronary artery in 43 patients (54.4%), circumflex (Cx) artery in 11 patients (13.9%), and the right coronary artery (RCA) in 25 patients (31.7%). On initial electrocardiograms, Q wave was absent in 34 patients (43%) and reciprocal ST-segment depression was present in 53 patients (67.1%). Collateral circulation was more common in RCA occlusions than those involving the LAD and Cx arteries (60%, 32.6%, and 18.2%, respectively; p=0.012). The presence of CC was significantly correlated with hypertension (r=0.226, p=0.045) and RCA occlusion (r=0.309, p=0.006). In multiple regression analysis, only RCA occlusion was found to be an independent predictor for CC (r=0.377, p<0.001). Conclusion: In the early period of AMI, collateral circulation becomes functional in a considerable number of patients who have hypertension and RCA occlusion. This may be helpful in choosing between conservative and invasive treatments.Öğe Hafif hipertansif hastalarda sağ ventrikül diyastolik fonksiyonları üzerine septum ve sağ ventrikül serbest duvarın etkisi- Renkli doku doppler ekokardiyografik çalışma(2005) Seyfeli, Ergün; Oğuzhan, Abdurrahman; Arinç, Hüseyin; Sağlam, Hayrettin; Özdoğru, Ibrahim; Topsakal, Ramazan; Abaci, AdnanAmaç: Çalışmamızın amacı hafif hipertansif hastalarda sağ ventrikül diyastolik fonksiyonlarına septum ve sağ ventrikül serbest duvarının etkisini standard ve renkli doku Doppler ekokardiyografi yöntemi ile araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 31 hafif hipertansif hasta, (sistolik kan basıncı= 144±11 mmHg, diyastolik kan basıncı= 91±9 mmHg, yaş ortalaması 52±12 yıl, 10 erkek, 21 kadın) ile yaş-eşleştirmeli 30 sağlıklı (sistolik kan basıncı= 113±9 mmHg, diyastolik kan basıncı= 62±6 mmHg, yaş ortalaması 47±7 yıl, 14 erkek, 16 kadın) birey alındı. Tüm parametreler standart ve renkli doku Doppler ekokardiyografi ile ölçüldü. Bulgular: 31 hastanın 17'sinde (%54) sol ventrikül diyastolik fonksiyon bozukluğu, 16'sında (%52) ise sağ ventrikül diyastolik fonksiyon bozukluğu tespit edildi. Septum duvar kalınlığı (p<0.05), sol ventrikül arka duvar kalınlığı (p<0.05), sol ventrikül kitlesi (p<0.05), sol ventrikül kitle indeksi (p<0.05) ve sağ ventrikül serbest duvar kalınlığı (p<0.001) hipertansif grupta kontrol grubuna göre artmıştı. Sağ ve sol ventrikül diyastolik doluş parametreleri arasında birebir ilişki bulundu (Mitral E- Triküspid E r= 311 p0.015, Mitral A- Triküspid A r= 371 p0.003, Mitral E/A- Triküspid E/A r= 537 p0.001). Sağ ventrikül diyastolik doluş parametreleri ile sağ ventrikül serbest duvar renkli doku Doppler ekokardiyografik diyastolik parametreleri arasında anlamlı ilişki bulunmamasına rağmen, septumun renkli doku Doppler diyastolik parametreleri ile triküspid Et/At oranı arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuç: Hafif hipertansif hastalarda sağ ventrikül diyastolik fonksiyonları bozulmaktadır. Sağ ventrikül diyastolik fonksiyonu üzerine septum, sağ ventrikül serbest duvarına göre daha etkilidir.Öğe Iatrogenic left main coronary artery thrombosis during percutaneous coronary intervention(2004) Gündüz, Hüseyin; Akdemir, Ramazan; Özhan, Hakan; Arinç, Hüseyin; Uyan, CihangirThe patient was admitted to our clinic with the diagnosis of unstable angina pectoris. In the coronary angiography, two stenoses (proxismal 90%, distol 60%) in the circumflex artery (CX) were seen. Left anterior descending (LAD) and right coronary arteries were normal. In another session, coronary balloon angioplasty was performed for the CX lesions after which a residual stenosis was detected and stent implantation was decided. Unfortunately, it was not possible to cross the proximal lesion with the 3,0X18 mm stent. Immediately, after pulling back the stent, the patient