Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@BAİBÜ, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
Güncel Gönderiler
The use of low level laser therapy in conjunction with diode laser-assisted and conventional vestibuloplasty: Comparison of wound healing and vestibular depth gain
(Elsevier, 2023) Karaş, Mert; Günpınar, Şadiye
Background: The aim of this study is to compare wound healing and vestibular depth gain in individuals undergoing vestibule deepening surgery using diode laser and conventional technique and to further investigate the possible wound healing effect of low-level laser therapy (LLLT).Material and Methods: 52 systemically healthy individuals with insufficient vestibular depth in the region of teeth 33-43 in the lower jaw were included. Following nonsurgical periodontal treatment, patients were divided into four groups as follows: a) diode laser (L); b) diode laser + LLLT; c) conventional surgery and d) conventional surgery + LLLT. Vestibular depth and horizontal wound size measurements of the individuals were recorded using digital calipers. Reepithelization was evaluated via an image analysis program.Results: Vestibular depth measurements were found to be higher in the conventional surgery groups compared to that of diode laser groups after the operation, while the results were not statistically different between groups (p >0.05). Reepithelization area did not differ between groups in the evaluated time periods (p >0,05). On the other hand, horizontal wound shrinkage was significantly higher in the conventional surgery group than that of diode laser.Conclusions: Within the limits of this study, both methods yielded in vestibule depth gain. On the other hand, LLLT did not have an additional positive effect on mucosal wound healing. As a clinical relevance, the results are valuable for clinicians in terms of showing that suturing of the mucosal flap formed following vestibule deepening should not be necessary in laser assisted surgery for attaining more vestibule depth.(c) 2023 Elsevier Masson SAS. All rights reserved.
Creation of Turkiye risk map for Cydalima perspectalis (box tree moth) by weighted overlay analysis
(Selçuk Ünivesitesi, 2024) Yaman, Şule; Yaman, Mustafa
Boxwood (Buxus spp.), which is widespread all over the world except Antarctica and widely used in many areas, is threatened by Cydalima perspectalis (box tree moth). Cydalima perspectalis, which has become widespread in Europe, is a new invasive species originating from East Asia and has become widespread in Turkiye in the last ten years. This species was first observed in parks and gardens in Sar & imath;yer, Istanbul, in 2011. Since then, it has continued to spread rapidly in Turkiye. The pest causes intense damage by causing drying on boxwood areas, which causes economic and ecological losses. The rich ecological and topographical conditions of Turkiye are also favorable for the spread of this species. Therefore, it is important to develop pest control methods and take early measures. Within the scope of this study, the aim was to realize early detection of Cydalima perspectalis in Turkiye and make a risk map in this context. For this purpose, a risk map was created by determining the risky areas where Cydalima perspectalis can spread in Turkiye using weighted overlay analysis from geographic information system (GIS) technologies. Existing boxwood locations obtained from field studies were compared with the risk map and analyzed. As a result of the analysis, the presence of Cydalima perspectalis was found in the boxwood in the identified risk areas, and it is expected to be transmitted in boxwood that is in the risk area but not observed to have Cydalima perspectalis. With this research, a risk map for Cydalima perspectalis was made for the first time.
Michelin yeşil yıldızlı restoranların sürdürülebilirlik uygulamalarının incelenmesi: İspanya Venta Moncalvillo örneği
(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2024) Aydemir, Zeynep; Çavuş, Osman
Restoran sektörü çevre ile doğrudan ilişkili bir yapıya sahiptir. Bu yönüyle sürdürülebilirlik hareketine katkı sağlayabilecek oluşumlardır. Zaman içerisinde sürdürülebilirlik kavramının giderek önem kazanmasıyla, restoran sektörüne etki etmeye başladığı görülmektedir. Bu etkiyle restoran değerlendirme kuruluşları sürdürülebilir restoranları desteklemek ve motive etmek amaçlarıyla yeni ödüller ortaya koymuşlardır. Yalnızca sürdürülebilir restoranları vurgulamak amacıyla oluşturulan ödüllerden bir tanesi Michelin Rehberi tarafından geliştirilen Yeşil Yıldız ödülüdür. Michelin Rehberi'nin bu ödül için değerlendirme kriterlerini şeffaf olarak açıklamaması, bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu çalışma İspanya'nın Daroca de La Rioja köyünde yer alan iki Michelin Yıldızı ve Yeşil Yıldız ödüllerine sahip Venta Moncalvillo restoranda gerçekleştirilmiştir. Araştırmacı tarafında üç ay süreyle katılımcı gözlem yöntemi kullanılarak örnek olay incelemesi yapılmıştır. Bu bağlamda Venta Moncalvillo restoranda benimsenen uygulamalar veri olarak kaydedilmiş, gözlem süresinin sonunda bu veriler Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan 2030 Sürdürülebilirlik Kalkınma Hedefleri ile analiz edilerek, sürdürülebilir olarak nitelendirilebilecek uygulamalar ortaya çıkarılmıştır. Çalışmanın sonucunda elde edilen veriler Michelin Yeşil Yıldızı'nın verilmesinde etkili olan uygulamalar olarak aktarılmıştır. Çalışmanın bahsi geçen ödülü hedefleyen restoranlar için bir kaynak görevi de görebileceği düşünülmektedir. Çalışmanın sonunda elde edilen veriler ve ilerleyen dönemlerde gerçekleştirilebilecek çalışma önerileri literatüre sunulmuştur.
Çamur içeriğindeki kirleticilerin elektro-susuzlaştırma işlemi sonrasında oluşan fazlar arasındaki dağılımının belirlenmesi
(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2024) Demir, Tuğçe; Pakdil, Nazlı Baldan; Karakaş, Duran
Dünya'yı kapsayan enerji krizi, gıda rezervi eksikliği ve tehlikeli atık oluşumu sosyo-ekonomik ilişkilerde sorunlara sebep olan ve çevresel sürdürülebilirliği engelleyen büyük zorluklardır. Hızla gelişen teknoloji ve şehirleşme beraberinde atık oluşumunu da getirmektedir. Bu durum da atıksu arıtma tesislerinin sayısını ve ihtiyacını arttırmaktadır. Atıksuların arıtımı sonucunda yan ürün olarak büyük miktarlarda çamur oluşur. Oluşan çamur yüksek miktarda su ve zararlı patojenler içermesinin yanında, aynı zamanda çeşitli temel malzeme ve besinler için bir kaynak görevi de görür. Son yıllarda elektrokimyasal prosesler, çamur susuzlaştırma ve kaynak geri kazanımı için etkili bir teknik olarak yerini almıştır. Elektro-susuzlaştırma (ES) prosesi, serbest ve bağlı suyu çamur matrisinden ayırarak çamur hacmini önemli ölçüde azaltır ve böylece daha uygun maliyetli ve sürdürülebilir bir çamur yönetimi haline gelir. ES işlemi sonrasında giriş ham çamuru; filtrat (1), susuz çamur (2) ve uçucu (gaz) faz (3) olmak üzere 3 kısımda incelenmektedir. Ancak proses sırasında meydana gelen gaz salınımı ve karakterizasyonu ihmal edilmektedir. Bu tez çalışmasında uçucu organik bileşiklerden doğrusal ve halkalı yapıdaki uçucu metil siloksanlar, toksik ağır metal bileşiklerinden Cu, Cd, Pb ve Zn ile kokulu gazlardan H2S ve NH3 bileşiklerinin proses sırasında oluşan fazlar arasındaki akıbeti belirlenmiştir. ES reaktöründe optimum işletim şartlarını belirlemek amacıyla Box-Behnken İstatistiksel Analizi kullanılmıştır. Uygulanan voltaj ve basınç değerlerindeki değişiklikler sonucunda, verimli katı-sıvı ayrımının yanında proses sonucunda en az % 9 ve en yüksek % 25 arasında değişen oranlarda reaktörden gaz çıkışı meydana geldiği hesaplanmıştır. Emisyon akışları ve beraberinde emisyon faktörleri üretilmiştir. Sonuç olarak ES prosesinde yüksek susuzlaştırma veriminin yanında, UMS ve ağır metal bileşikleri için ham çamur içerisinde % 40 ile % 70 aralığında arıtım yapılırken, % 30 ile % 60 oranında kirleticilerin susuz çamur içerisinde kaldığı tespit edilmiştir. Böylece ES işleminin çamur yönetimine ve atmosfer kirliliğine olan katkısı ortaya konularak bu sistemin pozitif ve negatif yönleri belirlenmiştir.