had severe chest pain. Angiography revealed a thrombotic sub-total occlusion of left main coronary artery (LMCA). During the stent implantation to the LMCA lesion , the thrombus moved distally into the circumflex artery possibly by the movement of the guide wire, leaving the LMCA totally free of thrombus. Accompanied by immediate relief of chest pain, ECG demonstrated at least 80% resolving in the ST segment elevations. The proximal lesion in CX artery was stented and successful angioplasty was performed for distal lesion afterwards, resulting a TIMI III flow. The patient was completely symptomfree in the follow-up period, and control angiography 1 month later revealed a patent stent in CX beside normal LAD, LMCA and right coronary artery. An extremely rare, iatrogenic, subtotal left main coronary artery thrombotic stenosis in a patient who had undergone prior PTCA-stenting of the left circumflex artery was discussed in the light of the literature.Öğe Önyük azalmasının sağ ventrikül fonksiyonuna etkisi-Doku doppler çalışması(2005) Arinç, Hüseyin; Gündüz, Hüseyin; Tamer, Ali; Özhan, Hakan; Akdemir, Ramazan; Sağlam, Hayrettin; Oğuzhan, AbdurrahmanAmaç: Önyük azalması ile doku Dopplerle saptanan sol ventrikül hızlarında oluşan değişimler çok sayıda çalışmada incelenmesine karşın sağ ventrikülde yapılan çalışmalar yetersizdir. Çalışmamızda diyaliz hastalarında ultrafiltrasyonla oluşturulan intravasküler sıvı azalmasının sağ ventrikül doku Doppler hızlarına etkisi incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya daha önce son dönem böbrek yetmezliği tanısı konmuş, hipervolemisi olan ve hemodiyalizle birlikte ultrafiltrasyon yapılacak 30 hasta alındı. Diyalizden bir saat önce ve bir saat sonra sağ ventrikül doku Doppler ekokardiyografik incelemeleri yapıldı. Önce ve sonra yapılan ekokardiyografik ölçümler karşılaştırıldı. Bulgular: Hastaların yaşları 41±15, diyaliz süreleri 4.5±4.3 yıldı. Ortalama 3.9±1.9 kg ultrafiltrasyon yapıldı. Doku Dopplerle triküspid lateral anulustan kaydedilen sistolik, erken ve geç diyastolik hızlar diyaliz öncesinde 0.107±0.028, 0.091±0.035, 0.110±0.041 m/sn, sonrasında sırasıyla 0.098±0.028, 0.083±0.032, 0.107±0.036 m/sn (p>0.05). Doku Dopplerde saptanan lateral ve septal anular ve myokardiyal erken diyastolik hızlar azalma meyli göstermekle birlikte bu azalma sadece triküspid septal anulus için istatistiksel anlamlılığa ulaşmıştır. Geç diyastolik hızlarda istatistiksel anlamlılığa ulaşmayan değişme görülürken sistolik hızlardaysa anlamlı değişiklik izlenmemiştir.Sonuç: Doku Dopplerle saptanan sağ ventrikül sistolik ve diyastolik hızları belirgin olarak önyükten etkilenmemektedir. Sağ ventrikül diyastolik fonksiyonların belirlenmesinde doku Dopplerle saptanan e/a oranıysa en az etkilenen kullanışlı bir parametre gibi görünmektedir.Öğe Sekonder demir yüklenmesi ile başvuran talasemi minör'lü olgu(2004) Tamer, Ali; Çelebi, Harika; Boran, Çetin; Karabay, Oğuz; Tahtaci, Mustafa; Arinç, Hüseyin; Gündüz, HüseyinDemir yüklenmesi; doku hasarı olup olmadığına bakılmaksızın vucut demir depolarında artış olarak tanımlanır. Oral demir alımına bağlı sekonder demir yüklenmesi çok nadirdir. İç hastalıkları polikliniğine halsizlik yakınması ile başvuran, kliniğimizde yapılan tetkikler sonrası ß talasemi minör tanısı alan, 67 yaşında bayan hastaya demir eksikliği düşünülerek uzun süreli demir tedavisi verilmesine bağlı sekonder demir yüklenmesi saptanan olgunun literatür ışığında sunulması amaçlanmıştır. Sonuç olarak özellikle hipokrom mikrositer anemi nedeni dikkatlice irdelenmelidir. Ülkemizde talasemi taşıyıcılığı sıklığı göz önüne alınırsa demir tedavisine cevap vermeyen hipokrom mikrositer anemili hastalarda ayırıcı tanıda talasemi akılda tutulmalıdır.