Determining agro-morpohological and molecular characteristics of Bolu province wheat landrace and bred wheats and modeling their spatial distribution by geographic information systems and remote sensing
(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2024) Keskin, Çisem Nildem; Gürel, Ekrem
Gerek ıslah çalışmaları gerekse insanların daha sağlıklı ve kaliteli ürünlere yönelmesi nedeniyle yerel çeşitler günümüzde her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Islah ve üretim çalışmalarının ciddi bir şekilde yönetilmesi için yerel çeşitlerin coğrafi dağılımlarının yanı sıra genetik ve agromorfolojik yapılarının da bilinmesi ve anlaşılması gerekmektedir. Bu çalışmada Triticum monococcum L. ssp. monococcum (IZA), Triticum aestivum L. cv. Çalıbasan and Triticum aestivum L. cv. Sarı Serez yerel popülasyonlarının genetik, agro-morfolojik özellikleri ve coğrafi dağılımları araştırılmıştır. Genetik polimorfizm, bu iki türün popülasyonları ve varyantları arasında 5 SCoT belirteçler markörleri ile araştırıldı. Bin tane ağırlığı (BDA), bayrak yaprak alanı (BYA), bayrak yaprak uzunluğu (BYU), bayrak yaprak genişliği (BYG), başak uzunluğu (BU), bitki boyu (BB), üst boğum uzunluğu (ÜBU), başakta dane sayısı (BDS), metrekare başına düşen başak sayısı (MKBS) ve verim (VRM) agro-morfolojik değişkenler olarak araştırıldı. Ayrıca Bolu ilinin topografik (yükseklik, eğim, bakı), iklim (yağış, maksimum-minimum-ortalama sıcaklıklar ve biyoiklim), toprak (yığın yoğunluğu, iri parça, kum, silt, kil, katyon değişim kapasitesi (CEC), nitrojen, organik karbon) ve CORINE (arazi kullanımı/örtüsü) tamamlayıcı veri tabanı (raster haritaları) oluşturulmuş ve agro-morfolojik değişkenler ile bu çevresel değişkenler arasındaki ilişkiler korelasyon analizi ile araştırılmıştır. Sonuç olarak, IZA buğdayında BDA-BU, BDA-BYU, BDA-yükseklik, BYU-yükseklik, BU-yükseklik, VRM-yağış (Nisan ayında) arasında anlamlı (p<0.01) ve sırasıyla 0.692, 0.644, 0.793, 0.773, 0.702, 0.554 değerlerinde yüksek ilişki görülmüştür. SCoT analizleri sonuçlarına göre, ortalama 9.60 ile markörler 48 polimorfik bant üretmişlerdir. SCoT markörlerinin ortalama polimorfik bilgi içeriği (PIC) değeri 0.08 çıkmıştır. Dendrogram analizi sonucuna göre T. aestivum ve T. monococcum ssp. monococcum türleri %62 genetik benzerk ile iki ana kümeye ayrılmıştır. Bu çalışmanın sonunda verim ve verime güçlü bir şekilde etki eden çevresel değişkenler kullanılarak, IZA buğdayının potansiyel yetiştirme alanlarını gösteren bir verim modeli çoklu regresyonla geliştirilmiş ve CBS ile haritalandırılmıştır.